Fetvacı Faruk Beşer'in oynaşma sporu

İlahiyatçı Prof. Dr. Faruk Beşer "Genç Kızlara Özel Fetvalar" adlı kitabında (Paradoks Yayınları) kadın ve spor konusunu uzun uzadıya inceliyor ve sonunda 5 madde halinde özetleyerek fetvalaştırıyor. İşte o beş madde ve madde altlarında da bizim karşı görüşlerimiz:

1-Spor İslam'da bir gaye değil, ancak meşru hedefler için bir araç olarak kullanılabilir. Bu konuda kadın-erkek ayrımı yapılmaz.

Acaba dünya da sporu Faruk Beşer gibi mi algılıyor ve uyguluyor, söz gelimi sporun barış ve kardeşlik, savaşma yerine meşru bir alanda yarışmak gibi güzel işlevleri de yok mudur?

2-Sporu bir gaye haline getirilip meslek edinmek, faydasız ve meşru olmayan sporlarla ilgilenmek uygun olmaz.

Sporun meslek haline getirilmesini istemiyorsunuz ama Muhammed Ali Clay ve Cemal Kamacı'ya "İslam'ın yumruğu" dediniz yıllarca. Yahu şu faydalı ve faydasız sporları da bir saysanız da ayrıntılı olarak, bilsek hani...

3-Kadının da zindelik ve dinçlik kazanmak, fazla kilolarını atmak, kocasıyla oynaşmak için mahremiyet sınırlarına riayet ederek spor yapması caizdir, yerine göre hoş ve sevap bir davranıştır.

"Kocasıyla oynaşmak için spor"... Sporun böylesi seksolojik bir işlevi olduğunu hiç duymamıştık. Ve "mahremiyet sınırları içinde"... Böyle bir "spor", bağışlayınız ama ancak yatak odasında olur.

4-Vücut geliştirme ve kendilerine güven duyma gibi makul faydası olan karate, tekvando vb.. sporları kadınların, erkeklerin muttali olmayacağı kapalı bir yerde, farz görevlerini aksatmayacak biçimde icra etmelerinde beis yoktur. Ancak buna gerek olup olmadığı iyi düşünülmelidir. Bu hedef, silme süpürme gibi faydalı bir işle elde edilebiliyorsa, onunla sağlanmalıdır.

Sondan başlayalım eleştiriye... Hani AKP'nin Orman Bakanı Veysel Eroğlu "İşsiziz" diyen kadınlara "Ev işleri size yetmiyor mu?" demişti ya, Faruk Beşer de diyor ki, "Spordan elde edeceğin yararı, silip süpürme ile de sağlayabilirsin". Ve ama eğer spor da yapacaksan illa ki, erkeklerin bırakın göremeyeceği, bilemeyeceği (muttali olmak o anlama gelir) bir yerde yapacaksın ve farz görevlerin de aksamayacak. Yani söz gelimi namazın geçmeyecek. Tam burada Erzurumlu Naim Hoca'nın o sözünü gel de hatırlama. "Yahu Hoca, namaz vakti sen Erzurumspor'un maçına gidiyorsun, olur mu böyle şey?" demişlerdi de şöyle yanıtlamıştı rahmetli Naim Hoca: "Ola Müslüman, namazın kazası var ama maçın kazası yok!"

5-Hz. Fatıma'nın evde değirmen çevirmekten elinin yara olduğu düşünülmeli, günlük ibadetlerini ve rutin işlerini -hukuken mecbur olmadığı halde- bir ibadet olarak yapan, yemek için yaratılmadığını bilen düzenli bir kadın spor yapmaya nadiren ihtiyaç duyacağını bilmelidir.

Faruk Beşer, Hz. Fatıma'yı bir yana bıraksın da ülkemizdeki dinci kesimin 40 yaşını geçmiş kadınlarının haline bir baksın, tamamı aşırı kilolu, kalçalarını çekemiyorlar, paytak paytak ördek gibi yürüyorlar, taşıma araçlarına inip binmekte bile zorluk çekiyorlar... Ve bir de Batı ülkelerinden turist olarak gelen aynı yaşlardaki kadınlara bakınız. Onların inceliğine, atikliğine bakınız... Zerre kadar abartmamız yoktur, Tanrı da biliyor bu gerçeği kullar da...

 

Yazarın Diğer Yazıları