Gazetelerde spor sayfası yokken spor dergisi çoktu


Bitaraf Spor Dergisi Kırmızı Beyaz’ın 10 eylül 1945 tarihli 379. sayısının kapağını Fenerbahçe’nin gelmiş geçmiş en büyük kalecisi Kaptan Cihat’ın bir gol kurtarış fotoğrafı süslüyor.

1945-48 yıllarında gazetelerin spor sayfaları yerine Talat Mithat Hemşehri’nin “Kırmızı Beyaz”, İbrahim Horoz’un sahibi, Sulhi Garan’ın Yazı İşleri Müdürü olduğu “Şut Spor”, Osman Münir Kutnak’ın “Stad”, Refik Osman Top’un “Top Spor” haftalık dergileri vardı... Burada yazı yazan çalışanların çoğu amatördü veya yazı hobilerini tatmin için para almazlardı.
Spor haber ve yazıları, genellikle futbol, güreş, boks ile atletizm ağırlıklı olurdu. Basketbolde ise; Galatasaray, Fenerbahçe, BJK. Modaspor, Darüşşafaka, Deniz Lisesi, Rumların Pera, Ermenilerin Şişli ve Yahudilerin de Barkhoba takımlarının maçları çok az ilgi görürdü. Gazetelerin sayfa sayısı en çok 8-10’u  geçmediği için spor için 8. sayfada maçların ertesi günü çift sütun yer alır, nadiren de resim kullanılırdı.

Gazeteler bu günkü gibi özel ilanlar bakımından zengin değildi... Sadece Gripin, Radyolin,  yeni ortaya çıktığından AEG veya Frigidaire gibi buzdolapları ilanları ayda iki üç kez gazete sayfalarını süslerdi.
1948 yılında Sedat Simavi’nin Hürriyet Gazetesi, Londra Olimpiyat oyunlarına önem verip de Foto Ali Ersan’ı gönderip bol resimlerle ve bilhassa Türkiye güreşte, 7 siklette Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu, Atletizm de 3 adımda Ruhi Sarıalp de Dünya 3. olup da resimler ilk sayfadan manşetleri süsleyince, diğer gazeteler de uyandı. Ve ilk olarak Ahmet Emin Yalman’ın Vatan Gazetesi’nde, ayni zamanda Fenerbahçe Yöneticisi olan “Con Kemal” olarak bilinen Kemal Onan, her gün spor sayfası yapmanın çığırını açmış, spor önem kazanmaya başlamıştı ama gene de tiraj azlığı, reklam geliri yetersizliği sebebiyle maaşlarda bir değişiklik olmamıştı.


Bir Ömer Besim vardı...

O dönem spora en az önem veren Cumhuriyet Gazetesi’nde  rekortmen atlet Ömer Besim de ancak yazı başına 5 lira alıyordu. Ömer Besim  evlenmiş, ancak spor düşkünlüğünden bu evlilik 3 ay bile sürmemiş, eşi bohçasını topladığı gibi baba evine dönmüştü. “Arap Besim” olarak tanınan eski sporcu, yazar da annesinin, Sarıyer’de iki odalı evine kapılanmıştı. Bir ara, Gündüz Kılıç, Eşfak Aykaç ve Ulvi Yenal’li Galatasaray takımının da baş kaptanlığını ve antrenörlüğünü yapan Ömer Besim, kulüpten de maaş verilmeyince ayrılmış ve çok zor durumda kalmıştı. Evkaf’dan emekli olan annesi de geçim zorluğu çekiyor, ama Ömer Besim çok onurlu olduğundan, sonradan Denizyolları Genel Müdürü olan Ulvi Yenal’den bile her hangi bir iş talebinde bulunmamış, annesinin verdiği parayı da kendisine iade etmişti.
Galatasaray Dergisini çıkarıyor ben de yazı işlerini yönetiyordum. Elimize para geçmiyor, kıt kanaat bu işi gönülden yapıyorduk, Ömer Besim ile bir pazar gecesi baskı yapılan Vakit Gazetesi’nden çıkmış, son tramvaya Sirkeciden binince, Cihangir’deki evime gitmek için Taksim’de beraber indik... Yolda bana Sarıyer otobüsüne yetişemediğini söyleyince eve davet ettim. Annem, Besim Abi’nin odamda yatması için hazırladığında kesinlikle istemedi ve koltukta oturarak dinlenmeyi önerdi. Annem bu kez salonda kendisine yer yatağı hazırladı. Annesinden söz ederken annem de ilgilendi, ara sıra yazın Maslak yolundan geceleri evine yürüyerek gittiğini anlattı...
Gene bir pazar gecesi dergi basıldığı için işten geç çıktık. Son tramvay ile Taksim’e geldiğimizde, evimize davet ettim... “Bir arkadaşıma gidiyorum, beni bekliyor” demişti... Vedalaştık ama ben şüphelendim zira Galatasaraylı Yazar Haluk San bana “Ömer Besim dün gece gene Belediye Bahçesinde sabahlamış” demişti, inanmamıştım... Uzaktan takibe başladım, üzerinde Londra Olimpiyatlarına gittiğinde satın aldığı İngiliz Trençkot vardı... Ama sanıyorum üşüyordu... Taksim Bahçesi’nin ana kapısından içeri girdi... Ağaçları siper yaparak takip ettim... Boş bir banka oturdu, ben de uzakta ana cadde üzerinden gezinmeye başladım ama gözlerim hep üzerinde idi... Bir saati geçmişti ki, döndüm baktım uzanmış yatıyor. Yanına varıp evime davet etmeyi düşündüm ama, kendisinin onuru kırılır, benim onu takip ettiğim anlaşılır diye çekindim... Biraz daha dolaştım, ayni bahçede dört kişi onun gibi bankta uyumaktaydı... Eve gittim ama sabaha kadar da gözüme uyku girmemişti.

Yazarın Diğer Yazıları