Fırsat vermediler

En ılımlı Rum yazarlar bile Kıbrıs meselesinin yüzde yüz sorumluluğunu kabul edemiyor; “1963 olaylarını biz başlattık” diyemiyor. Literatürlerinde “1963’te olaylar başladığında” gibi deyimler vardır. Akritas Planı’nı bile tevil, tefsirle hafifletmeye çalışırlar. Klerides “her iki taraf da silahlanmaktaydı” diyerek işin içinden çıkmağa çalışır. Ancak arşivler yalan söylemez. Akritas Planı Rumların ortaklık cumhuriyetine hiçbir zaman kalıcı gözü ile bakmadıklarının kanıtıdır. Bu konuda “öldürücü” bir kanıt da 1965’te Milli Muhafız Ordusu dedikleri anayasa dışı ordularının komutanı General Karayannis’ten gelmiştir. 13 Haziran 1965’te Karayannis’in Ethnikos Kiryx gazetesinde çıkan şu demecini birlikte okuyalım ve bunu yaparken ortaklık cumhuriyetinin 16 Ağustos’ta ilân edildiğini unutmayalım. Kısacası, Makarios 1960 Antlaşmaları’na kurucu ortağı Kıbrıs Türklerinin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr. Küçük ile birlikte imzasını atarken, bu antlaşmalardan kurtulup Kıbrıs’ı Yunan yapmak adımını da birlikte atıyordu. General Karayannis’in açıklaması şöyledir: 1960 Ağustos’unda Makarios şu hususların uygulanmasına karar verdi: A) Kıbrıslı Rumları silâhlandırarak savaşa hazır duruma getirmek için örgütleme; B) Anayasa değişikliğini gerçekleştirerek Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın veto hakkını ortadan kaldırarak devletin ahenkli çalışmasına olanak sağlamak! Makarios önce Kıbrıs Rumlarını savaşa hazır vaziyete getirecek özel bir planı harekete geçirdi. Bu plana göre anayasa değişikliğine, Türk mukavemetini denetim altına alabildiğine kanaat getirdiği anda geçilecekti. Böylece Kıbrıs Rumlarını savaşa hazırlayan ve “örgüt” diye tanımlanan ve daha sonra Kıbrıs Milli Ordusu diye bilinen örgüt gerçekleşmiş oldu. İçişleri Bakanı Polikarpos Yorgacis bu örgütün komutanı, Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides ve Çalışma Bakanı Tasos Papadopulos da komutan yardımcıları olarak atandılar. Ve Makarios günü geldiğinde harekâtın başlaması emrini verdi “. Kısacası 1960 cumhuriyetinin yaşama şansı yoktu. Rumlar buna fırsat vermemekte kararlıydılar.
Masum insanların öldürülmesi başladı. 103 köyden göç etmek zorunda kaldık. Kaderimiz toplu mezarlar, teslim olmak veya göç olarak tayin edilmişti. Türk Mukavemet Teşkilâtı’nın fedakâr mensupları ve halkımızın Türk’e yaraşır direnişi sayesinde teslim olmadık, direndik ve bugünlere geldik. Bugün Rum tarafında değişen bir şey yoktur. Liderler, Milli Konseylerinde oy birliği ile alınan kararlara uymak zorunda. Bu kararlardan taviz vermeyeceklerini yeniden duyurdular. Kilise ayni kilise ve Hristofyas Kıbrıs’ta tek halk, tek egemenlik, tek  devlet olduğunu kabul etmemizi, Türkiye’nin de eli kanlı Rum idaresini meşru hükümet olarak tanımasını, Kıbrıs’ın Türkiye’nin üye olmadığı bir AB’ye tümüyle üye olamayacağını (Annan Planı döneminde unuttuğu gibi) devam eden görüşmeler süresince de unutarak Kıbrıs üzerindeki Türk-Yunan dengesinden vazgeçmesini beklemektedir. Var mısınız, yok musunuz? 2009’da bunlara cevap vereceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları