"Geri" vitesteki Türkiye!..

"Geri"de kalmak ya da "gericilik..."

Yok aslında ikisinin de birbirinden farkı...

Çünkü ikisini de sadece cehalet, zavallılık, dünyadan kopuş ve vizyonsuzluk körüklemiyor...

Ne yazık ki ikisinin temelinde de bağnazlık var... Hani şu körü körüne yaşamayı, hurafelere inanmayı, bilimden uzak durmayı, eğitimi karartmayı, "yoksullaştır- köleleştir" stratejisi ile insanlara boyun eğdirmeyi, en önemlisi de uygarlığı ve çağdaş yaşamı reddetmeyi bir yaşam biçimi haline getiren bağnazlık var ya, işte o!..

Türkiye'de işte bu ikisi de; yani "geri" kalmayı dayatmak da, "gericilik" de ayakta durmak için var gücüyle çırpınıyor... Hem de siyaset eliyle...

İktidarı ve devletin gücünü arkasına alanlar vahim siyasi ve ekonomik yaptırımlarla, diplomatik çıkmazlarla, vizyonsuzlukla ve beceriksizlikle geride kalmayı kangrenleştirirken, diğer yandan giriciliği de, din bezirganlığı üzerinden -insanları kendi saflarında tutmak için- bir sömürü aracı olarak kullanmaya devam ediyorlar...

Toplum artık farkındadır; Türkiye, AKP'nin 17 yıllık vahim sosyo- ekonomik ve diplomatik çöküş politikaları yüzünden, uygarlığın Mars'ta yaşam alanları aradığı bir dünyada, "Afrika" ülkelerinin bile gerisinde kalıyor...

Ve diğer yandan sosyo-ekonomik buhranların toplumsal şiddeti de körüklediği bir süreçte, bırakın kan davası, aşiret çatışmaları ve mafyalaşmanın kanlı sonuçlarını, en çok da "kadın cinayetleri" bu ülkeyi sarsıyor ve ne yazık ki tüm bunların perde gerisindeki etken olarak  geri kalmışlık ve gericilik (yani bağnazlık) tetikleyici bir unsur olarak zorla ayakta tutuluyor!!!

Aşağıda, hem "geri" kalmanın hem de "gericiliğin" Türkiye'yi nasıl çıkmazda tuttuğunu kanıtlayan çok düşündürücü, hatta utanç verici iki örnek bulacaksınız...

Senagal'in bile "geri"sinde!..

Siz bakmayın iktidar ve yandaş kalemşorlarının tüm çıkmazlar- çöküşler ve vahametlere rağmen, Türkiye'de toz pembe tablolar çizmelerine ve her şeyi - tüm olumsuzluklara rağmen- güllük gülistanlık gösterme çabalarına...

Bu ülkede kim olumsuzlukların, kötülüklerin ve yanlışların üzerini örtmekle uğraşırsa uğraşsın, toplumu sarsan çıkmazlar kesinlikle dikiş tutmuyor ve çelişkiler-yanlışlar- skandallar her yerden patlak veriyor...

İşte bu sırada, Türkiye'yi uygar dünyayla, ABD ve Avrupa'yla uyum sağlamış, Orta Doğu'da söz sahibi olmuş bir ülke gibi gösterme çabalarının da ne kadar dayanıksız olduğunu gösteren araştırmalar medyaya yansıyor...

Baksanıza; geride kalmanın, hem de adı sanı duyulmamış, haritada yerlerini bulmak için büyüteç kullanılması gereken ülkelerin bile gerisinde kaldığımızın son vahim kanıtı dünkü gazetelere yansıdı...

İşte dünkü Yeniçağ'da da yeralan çok düşündürücü ve kahredici o haber;

"Türkiye'nin kredi notu yatırım yapılabilir seviyesinden giderek uzaklaşıyor... Türkiye, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Moody's, S&P ve Fitch'ten 2019'da aldığı notlarla 'dünya kredi ligi'nde 9 basamak daha 'geri'ledi... Türkiye'nin 2018'de 82'nci sırada olan yeri 2019'da 91'inci sıraya indi... Böylece Türkiye, dünya kredi liginde Ermenistan, Fiji, Yunanistan, Bolivya, Özbekistan, Honduras ve Senegal'in 'geri'sine düştü.

Doğu Afrika'da bir ada ülkesi olan Seyşeller de 8 basamak yükselip 79'uncu sıraya yerleşerek Türkiye'yi solladı... En başarılı ülkeler Jamaika, Yunanistan, Gabon, Ukrayna ve Mısır oldu."

Memleketin bu konuda da içine düşürüldüğü manzara ne kadar vahim değil mi?..

Senegal, Jamaika, Gabon Mısır ve Ukrayna gibi; vatandaşlarının İstanbul'un varoşlarında ekmek peşine düştüğü ülkelerin uluslararası yatırım yapılabilirlik kredisi bile koca Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerine çıkmış...

Yani; geri kalmış Afrika ülkelerine giden cumhurbaşkanının, havaalanı yollarına dizilmiş kara tenli çocuklar tarafından alkışlarla karşılanması Türkiye'yi kalkınmış bir ülke gibi göstermeye yetmiyor!!!

Ekonomiden, diplomasiden, dış ilişkilerden biraz anlayanlar beri gelsin ve sorsun bakalım;

Konu bu örnekte de görüldüğü gibi, kredi notu olunca ve konu Afrika'nın bile gerisinde kalmak, tökezlemek, çuvallamak olunca, sorun nerede, suçlular kim ve hata kimlerde?..

"Gericilik", kadın, şiddet!..

Gelelim Türkiye'de artık kangrenleşmiş bir hale dönüşen "gericilik" meselesine...

Yani, geride kalmanın da tetiklediği bağnazlığın çok vahim sosyolojik sonuçlarına...

İşte bu acı sonuçların yol açtığı, başta şiddet olmak üzere toplumsal çıkmazlara ve çatışmalara dikkat çeken son örnek de, yazının başından itibaren sıralanan saptamalar içerisinde kahredici bir biçimde sırıtıyor!..

Bir zamanlar "töre" ya da namus cinayeti adı altında dışa vuran; önce Güneydoğu, sonra Doğu Anadolu, ardından da bu kentlerden göç eden feodal törelerin baskısıyla metropollerde işlenen "kadın cinayetleri"ne gelelim...

"Geride kalmak" meselesi, uygarlık, eğitim ve çağdaşlaşma gibi sıkıntılarla boğuşurken, tüm bunların bağnazlıkla buluşmasının sonuçlarına dikkat çekelim...

İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur, Meclis'e kadın cinayetleriyle ilgili 45 soru önergesi, 20 Meclis araştırma önergesi, 27 kanun teklifi sunulduğunu, ancak tüm bunların AKP MHP ittifakı ile reddedildiğini söylemiş...

Geçtiğimiz hafta kadın cinayetlerinin araştırılması için bir önerge daha verilmiş...

"Cumhur İttifakı"nın muhalefetten gelen her talebi reddetmesine tepki gösteren Cesur, "Gelin bugün verilmiş bu önerge ve teklifi geçirelim... Dursun artık kandan sel olmuş gözyaşları" çağrısı yapmış ama nafile...

Velhasıl, kadın cinayetlerinin önlenmesi için Meclis'te bir araştırma komisyonu kurulması önergesi bir kez daha AKP ve MHP oylarıyla reddedilmiş...

Evet; Türkiye'nin asıl meselesi bir kısırdöngü üzerinde, birbiriyle bağlantılı iki gerekçe üzerinde kangrenleşen sorunlardan da kaynaklanıyor...

Geride kalmak ve gericilik; birbirlerine sarılan, birbirini besleyen ve aynı zamanda birbirini destekleyerek tetikleyen iki zavallı gerekçedir...

Ne yazık ki geride kalmaktan, ülkeyi Afrika'nın bile gerisinde  bırakma beceriksizliğinden kurtulamayan siyasi unsurların, bağnazlığı da aynı anda körüklemesinin kahredici sonuçlarını yaşıyor Türkiye...

Ve Türkiye son 17 yılda her açıdan uçuruma yuvarlanırken; uluslararası kredi derecelendirmesinde geri kalmak ve kadına karşı şiddetin üzerine ısrarla gitmemek, muhalefetin çabalarını engellemek nasıl bir gaflet politikasıdır acaba?..

Söyler misiniz; ekonomide Afrika ülkelerinden,  çağdaşlıkta ise Orta Doğu bataklığının bile gerisinde kalmayı hak ediyor mu Atatürk'ün laik Türkiye Cumhuriyeti?..

 

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları