Gençlik ve Yeni Tarz Siyaset - Mahmut Esad Kıraç

Gençlik ve Yeni Tarz Siyaset - Mahmut Esad Kıraç
Aksi takdirde bizim çocuklarımız da birbirini ‘’hain’’ ilan ederek büyüyecekler...

Türkiye''de siyasi partilerin ve dolayısıyla siyasilerin en sevdiği kitle gençlerdir. Seçim vaatlerinin çoğunluğu gençlere yöneliktir. Eğitim sistemine çözüm derler, genç işsizliğe çözüm derler, istihdam ve liyakat derler yani mitinglerde sürekli geleceğe dair ümit aşılarlar. Gelecekse kuşkusuz gençlerindir.

Tabi bu kısım işin dürüst kısmı. Gerçeklere baktığımızda durum her zamanki gibi tam tersidir. Gençler idealisttir, hayalleri ve hedefleri vardır. Kısacası kandırılması en kolay grup gençlerdir.

Özellikle günümüzde gençleri kandırmak sanılanın aksine eskisinden çok daha kolaydır. Çünkü YouTube, Twitter ve instagram gibi sosyal medya mecraları vasıtasıyla gençlere ulaşmanın yolları kolaylaşmıştır. Böylece onları etkilemek ve manipüle etmek de kolaylaşmıştır.

Siyasette en fedakâr ve en cesur kitle yine gençlerdir. Onlar Erich Hoffer''ın tabiriyle tam bir "Kesin İnançlı"dır. Gençlere parti bayraklarını astırabilir, eşya taşıtabilir, çay dağıttırabilir, hatta birini dövdürebilirsiniz. Çünkü birçok genç bu durumda kendisini daha kıymetli ve daha önemli hissedecek böylece "inandığı davaya" büyük hizmetler etmiş olacaktır.

Gördüğünüz üzere siyasi partiler ve siyasetçiler için gençlik adeta bel kemiğidir. Pekâlâ, siyasilerimizin sevdiği kitle gençler dedik. En sevmedikleri kitle kimdir sizce?

Cevap vereyim: Tabi ki yine gençlerdir.

Şunu asla unutmayın: Siyasiler kendilerinden bir şey isteyen insanları hiç sevmezler. Gençler ise çoğunlukla işsizdir ve doğal olarak iş isterler. ‘’Hani ben sizin için bayrak astım, çay dağıttım, oy topladım hatta birilerini dövdüm ya… İşte o sebeple siz yüksek yerlere geldiniz bana da bir destek atıverin.’’ derler.

Siyasiler ise çoğunlukla bu gençleri kendilerine, itibarlarına ve partilerine tehdit olarak görürler. Çünkü bu gençlerden evvel işe sokmaları gereken akrabaları vardır. Gençler zaten cepte olduğu için onları harcamaktan kaçınmazlar. Sonuçta milyonlarca genç var, biri gelir öteki gider…

Pekâlâ, bu söylemim, ‘’Gençler siyasetle ilgilenmesin.’’ demek midir? Tabi ki hayır! Tam da bu sebeple her genç ucundan da olsa siyasete girmelidir. Öncelikle gençlere yapılanları görmeli ardından siyaseti gençleştirmenin çarelerini aramalıdır.

Esasında olay kullanmak ya da kullanılmak değil kendini doğru kişiye kullandırabilmektir.

Devamlı kutuplaştıran, sizi birilerine düşman ederek kin ve nefret söylemleri üzerinden yönlendiren bir de üstüne herkesi ‘’hain’’ ilan etmenizi sağlayan siyasilere güvenirseniz kuvvetle muhtemel bu hikâyenin sonunda sizi de ‘’hain’’ ilan edeceklerdir.

İşte o zaman Atsız Beğ’in

‘’Bir kemiğin ardından saatlerce yol giden

İtler bile gülecek kimsesizliğimize’’ mısraı kulaklarınızda çınlayacaktır.

Siyasi hareketlere genç kanı lazım fakat mutlak bilinç de lazımdır. Evet, genç yaşta siyasete girmenin en tehlikeli tarafı keskin ve kullanılmaya müsait yaşlarda girmiş olmaktır. Fakat hemen hemen 30 yaşına merdiven dayamış, 2014 yılında siyasi meselelerden dolayı üniversite değiştirmiş genç bir kardeşiniz olarak samimi şekilde ifade ediyorum: Artık siyaset dili eskisi gibi olmamalı ve yeni bir iletişim dilini de biz gençler tesis etmeliyiz.

Aksi takdirde bizim çocuklarımız da birbirini ‘’hain’’ ilan ederek büyüyecekler. Halbuki ‘’hain’’ ifadesi yalnızca bölücülere ve PKK’lılara kullanılmalıdır. Birbirimize karşı bu dil böyle sürdükçe de siyasilerin en kolay lokması hep gençler olacaktır. Bu vesileyle kurt ile kuzunun hikâyesini tekrar hatırlatmakta fayda var:

Kurt, kuzuya çatmış:

‘’Sen nehrin suyunu kirletiyorsun.’’

Kuzu: ‘’Ben nehrin aşağısından içiyorum, siz yukarısından. Su bu tarafa akıyor. Suyunuzu nasıl kirletirim?’’ demiş.

Kurt hiddetlenerek, ‘’Onu bunu bilmem, kirletiyorsun işte. Üstelik geçen yıl bana küfretmiştin.’’

Kuzu şaşkınlıkla cevap vermiş: ‘’Nasıl olur? Ben geçen yıl doğmamıştım bile.’’

Kurt da kıvırarak ‘’Öyleyse kardeşindi.’’ demiş.

Kuzu, ‘’Kardeşim de yok.’’ cevabını verince kurt, ‘’Akrabandı, sonuçta hepiniz soyca bana düşmansınız.’’ demiş.

Kuzu bütün ısrarıyla son kez haykırmış: ‘’İnan olsun, değiliz.’’

Kurt bakmış olmuyor:

‘’Ben seni yemeyi aklıma koydum arkadaş, ne desen boşa artık.’’ diyerek kuzuyu ham demiş, yutmuş.

Aman ha! Sizi yemeye kafayı koymuş ve birbirinize düşman etmeyi kafaya koymuş birçok siyasi var. Umarım zeki ve uyanık Türk gençlerinden olursunuz.