Girne'den Anadolu'ya yol bağlayan harekât

Girne'den Anadolu'ya yol bağlayan harekât
Türk milletinin "Yavru Vatan"ı ve bölünmez bir parçası olan Kıbrıs, geçmiş tarih dönemlerinde hiçbir zaman Rum hâkimiyetine girmedi. Ancak Yunanlılar yıllar boyunca megali ideaları (büyük ülkü) olan adayı Yunanistan'a bağlama (Enosis) fikrinden hiç vazgeçmediler. Bu hedeflerini gerçekleştirmek için de sürekli fırsat kollayıp her fırsatı değerlendirmekten geri durmadılar. Aslında Türk milletinin "Kıbrıs Davası"nı da bir anlamda Yunanistan'ın bu yayılmacı anlayışı oluşturdu.

E. Tnk. Kd. Albay İzzettin Çopur, "1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ve Anılar" adlı belgesel kitabıyla tarihe not düşerken tarihsel süreç içerisinde Kıbrıs meselesinin arka planını gündeme taşıyor. Kitabında, harekâta katılan Komutan, Asker ve Mücahitlerin çatışma ve muharebe ortamında yaşadıklarına ve anılarına da yer veren Çopur Kıbrıs davasının geçmişini şöyle özetliyor:


"1974 Kıbrıs Barış Harekâtı; Kıbrıs Türk Toplumu''nun yıllardan beri Kıbrıs''ta bir ölüm kalım savaşı verdiği mücadelenin sonucu Türk Silahlı Kuvvetleri''yle kazandığı bir zaferdir.
Kıbrıs, coğrafi yönlerinden olduğu kadar tarihi ve kültürel yönden de Anadolu''nun tabii bir uzantısıdır. 1071 nasıl Anadolu''nun tarihi için önemli bir dönüm noktası ise, 1571 de Kıbrıs ve Türkler için önemli bir tarihtir. O günden beri Kıbrıs, verdiği 100.000''e yakın şehidiyle Türk Milletinin vazgeçemeyeceği ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu''nun daha 14''üncü yüzyıllardan başlayarak Avrupa içlerine kadar yönelmesi, Anadolu topraklarından çok uzaklara yayılma hareketleri sonucu Anayurdun güneyinin korunması ihtiyacını doğurmuştur. 1571''de Kıbrıs Adası ''nın fethedilmesi de bu anlayıştan kaynaklanmıştır.
Geçmiş tarih dönemlerinde hiçbir zaman Rum hâkimiyetine girmemiş olan Kıbrıs''ta cereyan eden olaylar, Yunanlıların Megali İdea''sını gerçekleştirmek için 1821''den beri uygulamaya koydukları senaryonun bir parçasıdır. Bu senaryo yaklaşık 150 yıldır devam etmekte olup Türkiye''ye karşı Anadolu''da, Akdeniz''de ve Ege''de sürdürülmektedir.
1821''lerde başlayan Rum-Yunan isyanı 1830''larda Yunanistan''ın bağımsızlığı ile son bulmuştur. Ama Yunanistan''ın emelleri bitmemiş ve Batı Trakya olayları, Girit Adası olayları, Ege''deki kara, deniz ve hava sahası istekleri ve Kıbrıs''ta Enosis''i gerçekleştirme faaliyetleri şeklinde devam etmiştir
Kıbrıs, 1571-1878 tarihleri arasında 307 sene Osmanlı İmparatorluğu''nun egemenliğinde kalmış, 4 Haziran 1878''de geçici olmak kaydıyla (sonradan fiilen) İngiliz idaresine geçmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu''nun Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yanında Birinci Dünya Savaşı''na girmesi üzerine İngiltere 5 Kasım 1914 tarihinde Kıbrıs''ı tek yönlü olarak ilhak etmiştir. Bu durum Osmanlı Devleti''nce kabul edilmemiştir. Ancak 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşmasıyla Ege Adaları''nın statüsü belirlenmiş ve Girit Adası kesin olarak Yunanistan''a bırakılmış, Kıbrıs Adası da İngiltere''ye devredilmiştir.
Kıbrıs Türk Toplumu 1974 Barış Harekatı''na kadar 100 yıldan beri Kıbrıs''ta bir var olma ve zaman zaman da ölüm kalım savaşı vermekteydi. 1878''de yüzde 75''i Türklere ait olan toprak mülkiyetleri, İngilizlerin de örtülü desteğiyle hileli yöntemlerle Rumlar lehine daraltılmış ve bu oran zoraki el koymalarla yüzde 33''lere kadar düşürülmüştü. Bu haksızca yapılan toprak ve nüfus dağılımı; Rumların, Kıbrıslı Türkleri ezmesini, sömürmesini ve adada etkisiz hale getirilmesini ve ayrıca azınlık durumuna düşmesini de beraberinde getiren bir sonuç doğurmuştu.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ve ondan sonraki siyasi gelişmeler, Kıbrıs Türkleri aleyhindeki güvensizlik ortamını tamamen olmasa bile önemli ölçüde ortadan kaldırmış, o günden bugüne Kıbrıs Türk toplumu, Türkiye Cumhuriyeti''nin garantörlüğünün de desteğiyle özgürce ve güvence altında hayatlarını sürdürmektedir.
Kastaş Yayınevi
Tel:(0212) 520 59 70

                                                    Ardımızda bıraktığımız anayurt

Türklerin en eski anayurtlarından biri olan Doğu Türkistan, aynı zamanda Türk kültürünün de en eski ve en zengin bölgelerinden biridir. Bu önemine rağmen Doğu Türkistan maalesef Türk tarih araştırmalarında layık olduğu yeri alamamıştır. Bu hususta muhakkak ki yeterli sayıda ve kalitede uzman ilim adamı yetiştirilmemesi en büyük  engeli oluşturmaktadır. Bu eksikliğe dikkat çekip öncülük etmeyi amaçlayan Prof. Dr. Mehmet Saray, "Doğu Türkistan Türkleri Tarihi" adlı kitabında Çin''in devletlerarası hukuku çiğneyerek Doğu Türkistan''ı nasıl işgal ettiğini, uyguladığı sömürge idaresini nasıl bir baskı rejimine çevirdiğini belgelerle ortaya koyuyor. Osmanlı Türkiye''si ile Doğu Türkistan arasında kurulan dostane ilişkiler üzerinde de durulan kitap, bu alanda çalışma yapacaklara da rehber ve kaynak niteliğinde.
En büyük arzu ve ümidinin, genç bilim adamlarının bu çalışmayı aşan çok daha kapsamlı araştırmalar yapması olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Saray, kitabın gelirinin sıkıntılar içinde okuyan Uygur gençlerine ulaştırılması için Doğu Türkistan Vakfı''na bağışlandığını açıklıyor. Sekiz bölümden oluşan 456 sayfalık kitabın ana başlıkları şöyle: 
1) Doğu Türkistan''ı tanımak 
2) Ana hatları ile Türklerin tarihi 
3) Uygurlar ve Türk tarihindeki yeri 
4) Uygur Hakanlığı''ndan sonra kurulan devletler 
5) Doğu Türkistan''da ilk Çin işgalini hazırlayan sebepler 
6) Osmanlı devleti ve Doğu Türkistan 
7) Çin Doğu Türkistan''dan vazgeçmiyor 
8)Yakup Han devrinde Doğu Türkistan''ın idari, askerî, sosyal ve ekonomik yapısı
Boğaziçi Yayınları
Tel:(0212) 520 70 76
 
                                                             HAFTANIN KİTABI:

                                                             Küçük adamlar ve hikâyeleri...
Görünüşte sıradan insanların kişisel cevherini keşfetmede keskin bir göz, bunu aktarmada leziz bir kalem Artun Ünsal. Yıllar önce başlattığı ve kendi adıyla birlikte anılan bir tür halini alan "sıradan insan portreleri"nde yepyeni bir toplam "Boğaz''ın İnsanları / (Boğaziçi''nde Tanıdık Yüzler)". Çeyrek asırdan fazla bir zamandır Çengelköy sakini Ünsal, Üsküdar''dan Paşabahçe''ye yer yer Beyoğlu, Ortaköy ve Beşiktaş''a uğrayarak balıkçısından çiçekçisine, halatçısından dişçisine, mimarından pastanecisine kırk dört "sıradan insan" portresi çiziyor okurlarına.
Belki yanımızdan geçen, belki dükkânından alışveriş yaptığımız insanlar bunlar, aslında hepsini yakından tanıyoruz. Günlük hayhuy içinde hem var hem yoklar... Ama artık varlar. Artun Ünsal''ın kaleminden bir küçük insanlar fotoğrafhanesi, Boğaz''ın İnsanları.
Ara Güler''in söylediği gibi: "Hayat dediğin, küçük adamların hikâyesidir."
Kırmızı Kedi Yayınevi
Tel:(0212) 244 89 82

 

 

 


                                          Akademik alemlerde...
Prof. Dr. Ceval Kaya, üniversite hocalarının başından geçmiş gerçek, ama tuhaf olayları derleyip, "Cenap Bey / Bir Üniversite Hocası" adıyla kitaplaştırdı. Kitabın içinde 110 hikâye bulunmakta. Bunlar elliyi aşkın kaynak kişiden derlenmiş. Hikâyelere konu olan hocaların gerçek adları gizlenmiş. Çünkü önemli olan, onların adları değil, tuhaf bir durumla karşılaşan akademisyenin komik, ama insani tavrıdır. Okudukça akademisyenlerin bilinmeyen dünyalarına girip, kimi zaman gülümseten, kimi zaman hayrete düşüren, kimi zaman da düşündüren olaylara tanıklık edeceksiniz.
Post Kitap
Tel:(0212) 512 70 20

 

 


                                           KÜTÜPHANEMDEN

                                           Kıbrıs''ta Türk direnişin tanığı diplomat
Siyasal Bilgiler''de bir öğrenci iken gelecekte girmeyi düşündüğü diplomasi mesleğini yakından ilgilendiren kitaplara merak saran Emekli Büyükelçi Ercüment Yavuzalp o yıllarda bir karar alır. Diplomat olmaya hevesli bir öğrenci olan Ercüment Yavuzalap, "Eğer dışişleri mesleğine girebilir ve büyükelçiliğe yükselebilirsem ben de kitaplarını okuduğum büyükelçiler gibi anılarımı yazacağım" der.
Daha sonra Dışişleri Bakanlığı''na girip meslekte belli bir tecrübe edindikten sonra, uluslararası ilişkilerimizde görev alan kişilerin yaşadıkları, içinde aktif bir şekilde rol aldıkları olayları anılar şeklinde kaleme almanın, öğrencilik yıllarındaki tahminlerinin de ötesinde önem taşıyan bir hizmet olduğuna kanaat getiren Yavuzalp, yazmak için harekete geçer. İlk olarak Başbakan Adnan Menderes''in özel kalem müdürlüğünü yaptığı 27 Mayıs öncesi 15 aylık dönemi kaleme alır.
Ercüment Yavuzalp''in bugün bahsetmek istediğim ikinci kitabı "Kıbrıs Yangınında Büyükelçilik" 1993 yılında Bilgi Yayınevi tarafından yayınlanmış. 1967 yılının başından 1970 yılının sonuna kadar 4 yıl Kıbrıs''ta Büyükelçi olarak Türkiye''yi temsil eden Yavuzalp, millî Kıbrıs davamızın en sıkıntılı dönemlerinden birine ışık tutan eserini şu sözlerle takdim ediyor:
"Ada''daki kan ve zulüm döneminin 4 yılını Kıbrıs Türkü ile yaşadım. Görmeden tasavvuru mümkün olmayan sıkıntı ve eziyetlere rağmen Kıbrıs Türkünün varlığını nasıl bir özveri ve kararlılıkla savunduğunun yakın tanığı oldum. Kıbrıs''ta soydaşlarımızın verdiği bu mücadele, Türklük tarihinde şanlı bir gurur sayfasıdır."


(Ahmet Yabuloğlu)