Geleneksel kültürümüzde nazar ve nazar ritüelleri

Sevgili okuyucularım, kurban bayramınızı kutlar sağlıklı günler dilerim.

Peygamberimiz Hz. Muhammed bir hadisinde "Nazar''dan Allah''a sığınınız. Çünkü göz (değmesi) gerçektir." der. Biz de bu hafta geleneksel kültürümüzde ve daha önceki çağlarda bulgularına rastladığımız nazar konusunu ele alacağız.

Nazar, insandaki beyin gücünün bir noktaya odaklanmasıyla oluşan bir enerji yoğunlaşması olup bakışla gönderilen olumsuz enerjinin canlı ve cansız varlıklar üzerinde hastalık, kaza vb. durumlara neden olması hâlidir.

Dünyanın bütün topluluklarında yaygın olarak görülen nazar inancının kökeni, Neolitik çağlara kadar uzanmakta olduğu eski çağların kalıntıları arasında çeşitli şekillerde yapılmış nazarlıkların bulunmasından anlaşılmaktadır.

Eski çağlardan itibaren nazarın kötü etkisine inanış ve buna karşı tedbir alma düşüncesi kökleşmiş olup Mısır''da vahşi hayvan dişleri, aslan pençeleri nazarlık yani koruyucu güç simgesi olarak taşınmıştır. Balta şeklinde yapılmış olan nazarlıklar ise Girit, Malta, Fransa ve Britanya''da Bronz çağının kalıntıları arasında bulunmuştur.

Yahudiler de kötülüğü uzaklaştırmak için koruyucu olarak kabul ettikleri el resmini duvar ve kapılarına yapıştırmış ya da üstlerinde taşımışlar ve buna Tanrı''nın eli demişlerdir. Müslümanlar bu ele Fadime Ana''nın eli, Hristiyanlar Meryem Ana''nın eli gibi adlar vermişlerdir. El şeklinde nazardan koruyucu figürleri Mısırlılar, Fenikeliler, Yunanlılar ve Romalılar yaygın olarak kullanmışlardır.

Türk kültüründe de el figürü oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Çatalhöyük''te yapılan kazılarda Neolitik devre ait bir mezar tapınağında el figürleri bulunması, Pençe-i âl-i abâ''nın (Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin) beş parmaklı el figürüyle sembolize edilmesi bunların başında gelmektedir. İlkel kavimlerde ruhun merkezi olarak kabul edilen göz, günümüzde de ruhun aynası olarak düşünülmekte ve göz şeklinde olan nazarlıkların yaygınlık kazanmasına neden olmaktadır.

Taşıyanı dış etkilerin zararından korumak için kullanılan nazarlıklar, Arapça hamalet sözünden bozularak alınmış ve etnolojide amulet adıyla yer almıştır. Nazarın genel bir inanca dönüşmesinin Sümerlerden kaynaklandığı sanılmaktadır.

Hz. Yakup, oğullarını Mısır''a gönderirken "Oğullarım, şehre hepiniz bir kapıdan girmeyin. Ayrı ayrı kapılardan girin ki size nazar değmesin." demiştir.

Yunanlıların matımsa dedikleri ve İslam ülkelerinde de yaygın olan nazar inancına Araplar elayn (göz), İranlılar bed nezer (kötü göz), Hintliler sihir adını vermişlerdir. Bu çarpıcı gücün Türkiye''deki adları "nazar, göz, göz değmesi, göze gelme, kem göz"dür.

Diğer Türk yurtlarında ise nazarın hepsi aynı anlama gelmek üzere Azerbaycan''da: Bäd näzär, göz däymäk; Başkurtça''da: Küz tiyiv; Kazakça''da: Köz tiyüv, köz ötüv; Kırgızca''da: Nazar tüşüü, köz tiy ü; Özbekçe''de: Köz tegiş, köz teğdi, köz teg måk Tatarca''da: Küz tiyü; Türkmence''de: Göz değmek; Uygurca''da: Köz tägmäk denir.

Nazar, kalp nazarı, göz nazarı ve dil nazarı olmak üzere üç gruba ayrılır. Bu bağlamda gözle (bakmakla), dille (söylemekle) ve kalple (beğenme, hoşlanma) beğenilen, hoşlandığı belirtilen canlı ve cansız varlıkların kazaya uğramaları inancı söz konusudur.

Nazardan etkileneceğini hisseden kişi koruyucu olduğunu düşündüğü el, göz vb. şekillerde yapılan nazarlıkların gücüne sığınır.

Taşıyana iyilik getirmek için kullanılan nazarlıkların sadece biçimleri değil, yapıldıkları maddeler ve renkleri de önemlidir. Çünkü bu maddelerin özünde gizli kuvvet taşıyan bir özellik olduğuna inanılmaktadır.

Nazar, kötü niyetli ve kıskanç bakışlardan doğabileceği gibi aşırı sevgiden de kaynaklanır. Sevgiden oluşan nazarın daha çok çocukların üzerinde etkisi olduğuna inanılır.

Kişinin dünyaya açılan penceresi gözdür ve göz her türlü iyi ve kötü düşüncelerin ilk çıkış noktası olarak kabul edilir. Bu yüzden kötü bakışlardan, korunmak amacıyla emici özelliği olduğuna inanılan mavi renkli taşlar eskiden beri kullanılagelmiştir ve günümüzde, çeşit çeşit nazar boncukları olarak son hâlini almıştır.

Nazardan korunmak için uygulanan pratiklerin başında "nazar boncuğu" gelir. Genelde mavi renkli olan ve üzerinde göz sembolü bulunan takı, insanların kem gözlerinden korunmak için evlere, iş yerlerine, arabalara, yeni alınan bir eşyaya, yaygın olarak da küçük çocukların yakalarına hatta bazı hayvanların boyunlarına bile takılmaktadır.

 Bakılan şeye nazar etmemek için bakan kişinin yapacağı tek şey, "Maşallah!", "Allah nazarlardan saklasın" şeklindeki sözleri söylemesidir.

Yine nazarla ilgili olarak istenmeyen bir olay duyulduğunda tahtaya el ile tokmak gibi üç kere vurulması da kötülükten, nazardan korunmak; kötü ruhların duymasını önlemek amacına yönelik eski bir şaman inanışıdır. Halk arasında özellikle mavi gözlü insanların nazar gücünün daha kuvvetli olduğuna inanılır.

YARIN: Nazardan korunma pratikleri

Yazarın Diğer Yazıları