Feridun Bahşi: "AK Parti’nin yargıyı ele geçirme çabası..."

Feridun Bahşi: "AK Parti’nin yargıyı ele geçirme çabası..."
Adalet Bakanlığı bütçesine ilişkin söz alan İYİ Parti Antalya Milletvekili Feridun Bahşi, Yargıya olan güvenin yüzde 20'lere düştüğünü hatırlatarak, "Gelinen nokta, AK Parti’nin iktidara geldiği ilk günden beri yargıyı ele geçirme çabasının sonucudur" ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Antalya Milletvekili Feridun Bahşi, TBMM'de devam eden bütçe görüşmelerinde Adalet Bakanlığı Bütçesi'nin görüşüldüğü genel kurulda söz aldı.

AKP'nin iktidara geldiği ilk günden bu yana Yargıyı ele geçirmeye çalıştığını ifade eden Bahşi, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün adalete olan güvenin yüzde 20'lere düştüğüne ilişkin sözlerini hatırlattı.

Sözlerine hukuk fakültelerine ilişkin eleştirilere de yer vererek devam eden Feridun Bahşi'nin açıklamaları şöyle:

"AK PARTİ’NİN İLK GÜNDEN BERİ YARGIYI ELE GEÇİRME ÇABASI"

"Hep söyleyegeldik, en iyi yasaları da yapsanız, en iyi strateji belgelerini de açıklasanız, uygulayıcılar liyakatli ve ehliyetli olmadığı sürece adaleti sağlayamazsınız. AK PARTİ’den önce de yargıya çokça eleştiri vardı.

Hâkimlik yaptığım dönemlerde en çok eleştirenlerden birisi de bendim. Tüm bu eleştirilere rağmen, o zaman yargıya güven yine de yüzde 70’lerdeydi, şimdi ise bu oranın yüzde 20’lerde olduğu bizzat Adalet Bakanı Sayın Gül tarafından dile getirilmektedir. Gelinen nokta, AK PARTİ’nin iktidara geldiği ilk günden beri yargıyı ele geçirme çabasının sonucudur.

Yargı, 2010 yılında terör örgütü FETÖ’ye teslim edilirken, kumpas savcılarına zırhlı, lüks makam araçları tahsis edilip övgüler düzülürken, hatta kumpas davalarının savcısı olunurken 17-25 Aralıkta yargı yoluyla darbeye kalkışılması üzerine ortaklık bozuldu. “Benim kriptolu telefonlarımı bile dinlemişler.” ikrarıyla, yargı eliyle kurulan kumpaslar, yapılan yolsuzluklar, haraç ve rüşvet çarkı tüm çıplaklığıyla ortaya saçıldı. Kumpas davaları, yolsuzluk, haraç ve rüşvet olayları, telefon “tape”leriyle ortaya dökülünce tüm ülke “Bu kadar mı?” diyerek tepki gösterip hayretle ahlaksızlıkları izledi. Hatta bazı partiler, 17-25’i yolsuzluk haftası olarak ilan ettiler. İktidar ise bunları bir daha yaşamamak için yargıyı ele geçirme çabasını artırdı. Allah’ın bir lütfu olarak gördükleri 15 Temmuz hain darbe girişimiyle bekledikleri fırsatı yakaladılar. Hele de atı alanın Üsküdar’ı geçtiği Anayasa referandumuyla tüm yollar otoban hâline geldi ve tüm ülke gibi yargı da tek adama teslim edildi, böylece adalete güven de sıfırlandı."

"960 GRAM ESRAR MADDESİNİN SAHİBİNE İADESİNE…"

"Değerli milletvekilleri, ülkemde hukuk eğitimi, eğitimde gelinebilecek en dip noktaya gelmiştir. Dekanı hukukçu olmayan 20 fakültenin 18 tanesi 2002 yılından sonra açılmıştır. Düşünün, hâkim savcılık yapamayacak kişiler hukuk fakültesi yönetmektedir. Yine, kendisi hâkim savcı olamayacak hocalar hâkim savcı adaylarını eğitmektedir. Bu eğitim gerçekliğiyle yeterli donanıma sahip olan hâkim savcı yetişebilir mi? Elbette ki hayır. Hukukçu olmayan hukuk dekanlarına sormak lazım: Siz yönettiğiniz fakülteye kendi çocuklarınızı gönderir misiniz? Yine, fakültelerde ders veren hukukçu olmayan hocalara sormak lazım: Siz ders verdiğiniz okullarda çocuklarınızın hukuk eğitimi almasını ister misiniz? Tabii ki istemezsiniz.

Böyle bir eğitim sistemi sonrası hâkim savcı olanların verdiği kararlardan şimdi birkaç örnek vereceğim. Ankara’nın bir ilçesinde görev yapan hâkimin verdiği karar: “Sanığın iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasına…” Taraf avukatının “Böyle bir karar verilemez.” itirazı üzerine hâkimin verdiği cevap: “Kanunda böyle yazıyor.” Elbette kanunda böyle yazar, ancak hukuk fakültesine ilk girişte cezanın maddede öngörülen alt ve üst sınır içerisinde nasıl tespit edileceği de öğretiliyor.

Yine, Isparta 3. Ağır Cezadan, itiraz üzerine verilen bir karar, zabıttan okuyorum: “Sanığın yedi yıldır hacca gitmek için beklediği, 2019 yılında hak kazandığı ve kesin kayıt yaptırdığı ancak hakkında adli kontrol kararı bulunduğu, kararın kaldırılmaması durumunda ise hacca gidemeyeceği ve mağdur olacağı göz önüne alınarak adli kontrol kararının kaldırılması…”

Yine, İstanbul İş Mahkemesinden bir duruşma zaptı: Hâkim, duruşmada –zabıttan okuyorum- davacı vekilinin eteğinin diz üstünden yaklaşık 15 santim yukarıda olduğunu, bu hâlin avukatlık mevzuatına ve giyim kuşam etik kurallarına aykırı olduğunu, dinleyici sıralarında bulunan 2 avukatın –ki zabıtta isimleri yazılı- davacı vekilinin etek boyunun avukatlık mevzuatına ve örfüne uygun olup olmadığını sorduğunu, avukatların ise etek boyunun örfe uygun olduğunu söylediğini, bunun üzerine, mahkeme Yazı İşleri Müdürünün çağırıldığını ve avukatın etek boyunun telefonla fotoğrafının çekilmesinin istendiğini, avukatın ise buna izin vermediğini duruşma zaptına yazabilmiştir. Yine, Salihli Mahkemesinden bir karar: Esrarın bulundurulması suçtur, kişi üzerinde bulunamaz, yakalandığı takdirde ceza alır bilindiği gibi. “Adli emanette kayıtlı 960 gram esrar maddesinin sahibine iadesine…” Kararları çoğaltabiliriz, tarafımda onlarca bu tür karar var. Acil tedbir alınmazsa bu durum artarak devam edecektir."

"O HUKUK FAKÜLTELERİ DERHÂL KAPATILMALI"

"Yine bir başka konu ise görevi sırasında bir partiden aday olmak için istifa eden yargı mensuplarının durumu ki bunlardan birisi de benim. Emekliliğime çok az bir süre kala istifa ettim ancak yasal engel sebebiyle mesleğe geri dönmedim. Adaylık için istifa eden hâkim, savcı tüm tecrübe ve mesleki birikimine rağmen mesleğe dönemezken, siz, partinizin yöneticilerini hâkim, savcı yapıyorsunuz. Bu ne yaman çelişkidir! İstediğiniz kadar yasal düzenleme yapın, bu sistemle, yargı reformu strateji paketleriyle yargıya güveni tekrar sağlayabilir misiniz? Bence sağlayamazsınız. Adalet herkese lazım. Dün kumpas davalarının planlayıcıları bugün adalet arıyor ve adaletsizlikten yakınıyor. Bugün yargı kademelerine yandaşlarını yerleştiren ve yargıyı kullananlar da bir gün adalet arayacaklardır. İktidarlar yargı, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet gibi kamu kudretini etkin kullanan kurumları elinde tutmak isterler.

Oysa yargı ele geçirilecek, fethedilecek, keyfî kullanılabilecek bir kale değildir. Ayarını bozduğun kantar bir gün gelir seni de tartar. Yargıyı bu yazgıdan en hızlı şekilde kurtarmalıyız. Bugün için bunu en kısa zamanda başarmak imkânsızdır. Neden? Çünkü hukuk eğitimi çok yetersiz. Hukukta eğitim şart. Eğitimi düzeltmeye fakültelerden başlamak gerekiyor. Öncelikle, hukuk fakültelerinde hukukçu olmayan yöneticiler uygulamasına derhâl son verilmelidir. Kadrosunda tam zamanlı en az 5 profesör, 5 doçent, 10 yardımcı doçent olmayan tüm hukuk fakülteleri derhâl kapatılmalıdır. Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı olumlu bir düzenlemedir ancak kazananların mülakat veya sözlü sınava tabi tutulması yandaş istihdamının önünü açacağından derhâl kaldırılmalıdır. Daha, önceki hafta yapılan, eski Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığı bürokratları ve 200 civarında milletvekilinin de girdiği Arabuluculuk Sınavı öncesi yaşanan rezaletler hâlâ hafızalardan silinmemiştir. Ki 200 milletvekilinden Meclisin, böyle, şeyini artıracak 1 kişi kazanabilseydi… O da yok. Hiçbir milletvekili bu sınavı kazanamamış."

"17-25 ARALIĞIN SUÇ MİLADI OLARAK ESAS ALINMASI"

"Yargı Reformu Strateji Belgesi AK PARTİ Genel Başkanı tarafından sarayda açıklandı. Bu çerçevede, ilk paket Meclisten geçti. Bu pakette ifade özgürlüğünün geliştirileceği söylenen düzenleme de yer aldı ancak uygulamada, konulan bu madde karşılık bulmadı.

AK PARTİ döneminde çıkarılan yargı reform paketlerinin sayısını unuttum. Bu kadar paketten sonra bile, bırakın iyileşmeyi, görüldüğü gibi, günden güne yargıdaki prestij kötüye gitmektedir. Cumhurbaşkanına hakaret suçuna verilen tüm beraat kararları için istinaf yoluna gidilecek diye savcılara talimat verilip genelge yayınlanıyor. Kim tahliye olacak, kim tutuklu kalacak diye özel yetkili duruşmaların savcılarına duruşmadan önce SMS’le talimat veriliyor. Yine, 6 Nisan 2017 tarihinde Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün bastırdığı Terör Soruşturmaları Bilgi Kitapçığı’nda tahliyeler konusunda Adalet Bakanının Başkan olduğu HSK ile mutlaka istişarede bulunulmasından sonra irade oluşturulması, ayrıca soruşturmalarda 17-25 Aralığın suç miladı olarak esas alınması istenmişti.

Türk Ceza Kanunu’nda cezaların zaman aşımı süresi açıklanmıştır, suçların zaman aşımı süresi de açıklanmıştır. “17-25 Aralık” diye bir milat Ceza Kanunu’na da Anayasa’ya da her türlü hukuk kuralına da aykırıdır. Hem “yargıda reform” diyeceksiniz hem talimat vermeye devam edeceksiniz, sonra da yargı bağımsızlığından dem vuracaksınız; olmaz olsun böyle yargı bağımsızlığı.

Değerli arkadaşlar, dün Dünya İnsan Hakları Günü’ydü. Ata toprağım Doğu Türkistan’da dün de insan hakları ihlal edilmiş, topraklarını beklemeye kalmış kardeşlerim kızıl Çin devleti tarafından soykırıma uğratılmaya devam edilmiştir. Dünyanın ayağa kalktığı bu soykırıma sadece Türkiye ve İslam dünyası sessiz kalmıştır. Şimdi, buradan, bu kürsüden, milletin kürsüsünden Doğu Türkistan Türklerinin -gördükleri zulüm üzerine- sesine ses veriyorum: Acınız acımızdır, sevdanız sevdamız, mücadeleniz mücadelemizdir."