"FETÖ"den gözaltına alınan o gazeteciye bunlar soruldu

"FETÖ"den gözaltına alınan o gazeteciye bunlar soruldu
?Kumpaslar ve TSK'daki "FETÖ" yapılanmasıyla mücadelesinin yanısıra ülkücü kimliği ile tanınan Yeniçağ Gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ'ın sabahın 6.30'unda "FETÖ"den gözaltına alınıp, aynı gün akşam saatlerinde serbest bırakıldığını biliyorsunuz.

Gelelim Demirağ'ın polisteki sorgusuna; 15 soru soruldu.

İfadesine başlanmadan önce, "etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyip istemediği" sorusu ihmal edilmedi. Demirağ, "istemiyorum" dedi.

İşte ilk 5 soru:

- Kısaca özgeçmişiniz hakkında bilgi veriniz.

- Adınıza veya eşiniz üzerine kayıtlı olan veya size ait olup da başka şahıslar adına kayıtlı bulunan menkul ve gayrimenkul mal varlığınız var mı? Varsa bunlar nelerdir, ne zaman ve ne şekilde edindiniz? Açıklayınız.

- Adınıza kayıtlı olan veya başka şahıslar adına kayıtlı olup da sizin kullandığınız veya sizin adınıza kayıtlı olup da başka şahısların kullanmakta olduğu sabit ve GSM hatları hangileridir? Varsa bu hatları ne zamandan beri kullanmaktasınız?

- Herhangi bir bankada veya finans kurumunda hesabınız var mı? Varsa hangi banka veya finans kurumlarında ne tür hesaplarınız vardır? Hesaplarınızda ne kadar para bulunmaktadır? Hesabınızda bulunan paraları nereden, ne zaman, nasıl elde ettiniz? Açıklayınız.

- Zaman Gazetesi veya Sızıntı Dergisi'ne aboneliğiniz var mıdır? Bu gazete ve dergiye aboneliğiniz varsa ne zaman, ne kadar süre ile neden abone olduğunuzu, bu abonelik karşılığında ne kadar ücret ödediğinizi açıklayınız.

Bu soruda durup, aklıma düşenleri eklemek istiyorum. Tüm iktidar mensuplarının Zaman Gazetesi'nin kuruluş yıldönümü törenlerine gitmek için yarışması... Ancak illa da dönemin medyadan da sorumlu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Bursa Uludağ Üniversitesi'nde öğrencilere, "Türkiye'de öyle bir gazete var ki, her şey onun içerisinde. Onu takip ederseniz zamanla her şey daha iyi anlaşılır. Yani emin olun Zaman'a baktığınızda, Zaman'ı okuduğunuzda, başka bir şey karıştırmaya gerek kalır mı kalmaz mı diye siz düşünün. Değerli kardeşlerim önce ona bakın, ihtiyaç duyarsanız sonra hepsine bakın" demesi... Hey gidi günler hey!..

Sonraki üç soruyla devam edelim:

- Sizin, eşiniz veya çocuklarınızın adına Asya Katılım Bankası A.Ş.'de (Bank Asya) hesabınız var mı? Açıklayınız.

- Kimse Yok mu Derneği, Turgut Özal Üniversitesi, Feza Eğitim ve FEM Dershaneleri ile herhangi bir bağlantınız var mı? Varsa açıklayın.

- Kullanmış olduğunuz sosyal medya ağları ile e-mail adresleri hakkında bilgi veriniz?

Önce hüküm sonra soru

9'uncu soruda da duracağım, zira çok uzun bir soru.

İlk iki paragrafında "FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün" nasıl bir yapı olduğu, nasıl çalıştığı, neyi amaçladığı anlatıldıktan sonra cümle şöyle tamamlandı:

".... amacıyla faaliyetlerde bulunan terör örgütünün amaç ve ideolojileri doğrultusunda örgütün yöneticisi veya üyesi olduğunuz anlaşılmaktadır."

Aynı sorunun üçüncü paragrafında ise (...) "FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile herhangi bir bağlantınız veya sempatizanlığınız var mı? Bu örgüte mensup musunuz? Mensupsanız örgüt içerisinde herhangi bir görev aldınız mı? Bu örgüte mensup olan şahıslardan kimleri tanıyorsunuz? Bu örgütle ilgili olarak herhangi birilerinden talimat aldınız mı veya verdiniz mi? Açıklayınız."

Gel de bu mantığa şaşma!..

Devamındaki diğer 4 soru ise şunlar:

- FETÖ/PDY adına yapılan toplantılara katıldınız mı? Katıldıysanız toplantılarınızı nerede, kimlerle, ne amaçla gerçekleştirdiniz? Açıklayınız.

- FETÖ/PDY silahlı terör örgütü içerisinde kullanılan abi, abla, şakirt, ışık evi, ev abiliği, iaşe, istişare, himmet, bağış, burs, kurban, mütevelli heyeti, il imamı, bölge imamı, meclis, kainat imamı vb. terimlerin ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Biliyorsanız açıklayınız.

- FETÖ/PDY silahlı terör örgütü adına himmet adı altında veya başka bir amaçla para verdiniz mi veya topladınız mı? Himmet adı altında veya başka bir amaçla para toplanması için herhangi birilerine talimat verdiniz mi veya aldınız mı? Açıklayınız.

- FETÖ/PDY silahlı terör örgütü içerisinde kullanılan ve mütevelli olarak belirtilen heyet ne iş yapar? Mütevelli heyetinde görev aldınız mı? Bu heyet kimlerden oluşmaktadır. Bu toplantılarda ne gibi kararlar alınmaktadır? Toplantıların başkanlığını kim yapmaktadır? Bu konularla ilgili ifadenizi veriniz.

MHP ve kongre sorusu

Son iki soru mu?

Demirağ'ın 9 Nisan 2016'da Yeniçağ Gazetesi'nde yayınlanan bir yazısı. FETÖ'yle ilgili falan değil. MHP olağanüstü kongresiyle, kararı verecek olan mahkeme başkanına baskı yapıldığı yönündeki iddiaları ele alan bir yazı. İşte bu yazıyla ilgili Demirağ'a şunlar soruldu:

"Yukarıda tarafınıza okunun yazınız ve birçok yazınızda MHP'ye kayyım atayan hakim Ümran Kaptan'a devlet tarafından ağır baskılar yapıldığına işaret ederek kamuoyu oluşturmaya çalıştığınız, 11 Nisan 2016 tarihinde açıklanan kararın ne yönde karar çıkacağını da karar öncesinde 9 Nisan 2016 tarihindeki yazınız ile kamuoyuna duyurduğunuz anlaşılmaktadır. Kararın ne yönde açıklanacağına dair bilgileri karar açıklanmasından önce kimden, nereden temin ettiniz açıklayınız?"

"FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün mevcut siyasi partilere sızma girişiminde aktif rol aldığınız değerlendirilmektedir. Savunmanızı yapınız."

Meselenin gerçekte ne olduğu, bu son iki soruyla anlaşılıyor, değil mi?.. Ve de aslında yine gazetecilik ile muhalifliğin sorgulandığı?!..

(...)

Yavuz Selim Demirağ ve Meral Akşener'i destekleyen diğer isimlerin gözaltı kararının duyulmasından sonra AKP dahil, herkesten ses çıktı, tepki geldi. Öyle ki, AKP'deki tepkiler Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'a kadar yansıdı.

Sadece ve sadece MHP Genel Merkezi suskun kaldı. Ne bir tepki, ne bir kınama, ne en ufak eleştiri.

(...) iktidarın "amiral gemisi" Sabah'ın olaya yaklaşımı ilginç oldu.

(...) Sabah'ın yine bu gözaltılarla ilgili bugünkü haberinde de "MHP, FETÖ'den temizleniyor" başlığı kullanıldı.

"At izi, it izine karışmasın... Kuruların yanında yaşlar yanmasın" denirken... Bir yandan da, "Tavşana kaç, tazıya tut" yapan birileri mi var, ne?

Müyesser Yıldız oda TV.com

******************

Haksızlığa fırsat verilmesin

-------

... Kısa süre önce Mardin'de PKK'lı teröristlerin saldırısında şehit olan Uzman Çavuş Mansur Cansız'ın Sakarya'daki cenaze töreninde kardeşi Muhammed Cansız tabuta sarılarak "Bırakın, ne olur götürmeyin onu" diye ağlayarak yürekleri dağlamıştı.

Bu üzücü haberi okurken birçoğunuz gibi benim de aklıma benzer bir sahne geldi.

Kardeşi şehit Yüzbaşı Ali Alkan'ın cenaze töreninde Yarbay Mehmet Alkan'ın söyledikleri.

"Buradaki vatan evladı daha 32 yaşında, vatanına sevdiklerine doyamadı" cümlesiyle başlayan tepkileri.

(...)

Yarbay Alkan TSK'dan ihraç edildi.

Kardeşinin cenazesinde sarf ettiği sözler onu "FETÖ'cü yapmaya" yeter miydi?

 (...)

AKP Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu'nun bile "FETÖ'cü olan duruyor, olmayan haksız yere gözaltına alınıyor. FETÖ yapılanmasından olduğu bilindiği halde korunan genel müdür var" dediği şartlar mevcutsa bu operasyonların önemli bir bölümü hukuka aykırı olarak yapılıyor demektir...

Güngör Mengi Vatan

******

Nedir bu Atatürk takıntısı

-------

Evet, 15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsünden sonra AKP'nin görünürdeki kısmı Mustafa Kemal Atatürk'e sarılır gibi oldu...

Örneğin genel merkez ve bazı il merkezlerine bina boyu dev Atatürk posterleri asıldı...

Yenikapı mitinginde Recep Bey'inkiyle aynı ebatta olsa da Atatürk'ün kalpaklı posteri vardı...

Zaman geçti, arası soğudu ve önceki gün tekrar "gerçeğe" dönüldü...

Halı üzerine dokunmuş mareşal üniformalı Atatürk tablosu Meclis salonundan indirildi...

***

AKP Grup Başkanvekili Salim Uslu'ya göre, Atatürk'ün mareşal üniformalı hali Meclis'te olamazmış, ancak kışlalarda olurmuş...

Bak sen...

Yıllarca olmuş da, şimdi olamazmış...

Neden?..

Herhalde üniformasından!..

Gazi Meclis ona Mareşal rütbesi vermiş, üniformayı öyle giymiş, ama olamazmış!..

Meclis'i o açmış, Kurtuluş Savaşı'nı o vermiş;

Cumhuriyeti o kurmuş...

Bütün bunları sırtındaki üniformayla yapmış, ama Meclis'te yeri yokmuş!..

Kim yapıyor bunun takdirini?..

Tek başına Salim Uslu olamaz, çünkü onu aşar...

Takdiri (!), 15 Temmuz'da Atatürk'e sığınan AKP Grubu ile Meclis Başkanı İsmail yapıyor!..

(...)

O Salim Uslu da, o Meclis'in Başkanı İsmail de, hepsi onun sayesinde Meclis çatısı altındalar, tıkır tıkır paralarını alıyorlar, bütün ayrıcalıklardan yararlanıyorlar...

Sabah-akşam Atatürk'e dua edeceklerine takıntı haline getiriyorlar...

***

Bu ülkeyi Atatürk ilke ve devimlerinden uzaklaştırmaya çalıştıklarında, ülkenin başına neler geldiğini;

Atatürk ilke ve devrimleri yerine, Fethullahçılarla kol kola girdiklerinde, Türkiye'yi kanlı bir darbe girişimiyle yüz yüze getirdiklerini çabuk unuttular!..

Atatürk'ü hatırlamaları, Atatürk'e sarılmaları için bu ülkenin başına ille de bir felaket gelmesi mi gerekiyor?..

Mehmet Türker Sözcü

*****

Nürnberg Mahkemesi'nde 24 sanık vardı

-------

Tarihin gördüğü en büyük insanlık suçlarından biri İkinci Dünya Savaşı'ydı.

6 yılda 60 milyon insanın öldüğü, 6 milyon Yahudi'nin de soykırıma uğradığı bu büyük trajedi sonunda savaştan mağlup çıkan Almanya'nın "Nazi" yöneticileri yargılandı.

Nürnberg'deki Mahkemeden sadece 24 Alman Nazi'si uluslararası hakim heyeti önüne çıkarıldı.

(...) Nürnberg Mahkemesi'ni örnek göstermemin nedeni, şu anda ülkemizde yürütülen cemaat operasyonları ve açılacak davalar.

60 milyon kişinin ölümünden 6 milyon kişinin de soykırıma tabi tutulmasından sadece 24 kişi sorumlu tutulurken bizde "kendi halkına ateş açmak" gibi bir insanlık suçunu işlediği gerekçesiyle binlerce kişi tutuklandı, on binlerce kişi de "yargısız infaza" uğratılarak işlerinden atıldı.

(...) bu cemaate gönül verenlerin ezici bir kesimi "dini duyguların baskısı altında, adeta efsunlanmış gibi mehdi olarak gördükleri bir adama bağlanmış" kişiler.

Kendi başlarına hiçbir şey yapma yetenekleri ve hatta akıl/zekaları olmayan bu kişilerin, onları yönetenlerin etkisiz hale getirilmesiyle birlikte "başı kesik tavuk" gibi ortada kalacakları da gün gibi ortadadır.

Bu nedenle iktidar her köşede bir cemaatçi bulma telaşı yerine, kim olduklarını "adı gibi bildiği" asıl cemaatçileri toplayıp yargı önüne koymalıdır...

Can Ataklı Korkusuz

*****

Darbeci kaybetti ama

demokrasi kazanamadı

------

Hep şu teraneyi duymaktan, artık bıktım:

- 15 Temmuz'da, darbe önlendi, demokrasi kazandı.

Evet 15 Temmuz'da darbeci kaybetti. Ama demokrasi yine de kazanmadı.

15 Temmuz'un demokrasi açısından özeti şudur:

15 Temmuz'da darbe önlenemeyip darbeciler başarıya ulaşsalardı, ne olacak idiyse o olmuştur.

İnsanlar, hukuksuz şekilde işlerinden atılmışlar, aç biilaç sokakta bırakılmışlar, eşler kocalar adına, yaşlı kadınlar, çocukları, damatları yerine rehin tutulmuşlar, koşulları olmadığı halde insanlar tutuklanmışlar, yargıda o mollaların adamlarının yerine bu mollanın adamları ikame edilmiş, cezaların kanuniliği ve şahsiliği ilkesi çiğnenmiş, hukuksuzluk ve zulüm alıp başını gitmiştir.

Kısacası, darbe başarıya erişseydi, ne olacak idiyse, hepsi veya çoğu olmuştur...

Ali Sirmen Cumhuriyet

******

At izi it izine neden karıştı, nasıl karıştı?

-----

(...)

Herkes herkesten korkmaya..

Herkes herkesten şüphelenmeye başladı..

Kimin kim olduğu belli değildi..

Büyük travmaydı..

Darbeye katılan FETÖ'nün Hava Kuvvetleri imamı Öksüz'ün serbest bırakılması, imamın sırra kadem basması tuz biber ekti..

Sendrom yarattı..

*

Bu sendromun etkisiyle..

Savcılar, ihbar ya doğruysa.. Ya Fethullah'ın önemli bir adamıysa.. Ya kendini çok iyi gizlemişse endişesiyle.. Başım belaya girer korkusuyla..

Çok rahat gözaltı kararı verdi...

Hâkimler de aynı endişeyle tutuklama taleplerini geri çevirmediler..

İtirazlar üst mahkemede aynı gerekçeyle reddedildi..

*

Yargı böyle de idare farklı mıydı?

Hayır.. 100 bine yakın kişinin açığa alınması, meslekten atılması kararlarının altında gerekçe var..

Bana bulaşmasın endişesi var..

Başbakan'ın 'Listeleri gözden geçireceğiz' demesi bundan.. Kimsenin içi rahat değil..

Sonuç; at izini it izine karıştıran FETÖ'cü damgası yeme korkusudur..

Mehmet Tezkan Milliyet