Fiyat anarşisi

Fiyat anarşisi

Ananas ithal ediliyor. Geçen sene 2020, Şubat başında, dolar kuru 7,14 idi. Bu sene 13,65 oldu. Yani dolar kuru bir yılda yüzde 191 oranında arttı. Geçen sene Şubat başında tek bir ananasın fiyatı 14 liraydı. Bu sene aynı tek ananasın fiyatı 39 lira oldu. Yüzde 271 oranında arttı. 

Bilinen bir pastaneye sordum, üç ay önce 98 lira olan baklava kilo fiyatı, şimdi 146 lira olmuş. Baklava fiyatı üç ayda yüzde 149 artmış. Baklavayı ithal etmiyoruz.

Bu fiyat artışları, iktisat mantığı içinde izah edilemez. Demek ki hükümet ve toplum panik içindedir. Hükümet fahiş fiyat artışı karşısında, ne yapacağını bilemiyor. Üretici ve satıcı da fiyatlar daha da artacak ve bu nedenle malımı aynı fiyatla yerine koyamam diye panik içinde fiyatları artırıyorlar.

Hükümetin panik içinde olduğu çok açıktır. Çünkü ''''sorunu biliyoruz'''' diyor ve fakat istikrar önlemleri almıyor veya alamıyor. 

Önlem almasını zorlaştıran uygulamaları var... Söz gelimi elektrik dağıtım şirketlerine bakarsanız, dört bölge tartışmalı Cengiz Holding''e ait. Navlun fiyatlarını düşüremez, çünkü köprüler, geçitler, yollar dolar talep garantili olarak bilinen şirketlere verilmiş. 

Bütün bu nedenler, hükümetin ekonomiyi yönetemediği algısı yaratıyor. Hükümete olan güven de düşüyor. Fiyat anarşisi artıyor.

Mamafih, İpsos''un ''''Anti Kriz Monitörü'''' araştırması anket sonuçlarına göre, halkın yüzde 81''i ekonomide durumun kötü olduğunu düşünüyor.

Bu şartlarda hükümetin neden önlem almadığının ve hele hele yalnızca polisiye önlemlerle ve piyasayı tehdit ederek fiyat anarşisini önlemek istemesinin temel nedeni, popülizmin finansmanını ülke ekonomisinin önünde tutması olarak ortaya çıkıyor.

İkincisi hükümet, fiyat artışlarına doğru teşhis koyamıyor. Türkiye 2018 kur şokuna kadar yapısal sorunlardan kaynaklanan kronik enflasyon yaşadı. Hükümet yapısal çözümlere gitmedi. Çünkü aynı paralelde popülizmden de vaz geçmesi gerekirdi. Kur şokları, bu kronik enflasyon üstüne bindirdi.

Söz gelimi; 2017 Eylül ayında TL dolara karşı yüzde 8,45 oranında daha düşük değerde idi. Bir ay sonrası Ekim ayında TÜFE 11,90 idi. 2018 Eylül ayında TL değer kaybetti. TL değeri dolara karşı yüzde 37,54 oranında düşük kaldı. Bir ay sonra Ekim ayında TÜFE yüzde 25,24 oldu. 2021 sonunda da aynı sorunu yaşadık. (Aşağıdaki grafik.)

Çok net anlaşılıyor ki; eksi reel faiz oranı büyüdükçe, kurlar da artıyor. Üretimde girdi oranı yüksek olduğu için ve piyasada panik olduğu için kur artışları enflasyonu da daha yüksek oranda artırıyor.  

Eğer MB enflasyona rağmen, faizleri inatla bu kadar düşürmeseydi, Türkiye faiz-kur-enflasyon çıkmazına girmezdi. O zamanda akla, hükümet ekonomiye bu kadar maliyeti, kurlarda spekülatif artış yaratmak için mi getirdi, sorusu geliyor.

Yazarın Diğer Yazıları