Fethi nasıl anlamalı?

Bugün Kostantiniye'nin (İstanbul'un) alınışının 566. yılı. İstanbul'un fethi Türkler başta olmak üzere bütün müminleri için bir sevinç; Rumlar/Yunanlılar başta olmak üzere bütün Hristiyanlar için ıstırap kaynağıdır.
Neden müminler için sevinç kaynağı? Çünkü İstanbul'un fethini Hz. Peygamber tebşîr etmiştir (müjdelemiştir):
"Kostantiniye [İstanbul] muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan; onu fetheden ordu ne güzel ordudur."
Gaybı bilmek mümkün değil. Kur'ân çok açık: "Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka bilen kimse yoktur." (Neml, 65)
Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, "Ancak Allah muttali kıldığı kulları, O'nun takdiri ve bildirmesi ölçüsünde gaybe ait bilgi sahibi olabilirler." der ve şu ayeti delil gösterir:
"'O rabbim, (izafîsi ve mutlakıyla) bütün gaybı bilir. Fakat O, kendi gaybına (Bâtın isminin mazharı olan kendi ilmine) kimseyi muttali kılmaz. Ancak (elçileri içinden) ihtiyar edip [seçip] dilediği resul müstesna! (Dilerse ona, gaybından bazı şeyleri izhar eder. Henüz vücuda gelmemiş şeyleri açıkça bildirir) ". (Cinn, 27-28)
Bu ayet yalnızca peygamberlerin, Allah'ın dilediği ve bildirdiği kadarıyla gayb bilgisine sahip olabileceklerini açıkça ortaya koymaktadır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed, hem peygamberlik makamının bir gereği hem de bir imtiyazı olarak Allah'ın bildirdiği ölçüde gayb bilgisine sahip olmuştur." ("Fetih Hadisi ve Akşemseddin'in Fetihteki Yeri", Akşemseddin Sempozyumu Bildirileri, 1990).
Üstelik İstanbul'un fethi hadisi muteber Kütüb-i Sitte'de yer almıyor. Ancak, muhaddisler, Kütüb-i Sitte'de yer almasa bile, ravi silsilesinden şüphe edilmeyecek bir hadis olduğunu ısrarla belirtirler.
Çok önceden bu hadis biliniyor, sonra İstanbul fethediliyor. Fetihte ısrarcı olan da tasavvuf ilmine vâkıf Akşemseddin'dir. (Prof. Dr. İsmail Yakıt'ın aynı sempozyum kitabında "Akşemseddin'e Göre Hakikatin Bilinmesi Meselesi" başlıklı kıymetli bir makale vardır.)
İsmail Yakıt'ın bu makalesini okuduktan sonra Akşemseddin'in, Mehmed Han'a fetih için niçin ısrar ettiğini anlıyorsunuz.
Bir tereddüt anında Mehmed Han'a mektup yazan Akşemseddin: "Şimdi yumuşaklık ve merhamet gerekmez. Bu hususta kusuru görülenler, fethe muhalif olanlar tespit edilip bunlar görevden azil dâhil gereken en şiddetli ceza ile cezalandırılmalıdır." dedikten sonra şöyle devam eder:
"Şimdi sizin yapmanız gereken, bütün gücünüzle, fiilen, emirle, hükümlerinize, sözünüzle işe sarılmanız, gayret göstermenizdir. Bu tür vazifeler, gerektiğinde merhameti ve yumuşaklığı az, şiddet kullanabilecek zora başvurulabilecek kimselere verilebilmelidir. Bu, hem geçmişteki uygulamalara, hem de dine uygundur. (...) Şimdi, 'Kul tedbiri alır, takdiri Allah'a bırakır.' hükmü her zaman geçerlidir. Neticede başarı Allah'tandır. Ama elden gelen bütün gayret sarf edilmelidir. Allah Rasulü ve ashabının sünneti de budur..."
Bu mektubu ilk defa yayınlayan Hasan-Âli Yücel, "Bu vesika basit bir nâme değil, fethin hüccetlerinden biridir." der. ("Akşemseddin'den Fatih'e", Cumhuriyet, 17 Temmuz 1953).
Akşemsedin'in Fatih'e bir mektubu daha var, "Memleketin ahvâli sizin ahvâlinize tâbidir..." diyerek, devleti yönetmenin önemine dikkat çeker.
Bugün fetih kutlanırken yalın kılıç surlara savlet etmeyelim, kitapları aralayalım dedim.
- CHP'ye fezleke tuzağı26 Şubat 2021 Cuma 00:00
- Sorulara neden cevap verilmiyor?25 Şubat 2021 Perşembe 00:00
- Sağlıkçılara neden saldırıyorlar?24 Şubat 2021 Çarşamba 00:00
- Marx'ın manifestosu ve çöküş23 Şubat 2021 Salı 00:00
- Lavrov yoksa Turancı mı?!22 Şubat 2021 Pazartesi 00:00
- İlk üç maddeyi istemiyoruz deyin!21 Şubat 2021 Pazar 00:00
- Asıl PKK'ya itibar ediliyor!20 Şubat 2021 Cumartesi 00:00
- 'Herkes İçin Türk Dili'19 Şubat 2021 Cuma 00:00
- Böyle gitmez... Bitmeli!18 Şubat 2021 Perşembe 00:00
- Ciddiyetsizliğin de bir sınırı olmalı!17 Şubat 2021 Çarşamba 00:00
- Gara'da bir yanlışlık var16 Şubat 2021 Salı 00:00