Felaket ne kadar yakınsa, kurtuluş da o kadar yakındır!

ABD’deki ekonomik kriz dünyayı sarsarken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,  “İnanıyorum ki Türkiye bu küresel türbülansı en az etki ile aşacak”  dedi.
Erdoğan,  “Türk ekonomisindeki dönüşümü tavizsiz şekilde sürdüreceğiz”  diye de ekledi. 
Peki, Türkiye ekonomisindeki dönüşümün rakam olarak ifadesi nedir?
Rakamlar, Türkiye ekonomisinin, Citibank gibi küresel krizi kendi lehine kullanan birkaç şirketin kontrolüne girdiğini gösteriyor.
Türkiye, bu tabloyla mı Cumhuriyet’in 100’üncü yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girecek?

* * *

Türkiye’de tarımdan sanayiye ekonomi çökertilmiş, medya vasıtasıyla zihinler işgal edilmiş durumdadır.
Türkiye, bu kadar ağır meselelerle karşı karşıya gelmeden önce, büyük bir psikolojik savaş taarruzuna maruz kaldı. Önce ülkenin büyük sermaye şirketleri, dünyayı ele geçirmeye çalışan güçlerin sahip olduğu dev şirketlerle kader birliğine gitti. Artık  “Kıbrıs verilsin”  diye propaganda yapan, sözde yerli sermaye idi. Artık,  “Boğazlar uluslararası bir komisyona devredilsin” diyen, sözde yerli sermaye idi. Artık  “Güneydoğu’da Bask modeli uygulansın”  diyen sözde yerli sermaye idi.
Medyayı da büyük ölçüde ele geçirdiler ve Türkiye’ye karşı psikolojik savaşı, Türk Milleti’ne finanse ettirmeye başladılar. Küresel kapitalizmin, ulus devletleri çökertme sürecini başlattığını, dolayısıyla bu sürece ayak uydurulması gerektiğini savunanlar, genç beyinleri etkiledi.
Batı, Avrupa Birliği şeklinde örgütlenerek, dünyanın geri kalanını sömürmek istiyorsa, hem bu sömürüden, yani kölelikten kurtulmak, hem gücünü devam ettirmek için, tıpkı Almanya’nın Avrupa’da kendisini merkez kabul ettiği gibi Türkiye de kendisini merkeze oturtarak, yeni bir birlik kurabilirdi. Ama Avrupa Birliği fonlarından beslenenler, Avrupa’nın düdüğünü çalmaya başladı. Bunlar, Türk halkının vergileriyle yetişmiş sözde aydınlardı. Çoğu, beyinlerine yerleştirilmiş çiplerden gelen emirlerle hareket ediyor gibiydi. Amerika’da Türkiye gibi ülkeler için üretilen teoriler, ertesi gün Türkiye’de sözde aydınlar tarafından savunulur oldu. Yine, çeşitli yöntemler kullanarak, Türk halkını etnik parçalanmaya doğru sürüklemek istediler.
Küresel şirketlerin güdümünde, Türkiye tarımının bile çökertildiğini, halkın açlıkla karşı karşıya kalabileceğini herkes görüyordu, ama Amerikan imparatorluğunun göz kamaştırıcı gücü karşısında, çoğunluk teslimiyet bayrağını çekmişti.
Şimdi Amerikan merkezli ekonomik felaket, Avrupa ve Asya ekonomilerini de sarsmaya başladı. Türkiye’nin bundan etkilenmesi kaçınılmaz.

* * *


Hadi bizim uyarılarımıza kimse aldırmadı, John Perkins’in  “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları”  adlı kitabını da mı kimse okumadı. Perkins,  “Ekonomik tetikçiler, yerküre üzerindeki ülkeleri trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Dünya Bankası, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı ve diğer yabancı ’yardım’kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin doğal kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar. Kullandıkları araçlar arasında sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks ve cinayet bulunmaktadır. Oynadıkları oyun imparatorluklar kadar eski olmasına rağmen, günümüzdeki küreselleşme sürecinde yeni ve korkutucu bir boyuta ulaşmıştır”  diyordu.
İşte Amerika’da çöken bu sistemdir.
Fakat felâket ne kadar yakınlaşmışsa, kurtuluş da o kadar yakınlaşmış demektir.

Yazarın Diğer Yazıları