FETÖ ve af teklifi ilişkisi

Ülkede gündemi günlerdir MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin kamuoyunda "af teklifi" olarak adlandırılan yasa teklifi meşgul ediyor. MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız'ın 22 Eylül'de basın toplantısı ile duyurduğu teklifin, 24 Eylül'de Meclis Başkanlığı'na sunulmasıyla da içeriği tartışılmaya başlandı.

Teklifin tam adı, "Bazı Suçlarla İlgili Ceza Sürelerinden Şartlı İndirim ile Tutuklu ve Hükümlülerin Salıverilmelerine Dair Kanun Teklifi."

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, teklif isminde her ne kadar "indirim" olarak arz edilse de kamuoyuna "infaz indirimi" olarak takdim edilse de bu bir "özel af teklifidir."

Dolayısıyla, teklifin yasalaşması halinde herhangi bir sebepten bu yasanın Anayasa Mahkemesi(AYM) önüne gelmesi ihtimalinde, yerleşik içtihatları çerçevesinde önüne gelen bir yasada kullanılan terimlere bağlı olmayan AYM,  işin niteliğine bakarak karar verecek ve metni af yasası olarak değerlendirecektir.

Hâl bu olunca, telifin yasa haline gelebilmesi için de Anayasa'nın 87'nci maddesi çerçevesinde TBMM üye tam sayısının beşte üçü, yani 360 milletvekilinin kabul oyu gerekir. Bunun altında bir sayı ile kabul halinde bu kez, AYM'nin düzenlemeyi 'şekil yönünden iptal etmesi' gündeme gelecektir.

Teklifin amacı ve çelişkiler

Yıldız, basın toplantısında yasa teklifinin gerekçesini açıklarken şu ifadelere yer verdi: "Hazırladığımız kanun teklifinin amacı, FETÖ mensubu hâkim ve savcıların geçmişte adalet mekanizması ve adalet duygusunda açtığı yaraların onarılmasıdır. Hain FETÖ örgütünün adalet sistemimiz içerisinde yapmış olduğu kadrolaşmanın sağladığı avantajla siyasi, ideolojik ve ekonomik olarak hasım gördüğü kişileri hukuk dışı yöntemlerle tasfiye, cezalandırma ve yok etme yollarına başvurduğu bilinen bir hakikattir. Örgüt, binlerce kişiyi haksız yere cezalandırmış ve telafisi mümkün olmayan mağduriyetlere sebep olmuştur."

Bu gerekçenin doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmıyorum. Elbette ki FETÖ mensubu hâkim ve savcılar geçmişte pek çok kişiyi mağdur etmiş olabilirler. Bu konuda kamunun vicdanını sızlatan bilinmezlik, adalet sisteminin de en büyük yarasıdır.

Ancak...

Böyle bir gerekçeye dayanılarak hazırlanan teklifin, sorunlara çözüm getirdiğini söylemek mümkün olmadığı gibi, gerçekten mağduriyetin yaşandığı durumlarda adaletsizliği artıracağı da açıkça görülüyor.

Şöyle ki...

Bu teklifin yasalaşması ihtimalinde, yasadan yararlanan kişilerin aldıkları ceza hükümleri geçerli olmaya devam edecek. Yani, durumlarında olan değişim 'mahkûm'dan 'masum'a şeklinde olmayacak. O halde, hukuken mağduriyet devam edecek.

Bununla birlikte, FETÖ mensubu hâkim ve savcıların sebep olduğu mağduriyeti gidermek için böyle bir teklif sunuldu ise, suçlar bakımından ayrıma nasıl gidildi? FETÖ mensubu hâkimler ve savcılar yalnızca belli suçların sanıklarını mı mağdur etti? Teklifin dışında kalan suçlarda mağduriyet yaşanmadığından nasıl emin olunabiliyor?

Tüm bunlara ek olarak, mağduriyet yalnızca tek yönlü mü yaşandı? "Binlerce kişinin haksız yere cezalandırıldığına" emin olunuyor da, "binlerce kişinin haksız yere beraat etmiş olma ihtimali" neden akla getirilmiyor?

Ayrıca, meşhur af örneğimiz "Rahşan affında" olduğu gibi yasadan yararlananların sonradan suç işlemeleri ihtimaline yönelik olarak da teklifte şöyle bir önlem alınıyor: Mağdur edildikleri için cezalarında indirim yapılan ve denetimli serbestlikle serbest bırakılan kişilerin sonradan bir suç işlemeleri ihtimalinde, indirim uygulanan kısmın da infazı yapılacak. Yani hem mağdursun serbestsin deniliyor, hem de başka bir suç işlemesi halinde mağdur olduğu suçun da cezası çektiriliyor.

Tüm bunların yanı sıra, yine Rahşan affında olduğu gibi, teklifteki içeriğin Anayasa Mahkemesi'nin kararlarıyla genişleyebileceği ve FETÖ mensubu kimselerin de bu genişlemeden faydalanabilme ihtimali cabası.

Teklifin bu haliyle kamu vicdanını rahatlatmadığı da adalette açılan yaraya merhem olmadığı da açıktır. FETÖ mensubu hâkim ve savcıların hukuk dışı ve haksızlığa sebep olan uygulamalarının çözümü bu teklifte ne yazık ki yer almıyor.

Konu bu kadar önemliyken, MHP'nin tek başına hazırladığı bir teklif yerine, tüm partilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve baroların görüşleri doğrultusunda akılcı ve etkili bir çözüm sunacak çalışma yapılması gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları