Futbol tarihinin en sadık 15 oyuncusu

Atlético Madrid tarihinin en çok forma giyen oyuncusu olan Koke, kariyerine başladığı bu kulüpte 650’den fazla maça çıkarak büyük bir başarıya imza attı. İspanya futbolunun üçüncü büyük kulübü olan Atlético, Real Madrid ve Barcelona gibi devlerin gölgesinde kalmasına rağmen, Koke sadakatinden ödün vermedi.

Genellikle üst düzey oyuncular bu iki dev kulübe transfer olmayı veya Premier Lig’e gitmeyi hedeflerken, Koke bu fırsatları geri çevirdi. 2014 yılında Barcelona’dan aldığı teklifi reddettiğini açıklayan başarılı orta saha oyuncusu, kulübüne olan bağlılığını tüm futbol dünyasına gösterdi. Teknik becerisi ve oyun zekasıyla dikkat çeken Koke, birçok teklif almasına rağmen Avrupa’nın diğer liglerine geçmeyi de tercih etmedi.

“Bay West Ham” lakabıyla tanınan Mark Noble, kariyerinin tamamını neredeyse sadece Doğu Londra kulübünde geçirdi. Hull City ve Ipswich Town’daki kısa kiralık dönemler dışında, çocukluğundan itibaren West Ham’ın bir parçasıydı. Upton Park’a yakın bir mahalle olan Canning Town’da büyüyen Noble, gerçek bir “Hammer” ruhu taşıyordu.Noble, West Ham formasıyla tam 550 maça çıktı ve kariyeri boyunca başka kulüplerin cazibesine kapılmadı. 2022’deki son maçında gözyaşlarını tutamayan tecrübeli orta saha oyuncusu, veda ederken kulübüne olan bağlılığını bir kez daha gösterdi. Ayrıca İrlanda Cumhuriyeti adına uluslararası kariyer yapma fırsatını, İngiltere’ye olan bağlılığı nedeniyle reddettiği biliniyor. İngiltere’nin kendisini seçmemesine rağmen bu duruşu, Noble’ın sadakatini simgeliyor.

Jamie Vardy, profesyonel futbol kariyerine 25 yaşında başlamış bir oyuncu olarak, zirvede geçireceği kısa sürede kazancını maksimize etmek için cazip teklifleri kabul etse anlaşılabilir bir durum olurdu. Ancak, 2015/16 sezonunda Leicester City ile Premier Lig şampiyonluğu yaşadıktan sonra, Arsenal’den gelen devasa maaş teklifini reddetti.Arsenal, Leicester ile anlaşma sağlasa da Vardy, transferi son anda iptal etti. Kendisine daha büyük bir gelir ve üst düzey ödüller kazanma fırsatı sunulsa da, Vardy sadakatini, onu en üst seviyeye taşıyan kulübüne gösterdi. Leicester City, Vardy için ilk fırsatı veren kulüp olarak, oyuncusunun bu bağlılığını kazandı.

Paul McStay, sadık futbolculuğuyla tanınan bir isim olarak, 16 yıllık kariyerini Celtic'te geçirdi. Glasgow ekibinin altyapısından yetişen McStay, 678 maçta görev alarak üç birinci lig şampiyonluğu ve birkaç yerel kupa kazandı. Celtic Park'ta geleceğini sürekli olarak bağlı tutmasının, kulübün sürekli başarıları ve doğduğu şehir Hamilton'a yakın olmasının bir sonucu olduğu söylenebilir.Ancak, İskoç milli takımının önemli oyuncularından biri olan McStay, 76 kez milli formayı giydi ve iki Dünya Kupası'nda oynadı. Bu başarıları, yurt dışından teklif almasına neden oldu. O dönemde Avrupa'nın en cazip ligi olan Serie A'dan, Inter Milan, Juventus ve Fiorentina gibi kulüplerin teklifleri olduğu biliniyor. Fakat McStay, tüm bu tekliflere rağmen, sevdiği Celtic'e sadık kalmayı tercih etti.

Brezilyalı kaleci Rogerio Ceni, 1.197 maçla futbol tarihine geçti. 25 yıl boyunca São Paulo forması giyen Ceni, 2000’li yılların ortalarında dünyanın en iyi kalecilerinden biri olarak tanındı, ancak kariyerini Avrupa’nın büyük liglerinde sürdürmeyi tercih etmedi.Futbol Tarihinin En Fazla Maç Yapan OyuncusuCeni’nin sadakatini gösteren en büyük nokta, tek bir kulüpteki en fazla maç ve en fazla dakika oynayan oyuncu olmasıdır. Bu, ona olağanüstü bir bağlılık kazandırdı. Ayrıca, iki kez São Paulo’da teknik direktörlük yaparak kulübüne olan katkısını sürdürdü.

Moskova doğumlu Igor Akinfeev, kariyerini tek bir kulüpte geçiren ve bu kulüpte büyük başarılar elde eden bir futbolcu olarak dikkat çekiyor. 2003 yılında 16 yaşında CSKA Moskova'da profesyonel kariyerine başlayan Akinfeev, bugüne kadar 784 maça çıkarak altı Rusya şampiyonluğu kazandı.Rusya milli takımıyla da önemli turnuvalarda boy gösteren Akinfeev, bu süreçte birçok Avrupa kulübünün ilgisini çekti. 2009 yılında Manchester United ile görüşmeler yaptığı, 2010'da ise Arsenal ile adı anıldığı biliniyor. Ancak, tüm bu teklifleri reddederek CSKA Moskova'ya sadık kaldı. Genç yaşlarda "mucize çocuk" olarak nitelendirilen Akinfeev, belki de kariyerinde bir adım daha atarak Avrupa futboluna geçiş yapmadığı için potansiyelini tam anlamıyla yansıtamamış olabilir.

Futbol tarihinin en büyük savunma oyuncularından biri olan Paolo Maldini, tüm kariyerini AC Milan’da geçirdi ve bu şekilde en iyi "tek kulüp" futbolcularından biri olarak tarihe geçti. İtalyan devinde 900'ün üzerinde maç yaparak, yedi Serie A şampiyonluğu ve beş Şampiyonlar Ligi zaferi kazandı.2000 sonrası AC Milan, İtalya'nın zirvesinde biraz daha az rekabetçi bir hale gelse de, Maldini'nin performansı hala dünya çapında takdir ediliyordu. Dünyanın en iyi savunma oyuncusu olarak tanınan Maldini, kariyerinin son yıllarında büyük kulüplerden teklif almasına rağmen Milan’dan ayrılmadı.Bu uzun süreli bağlılık, büyük bir sadakat örneği olarak futbol dünyasında takdirle karşılanıyor. Maldini’nin kariyeri, hem kulübüne olan sadakatinin hem de futbolseverlere bıraktığı mirasının simgesi haline geldi.

Southampton'ın efsanevi oyuncusu Matt Le Tissier, şampiyonluk yaşamayan bir kulübe sadık kalarak dikkat çekti. Saints akademisinde yetişen Le Tissier, kulübüyle 540 maçta 209 gol attı. Dört sezonda 20'den fazla golle gösterdiği olağanüstü performans, İngiltere'nin üst düzey kulüplerinin ilgisini çekti.Tottenham ve Chelsea'nin tekliflerini reddeden Le Tissier, Southampton'a olan sevgisini her zaman ön planda tuttuğunu belirtti. Kulübü, Le Tissier'in kariyeri boyunca hiç 7. sıradan üstte bitirmedi ve sık sık küme düşme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Ancak buna rağmen, oyuncu kalbinin olduğu kulüpte kalmayı tercih etti.Le Tissier’in bu sadakati, başarıya odaklanan futbol dünyasında çok ender rastlanan bir durum. Bu yüzden, hem kulüp hem de taraftarlar için her zaman özel bir yer edindi.

Steven Gerrard, kariyerinin neredeyse tamamını dünyanın en prestijli kulüplerinden biri olan Liverpool'da geçiren bir futbolcu olarak, sadakat konusunda nadir bir örnek oluşturuyor. Birçok kişi, daha fazla para ve başarı için fırsatlar sunan kulüplere yönelmesi gerektiğini savunsa da, Gerrard bu tekliflere karşı durarak kendi çocukluk kulübünde en büyük başarıları elde etmeye odaklandı.İngiliz orta saha oyuncusu, sayısız lig şampiyonluğu ve kupa kazanmayı hak etmişti ve bu başarıları başka kulüplerde de elde edebilirdi. Ancak o, bu zaferleri Liverpool'da elde etmeye kararlıydı. 2005 yılında Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşamayı başaran Gerrard, bir lig şampiyonluğuna ise bir türlü ulaşamadı.2004 yılında Chelsea'ye transfer teklifini reddederek Anfield'dan ayrılmayı tercih etmeyen Gerrard, Stamford Bridge'de çok sayıda lig şampiyonluğu kazanma fırsatını geri çevirdi. Bu sadakati, onun futbol kariyerindeki en büyük özelliklerinden biri oldu.

Marco Reus, futbolun en parlak kanat oyuncularından biriydi. Ancak Almanya için üzücü olan durum, bu olağanüstü kariyerine sadece iki DFB-Pokal kazanmış olmasıdır.2012 yılında Borussia Mönchengladbach'tan Borussia Dortmund'a transfer olan Reus, siyah sarılı formayla 429 maçta 170 gol attı. 12 sezon boyunca Dortmund'da başarılı bir kariyer sürdürdü ve bu yaz futbol kariyerine son vermek üzere LA Galaxy’ye transfer oldu.Birçok futbolcu Dortmund'u, daha büyük kulüplere gitmek için bir basamak olarak kullanırken, Reus bu yolu seçmedi. 2019 yılında kulübü "evi" olarak tanımlayan Reus, 2014'te Manchester United’a transfer teklifini reddettiği gibi, 2015’te Dortmund CEO’su, dünyaca ünlü kulüplerin kendisine "iki kat maaş" önerdiğini ancak Reus’un bunu kabul etmediğini açıkladı.Reus, sadakati ve Dortmund'a olan bağlılığıyla futbol tarihine damgasını vurdu.

Futbol tarihinin en ikonik "tek kulüp adamı" olarak bilinen Francesco Totti, Roma'nın poster çocuğu, "Roma'nın Sekizinci Kralı" ve "İmparator" olarak anılıyordu. Stadio Olimpico'nun dışında bir heykeli hak eden Totti, Roma'da futbola adım attı ve 16 yaşında ilk maçına çıktı. 40 yaşında futbolu bıraktı.

Totti, Roma için 786 maçta 307 gol attı ve yalnızca bir Serie A şampiyonluğu kazandı. Bununla birlikte, kulübünden hiç ayrılmadı ve başka bir takıma geçmeyi düşünmedi. Uzun kariyeri ve tek kulübe olan sadakati, onu bu ödüle layık kıldı. Real Madrid, onu Roma'dan ayırmak için en ciddi girişimde bulunan kulüp olarak biliniyor. Totti’nin sadakati, futbolseverler tarafından büyük takdir topladı.

İtalya'nın en başarılı kulübünde kariyerinin çoğunu geçiren bir İtalyan, sadakat açısından olağan bir örnek gibi görünmeyebilir; ancak Gianluigi Buffon, Juventus'ta bazı çalkantılı dönemlerde kulübünün yanında kaldı.2006 yılında bahis skandalı nedeniyle Serie B'ye düşen "Eski Kadın"da (La Vecchia Signora) kalması beklenen kaleci, Torino'dan ayrılmak yerine kulübünde kalmayı tercih etti.O dönemin en iyi kalecilerinden biri olarak, kariyerinin bir yılını Serie B'de geçirmeyi istememesi anlaşılabilir bir durumdu. Ancak Buffon, Juventus'ta kalmayı tercih etti. Bu tercihi, iki farklı dönemde ve toplamda 19 sezon boyunca 700'ün üzerinde maç yapmasını sağladı. Buffon, sadece kulübün başarısında değil, aynı zamanda sadakat ve bağlılık anlamında da önemli bir simge haline geldi.

Alessandro Del Piero, 1993-2012 yılları arasında tam 19 yıl boyunca Juventus formasını terletti. Kulüp tarihine adını altın harflerle yazdıran İtalyan yıldız, özellikle 2000’lerin sonundaki Serie B döneminde takıma olan bağlılığıyla dikkat çekti. Avrupa’nın en etkili golcülerinden biri olmasına rağmen, Torino ekibinin zor günlerinde kulübünü terk etmemeyi seçti.

Del Piero, Juventus'tan ayrıldığında artık Serie A seviyesinde olmadığını kabul ederek Sydney FC’ye transfer oldu. Bu kararı, sadakatini ve profesyonelliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Öte yandan, takım arkadaşı Gianluigi Buffon, kariyerinin son döneminde Paris Saint-Germain’in cazip teklifini kabul ederek farklı bir yol izledi.

Del Piero’nun Juventus’la özdeşleşen kariyeri, futbol dünyasında sadakat ve bağlılık kavramlarının sembolü olarak hatırlanıyor. Onun bu duruşu, Torino ekibinin tarihine damga vurmasını sağladı.

Alessandro Lucarelli, futbol dünyasında sadakatin simgesi olarak anılıyor. İtalyan savunmacı, 2008 yılında Parma’ya transfer olmadan önce farklı kulüplerde forma giymiş bir oyuncuydu. Ancak kariyerinin ilk yarısında Serie A takımlarından birçok teklif almasına rağmen, gerçek bir yuva bulma arayışı içindeydi.

Parma’ya geldikten sonra, ilk sezonunda takımı Serie A’ya yükseltti ve ardından altı yıl boyunca bu ligde mücadele etti. Ancak 2015 yılında, finansal sorunlar nedeniyle Parma, dördüncü lige kadar düştü. Bu durum, kulüpte büyük bir kadro değişimine yol açtı ve tüm oyuncular takımdan ayrıldı.

Lucarelli ise kulübünü terk etmeyen tek futbolcu oldu. Serie A'dan gelen teklifleri reddederek, Parma'nın yeniden yükselmesine yardımcı olma sözü verdi. Üstelik maaşında ciddi bir indirimi kabul ederek bu kararını destekledi.

Lucarelli’nin bu eşsiz sadakati, futbol dünyasında unutulmayacak bir örnek olarak anılıyor. Parma, onun liderliğinde tekrar Serie A'ya dönerek, sadakatin ödüllendirildiği bir hikâye yazdı.

Galatasaray tarihine altın harflerle yazılan bir isim olan Bülent Korkmaz, tam 22 yıl boyunca sarı-kırmızılı formayı terletti. Futbol kariyerine 1984 yılında Galatasaray altyapısında başlayan Korkmaz, profesyonel takımda 1987-2005 yılları arasında kesintisiz olarak görev aldı. Bu süreçte 629 resmi maça çıkarak kulüp tarihinin en fazla forma giyen oyuncularından biri oldu.

Savunmadaki liderliği ve hırslı oyun yapısıyla tanınan "Cesur Yürek," kariyeri boyunca 13 gol atarken çok sayıda asistle takımına katkıda bulundu. Ancak Bülent Korkmaz’ı efsane yapan sadece istatistikler değil, sahadaki ruhu ve Galatasaray’a olan derin bağlılığıydı. Kaptanlığı süresince takımıyla 8 Süper Lig şampiyonluğu, 6 Türkiye Kupası, 5 Türkiye Süper Kupası, 1 UEFA Kupası ve 1 UEFA Süper Kupa olmak üzere toplamda 25 kupa kazandı.

2000 yılındaki UEFA Kupası finalinde omzu çıkmasına rağmen sahada kalmaya devam etmesi, Galatasaray taraftarının hafızasına kazınan anlardan biridir. Bu örnek, Bülent Korkmaz’ın Galatasaray’a olan sadakatini ve mücadeleci ruhunu simgeliyor.

Futbolu bırakana kadar başka bir kulübe gitmeyi düşünmeyen Bülent Korkmaz, yalnızca bir futbolcu değil, kulübün bir sembolü olarak anılmaya devam ediyor. Sadakat ve bağlılığın vücut bulmuş hali olan bu efsane kaptan, Galatasaray’ın değerlerini en iyi şekilde temsil etti.