Geleneksel kültürümüzde ve Zile'de su kültü -2-

          Atasözlerimizin çoğu su ile ilgilidir. Bunlardan Zile''de yaygın olarak kullanılanları:

Dereyi tepeyi sel bilir iyiyi kötüyü el bilir. / Dünyayı sel bassa ördeğe vız gelir.

gibileri sadece birkaçıdır. Yaşamımızın her aşamasında yer alan su, Zileli annelerin ninnilerinde de:

                    Şu derenin ardı oyuk / Sular akar koyuk koyuk

                   Bağımızda sular soğuk / İçireyim sana ninni / Ninni yavrum ninni    

biçiminde yer almıştır. Zileli âşıklar yurdun dört bucağında dereli, çaylı, çeşmeli, pınarlı, selli türküler, deyişler söylemişlerdir.   Bunlardan:                                                                       

                Kimileri suyu bulur içemez / Kimileri geçit bulup geçemez (Ceyhunî)

                Hırs ile nefis bir kapta dursa / Coç edip çağlamaz sel ne ilazım (Zefil Necmi)

 biçimindeki söyleyişler çeşitli olay ve durumlar nedeniyle âşıkların diline ve teline yansımıştır.

                Deniz dalgasız olmaz / Güzel sevdasız olmaz

                               Yiğit olan yiğidin / Başı dumansız olmaz

gibi türküleri elbette yakan birileri vardır. Adları unutulduğundan sedaları yaşamaktadır. Adları unutulmayan âşıklarımız da kimi türkülerde derin duygularını dile ve tele dökmüşler;

                Akan sular gibi çağlayıp akma

                Aşkın hançerini sineme çakma  (Kemterî)

biçiminde yüreğimizi dağlamıştır.

                Kâbe''ye yirmi metre kadar yakınlıkta bulunan ve bundan yaklaşık beşbin yıl önce İsmail''in annesi Hacer onu görünce kaybetme korkusuyla zem zem diye yalvardığı için bu adla anılan ve cennetten çıktığına inanılan kutlu sulardan Zemzem suyuna sonsuz bir saygı besleyen Zile halkının Alevi-Bektaşi kültürüne sahip kesimin Hacı Bektaş''ta, Çilehane''deki çeşmeden akan suya da zemzem dediği bilinmektedir. Bu durum Zile ve çevre âşıklarının dilinde ve telinde:

                               Sazla Deliktaş''tan geçmek isterdim

                               Çilehane''de zemzem içmek isterdim (Semaî )                                                                                                                                             

biçiminde dile getirilmiştir.

                Zile''de her suyun bir iğesi olduğu inancı etkisiyle hıdırellez günü genç kızlar hıdırellez eğlenceleri kapsamında yedi kaynak suyundan, yedi pınardan su getirip karıştırarak çay yapıp içerler. Aynı amaçla Zile ve yöresinde kısmet açmak için yedi ayrı kaynak suyundan su getirilip karıştırılarak sabah ezanı bu suyla yıkanılır. 

                Zile''nin bazı köylerinde gelin eve getirilirken mutlaka ırmak ya da dere üstünde kurulu bir köprüden geçirilir. Böylece gelinin bereket getirdiğine inanılır. Su iyesi çeşitli biçimleriyle Anadolu''nun hemen her köşesinde geleneksel kültürümüze bağlı pratikler olarak uygulanmaktadır. Akarsulardaki mistik gücün olumsuzlukların önüne geçeceğine inanılır.

                Kutsal kitaplardaki su ile arınma, huzur bulma motifi geleneklerimizde ve inançlarımızda bütün canlılığıyla yaşamaktadır. Anadolu''nun hemen her yöresinde olduğu gibi Zile''de de, Abdest alma, gidenin arkasından su dökme, cenazeden evine gelen kişinin önce elini yüzünü yıkaması, cenaze çıkan evdeki kaplarda bulunan bütün suların boşaltılması su ile ilgili pratiklerin en canlılarıdır.

                Su, yaşamımızın her aşamasında yer almış, doğumumuzun kırkıncı günü kırk suyu ile yıkanışımızdan, ölümümüzde ölü yıkama geleneğine kadar mutlaka bir işlevi yerine getirmiştir. Zile''de anneler gelinlik çağına gelmiş genç kızlarının kısmetinin açılması için  hamamda son sularını hamam tasında kırklayıp başından aşağı aktarırlar.

           Suya verilen önem, mezar taşlarına da yansımıştır. Ölünün defninden sonra mezar üstüne bir testi ile su konulması, mezarların üstüne kuşların su içmesi için bir suluğun yapılması, Türk mezar kültüründe yaygın olarak görülmektedir. Yine eski mezar taşlarında su ibriği tasvirlerine rastlanması su kültürüne tarih boyunca verilen önemin işaretlerindendir.

         Zile bir sular şehridir. Zile''de su yer adlarından olağanüstü iyileştirici özelliklerine kadar, bir toplumun yaşamının her alanına girmiştir. Bazı köylerin adının; Acısu, Acıpınar, Yücepınar, Karşıpınar, Gölcük, Çiçekpınar, Hatippınarı, Belpınar, Kurupınar, Bağlarpınarı, Derebaşı gibi su ve su kültü ile ilintili olması bu görüşümüzü doğrulayan hususlardır.

                Zile''de suyun, temizliğin simgesi oluşunun en önemli işareti olan hamam geleneği Zile halk kültüründe su kültünün önemli bir unsuru olarak görülmektedir.

                Zile ve yöresinde saptadığımız su ile ilgili diğer pratiklerden bazıları şu şekildedir:

                Baharın ilk günü suya girildiğinde "ağırlığımı, kirliliğimi, hastalıklarımı su götüre" denir.               

                Zile''de dolu yağması kesilsin diye ailenin ilk kız çocuğuna bir dolu tanesi yedirilir ya da bıçakla kestirilir. Bazı köylerde de güneş görmemiş paslı demir parçası eşikten dışarı dolunun altına atılır.

                Ayakta su içilmez.

                Bazı köylerde nohut ve mercimek tarlalarının ortasına sam yeli yakmasın diye su kabı bırakılır.

                               İyi bir rüya görülmüşse, rüyanın aynaya ya da suya anlatılması gerektiğine inanılır.

                Rüyada yağmur görülürse, bereketin olacağına inanılır.

                Düğünde gelin kızın kötü huylarını anasının evinde bırakması dileği ile yeni evine girmeden önce su testisi kırılır.

                Yola gidenin arkasından yolu açık olsun, su gibi gitsin, gelsin diye bir tas su dökülür. Ev yaşamında kullanılan güğümler, semaverler, küpler, testiler, bakır helkiler, kovalar, ibrikler, leğenler, maşrapalar, bardaklar, mataralar, hamam tasları, nalınlar, havlular, peştemallar da su kültü ile ilintili araç ve gereçler olarak Zile halkının sosyal yaşamında önemli yer tutmaktadır. 

Zile evlerinin dolap içine yapılan gusulhâne ve abdesthâneler de Zile su kültürünün önemli halkalarındandır. 

                Eski Zile eşrafının konaklarında konukların ağırlandığı misafir odalarında tıpkı dükkanlarda asılı özgün levhalar gibi kıbleyi belirlemek için misafire hitaben "Ey, misafir kıl namazın kıble bu caniptedir, İşte leğen, işte ibrik işte peşkir iptedir." ibaresinin yazılı olduğu levhaların asıldığı ve bir köşeye el yapımı bakır leğenle su dolu zarif bir ibriğin konduğu eski anılar arasındadır.

Yazarın Diğer Yazıları