Garantisiz Kıbrıs

Kıbrıs Rum liderliği “Garantilenmiş Ortaklık Devletini” (1) ortaklıktaki eşitliği vurgulayan haklardan kurtulup Kıbrıs’ı (Kıbrıslılardan yani Rumlardan oluşan) bir Rum Cumhuriyeti’ne dönüştürüp (2) self-determinasyon hakkına dayanarak, Yunanistan ile birleşmelerini engelleyen maddeleri bertaraf etmek için yıkmışlardı. Türk ortaklarına saldırıp onu devlet dışı bırakmak suretiyle “milli hedeflerine” ulaşmak için 45 yıldır uğraşmaktadırlar. Türkiye’nin garantörlük hakkı olmamış olsaydı bu hedefe çoktan ulaşmış olacaklardı. Uyguladıkları metot ve esinlendikleri model Girit’te uyguladıkları metodun tıpa tıp aynısıydı. Hedefe varamamışlarsa bunun tek nedeni Türkiye’nin garantörlüğünden kaynaklanan hak ve yetkilerin etkinliğidir.
Rum liderliği sahte “Kıbrıs Cumhuriyeti meşru hükümeti” unvanının arkasına saklanarak ve Makarios’un deyimiyle “Yaptıklarıyla Kıbrıs’ı Enosis’in eşiğine getirmiş olduklarına” inanarak kendilerini “milli hedeften” bir adım geride tutan Türk Garantisi’nden kurtulmayı esas milli hedef haline getirmişlerdir. Simitis’e göre “AB üyeliği Enosis demektir”. Tek engel KKTC diye bir varlığın AB muktesebatının Kuzey’de de uygulanmasına engel oluşudur. KKTC’nin ortadan kalkacağı ve garantileri içermeyen bir anlaşma Kıbrıs’ı Helen toprağı yapmaya yetecektir. Bu nedenledir ki 1968’den bu yana “görüşmelere devam fakat Enosis’e en yakın nokta olan meşru Kıbrıs hükümeti unvanından ayrılmama” taktiğiyle zaman kazanmaktan başka bir dertleri olmamıştır. Hristofyas bu niyetini gizlemiş değildir. “Federasyon arzumuz değildir, ancak Türk askerinden kurtulmak için başka çare yoktur” demiştir. Maalesef “masadan kaçarım ha” tehdidiyle elde ettiği tek halk, tek egemenlik, tek devlet, tek vatandaşlık formülü geçerli olursa KKTC ortadan kalkacak ve Türkiye AB üyesi olmadan “Birleşik Kıbrıs’ın AB üyeliği” de, 1960 Antlaşmaları ile Türkiye’ye verilmiş olan Garantörlük hakkı da işlemez hale gelmiş olacaktır.
Sayın Babacan haklı olarak “Garantilerin görüşüleceği yer Talat-Hristofyas masası değildir” demektedir. Garantiler bölgede istikrarı temin etmektedir. Türk-Yunan dengesini, Lozan’daki dengeyi korumaktadır. Bunu bozmanın bedeli sadece içte kavga değildir, Türk-Yunan kavgasıdır da! Kıbrıs’ta iki milli varlığın, iki eşit egemen halkın ortaklığı ve bunların yadsınamayacak şekilde devamı gelecekteki bir anlaşmanın temeli olmaya devam etmelidir.
Rum tarafı ve Yunanistan 1963’ten bu yana yaptıklarını “helâl hak” addettikleri içindir ki sahte “Kıbrıs Cumhuriyeti” ve “meşru hükümet” sözlerine dayanarak “Garantilere hayır; ortaklık olmaz; Kıbrıs Cumhuriyeti üniter bir devlettir ve var olmaya devam etmektedir” gibi fetvalar vermeye devam etmektedirler.
Rum-Yunan liderliğine sormak gerekir: Garantiler, Enosis’i önlemenin ve Kıbrıs Türklerini yok etmenizi engellemenin ötesinde size ne gibi bir zarar vermiştir ki gelecekte olmaz diyorsunuz? Kendinizi Kıbrıs Türklerinin yerine koyunuz. Garantiler olmamış olsaydı bugün Kıbrıs’ta tek bir Türk bırakmamış olacaktınız, Girit’te tek bir Türk bırakmadığınız gibi. 1960’lardan bu yana kilisenizin siyaseti mi değişti, yoksa Milli Konsey’inizde alınan kararlar mı? 1963’ten bu yana Kıbrıs Türklerine yapmış olduklarınızın tazminatını ödeyerek özür mü dilediniz ki ruhen ve ahlaken değiştiğinize inanalım. Kıbrıs meselesi 1974’te başlayan işgal meselesidir diye dünyayı kandırmanızdan mı esinlenelim ve garantilere gerek yok diyerek kucağınıza oturalım?
Sizde iyi niyet olsaydı garantilerle ve Türk askeriyle uğraşmazdınız. Aksine, “Türklere çok yaptık; huzursuz olmaları doğaldır; kenilerini güven içinde hissetmeleri için garantilerin güçlendirilmesine bile razıyız” derdiniz. Halbuki tam aksini söylüyorsunuz: Hedefimizi engelleyen garantiler kalksın diyorsunuz ve utanmadan Türk tarafı iyi niyetini göstersin propagandasına devam ediyorsunuz. 45 yıldan tek bir ders almadığınız aşikârdır. Sizi “meşru hükümet” addedenler utansın!

Yazarın Diğer Yazıları