GDO ve domuz gübresi önerenler!

HaberTürk'ün "Gerçek Fikri Ne?" isimli tartışmasını izledim. Geç saatlere kadar keşke takılmasaydım. Konu günceldi ama tema kanserdi. Erken teşhis ve nedenleri işlendi. Eren Eğilmez'in konukları arasında Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta ile Onkolog Dr. Yavuz Dizdar'ı fark edince mecburen seyrettim.

Katılımcılardan Prof. Dr. Taner Demirer'i izledikçe gerçekten sinirlerim bozuldu. Bu hematoloğa bir de TÜBİTAK Ödülü verilmiş. Ayrıca TUBA Kanser Çalışma Grubu'nun Başkanı. Katılımcıların toplamından fazla konuştu. Öyle şeyler savundu ki şaşırdım.

GDO'lu tarımı överken "Türkiye bir an önce buna başlamalı" emri verdi. En çok bozulduğum ise domuz gübresine başlanması isteğiydi. Hatta bir ara, bu hayvanın etinin yenmesini de önerdi. Konunun uzmanı değilim ama dinimizin yasakladığı bir şeyi nasıl teklif edebiliyor?

Prof. Dr. Taner Demirer Kanola'nın reklamını da yaptı. Bu bitkiden elde edilen yağ asırlardır boya ve tekstil sanayisinde kullanıldı. Birileri son yıllarda bunu millete yedirmeye başladı. Bunu nasıl başardılar, merak içindeyim.

Böyle giderse...

Bu görüşleri savunan diğer kişi Doç. Dr. Oytun Erbaş'tı. Bu fizyoloğu bir dönem Deniz Bayramoğlu'nun "gırgır-şamatalı" gece yarısı yapımlarından hatırlıyoruz. Suratında hep "gülen adam imoju" taşımasıyla tanımıştık. Küçükusta'yı bir ara o kadar sinirlendirdi ki "sululuğu bırak" diye bağırttı.

Prof. Dr. Osman Erk ise "ABD'nin trans yağların zararını artık kabul ettiğini" ancak kesin yasaklamayı 2023'te yürürlüğe sokacağını söyledi. Bu da, gıda tekellerinin gücünü ispatlamaya yeter sanırım. Saatler boyu süren tartışmada iki doğrucunun durumuna gerçekten üzüldüm. Küçükusta ve Dizdar, karşılarındaki isimlerden çok uluslararası tekellerin adamlarıyla mücadele ettiklerini anladılar. Bu yüzden de genelde az konuşmayı tercih ettiler. Allah sonumuz hayreylesin...

***

Bozalı günler

Güven İslamoğlu, Yeşil Doğa'sını bu kez bozaya ayırmıştı. Önce kısa bir bilgi vereyim; ana maddesi darıdır. Buğday, mısır ve pirinçten yapılanlar ucuza mal etmenin seçenekleridir. Hatta bayat ekmek karıştıran sahtekârları da biliyorum,

Arnavut kökenli Hacı Sadık Bey'in bu ürünü Türkiye'ye taşıdığı kesindir. Kırım'dan geldiği de iddialar arasındadır. İki cinsi vardır; hafif mayhoş ve tatlı. Tercih sizin ama önerim sakın tarçınsız içmeyin. Biraz de sarı leblebi ilave ederseniz mükemmel olur.

Maslak'taki "Mutfak Sanatları Akademisi"ni yeni öğrendim. Öğrencilerine verdikleri dersler arasında boza yapımı da var. Bunu ekranda tekrarladılar.

Vefa yılları

Boza denince aklıma ilk önce lisesi ve semti gelir. Okul yıllarımda boza içmek için ana üsse çok uğradık. Bunun bir de geleneksel "bardak çalma" tarafı vardı. İlginç olan hırsızlık malların sınıflardaki camlı kütüphanelerde sergilenmesiydi. Arada "kim daha fazla taşıdı" sayımları yapılırdı. Hatırladığım kadarıyla benim dönemimde 4H "Lise 1" sınıfı bu işin rekortmeniydi. Ancak bir gün tam edebiyat dersindeyken operasyon başladı. Başlarında Başmuavin Cihat Arbek olmak üzere bozacının tüm adamları baskın yaptı. Getirdikleri büyük sandıklara ganimetlerimizi doldurup gittiler.

Merhum Cihat Hoca da işlem tamamlandıktan sonra "Bir daha bardak çalan çıkarsa kovacağım" tehdidinde bulundu. Duyumlarıma göre, kaçıp kovalamalar hâlâ devam etmekte.

Sokak satıcısı

Bir başka anımdan da söz edeyim. Hikâyeler kaleme aldığım dönemde "Satıcı Kadın"da anlattığım, öykü gerçektir. Lapa lapa kar yağarken ayağında plastik terliklerle boza satmaya çalışan yaşlı bir kadını gözlemlemiştim.

Tutumlu annem bile, okuyunca bu garibana para yollamıştı. Hem de yüklüce miktarda. Tabii başkalarının aracılığıyla. Bize dönüp "Size itimadım yok, kendiniz yersiniz" demişti.

Yeşil Doğa'daki sponsoru görünce şaşırdım; İskandinav otomotiv kuruluşu Volvo. Kendilerini tebrik ediyorum.

***

Ve başladı

Survivor'u bekleyenler nihayet muratlarına erdiler. Türk-Yunan yarışmasıyla açıldı. Ne yalan söyleyeyim dört dörtlük seyredemedim. Bir ara baktım, bizim takım 5-3 öndeydi.

TV-8 ve tabii ki Acun Ilıcalı da beklediği reklamları yakaladı. Reklam dedim de "Kim Milyoner Olmak İster"deki rezilliği mutlaka yazmalıyım. Finalde "maalesef kaybettiniz" cümlesini işitmek için tam 32 dakika reklam-tanıtım sokuşturuldu. RTÜK'ten ümidi kestim. Cezalar dahi "yayın kuruluşunun rengine göre" kesiliyor!

...

GÜNÜN SÖZÜ

Bilmemek ayıp değil. Öğrenmemek ayıp. Türk Atasözü

Yazarın Diğer Yazıları