"Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır!"

Başkanlığını Sadi Somuncuoğlu'nun yaptığı, yönetiminde Prof. Dr. İskender Öksüz, Prof. Dr. Bican Ercilasun, Prof. Dr. Abdullah Gündoğdu ve Yağmur Tunalı'nın da bulunduğu Millî Düşünce Merkezi, "2018 yılı millî düşünce armağanları" çerçevesinde tespit ettiği "Namık Kemal Özgür ve Demokrat Basın Armağanı"Yaşar Okuyan'a ve bana vermeyi uygun gördü.

***

Namık Kemal ve arkadaşları, çökmekte olan Osmanlı devletini ve milleti kurtarmak için mücadele ediyordu ama gazete çıkaracak imkânları yoktu. Bu imkânı onlara sağlayan, Mısır'da, ağabeyi İsmail Paşa tarafından dışlanmış, Kahire'ye dönmesi engellenmiş fakat payına düşen araziler satılmış ve bedeli kendisine ödenmiş olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın torunu Fazıl Mustafa Paşa idi.

Mustafa Fazıl Paşa, meşrutiyet fikrini padişah Abdülaziz'e hitaben açık mektup yayınlamak suretiyle ilan eden, milletin mevcut sıkıntılardan kurtulmasının hürriyet ortamının temin edilmesine bağlı olduğunu bildiren bir kişi idi.

Namık Kemal, hükümeti eleştiren yazılar yazdığı Tasvir-i Efkâr gazetesi 1867'de kapatılınca Mustafa Fazıl Paşa'nın çağrısı üzerine Ziya Paşa'yla birlikte Paris'e kaçtı. Bir süre sonra Londra'ya geçerek M. Fazıl Paşa'nın parasal desteğiyle Ali Suavi'nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı Muhbir gazetesinde yazmaya başladı. 1868'de yine M. Fazıl Paşa'nın desteğiyle Hürriyet adı altında başka bir gazete çıkardı.

Çeşitli anlaşmazlıklar sonucu, Avrupa'da desteksiz kalınca, 1870'te zaptiye nazırı Hüsnü Paşa'nın çağrısı üzerine İstanbul'a döndü. Nuri, Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872'de İbret gazetesini kiraladı. O sırada Şinasi ölmüştü. Yine Mustafa Fazıl Paşa, Şinasi'nin Tasvir-i Efkâr matbaasını satın alarak onlara hediye etti ve 200 bin lira borçla öldü...

***

Ne anlatmaya çalışıyorum?

Çökmüş, başkenti işgal edilmiş olan Osmanlı devletinden bağımsız bir Türk devleti çıkaran ve "milletin bahtı kara maderini" değiştiren Atatürk'ün "hislerimin babası" dediği Namık Kemal, sürgün mahiyetinde görevlerle İstanbul'dan uzak tutulmuşsa, hatta Magosa'da hapsedilmişse de hiçbir dış kaynaktan destek almamış, şiirleriyle Mustafa Kemal ve arkadaşlarını yetiştiren pınarların ana kaynağı olmuştur.

Denilebilir ki bir Atatürk'ümüz olmuşsa, hâlâ bir Türkiye varsa Namık Kemal'in ruhu ve o ruhu destekleyenler sayesinde vardır.

***

Gagauz Türkleri, Namık Kemal gibi kişiler için "milletini sırtında taşıyan adam" der...

Namık Kemal, "Sana senden gelir bir işte 'dâd' lâzımsa, /Zaferden ümidin kes gayriden imdad lâzımsa." derken millete sorumluluk aşılamaya çalışıyor, "Bize gayret yaraşır, merhamet Allah'ındır. / Hükmü ati ne fakirin, ne de şeyhin şahındır" derken de aslında Türk felsefesini temsil ediyordu.

O herkese çağrıda bulunuyor;

"Memleket bitti, yine bitmedi hâlâ sen, ben,

Bize bu hâl ile bizden büyük olmaz düşmen;

Dest-i a'dâdayız Allah içün ey ehl-i vatan;

Yetişir terk edelim gayrı hevâ vü hevesi!" diyordu.

Ümitsizliği kırmak için "Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar, Fütur etme sakın milletteki za'f u betaetten..." diyordu.

"Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet

Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten

Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin

Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten

Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler

Ki ednâ zevki âlâdır, vezaretten, sadaretten..." diyordu.

Milletine olan inancını bir de şöyle dile getiriyordu:

"Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır."

Magosa'da yer altındaki hücresinden bile;

"Altı da bir, üstü de birdir yerin, / Arş yiğitler arş vatan imdadına" hatta "Merkez-i hâke atsalar da bizi /Küre-i arzı patlatır çıkarız" diyordu.

***

Değerli dostlar, biz de mesleğimizde çileler çektik, çekiyoruz ama her belâ ile karşılaştığımızda Namık Kemal'i hatırlıyor ve iman tazeliyoruz. Allah rahmet eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları