Gökbörü'nün gölgesinde; Türkmenler Kürt doğuyorlar!

Haberi, Türkmeneli Dernekler Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Beyatlı verdi;

Erbil'de, vatandaşın kamu kurumlarıyla olan resmi işlerinde kullanması için hazırlanan formların milliyet hanesinde iki seçenek oluşturulmuş: Kürt ve Arap.

Tarihi bir gerçeklik olarak da, kanlı canlı fiziki olarak da Erbil'de var olan Türkmenler okul kaydı mı yaptıracaklar, hastaneye yatış mı yapacaklar, karakola şikayette mi bulunacaklar; eğitim gibi, sağlık gibi, güvenlik gibi en temel haklarından yararlanmak için bile kimliklerinden vazgeçmek zorundalar; ya Arap, ya Kürt olacaklar!

İtiraz mı ettiler!

Paşa gönülleri bilir; okuyamayacaklar, tedavi olamayacaklar, ilaç alamayacaklar, belki ev tutamayacaklar, seyahat edemeyecekler, su, elektrik kullanamayacaklar, cenazelerini kaldıramayacaklar, doğan çocuklarını nüfusa kaydettiremeyecekler…

Skandal!

"1991 ve 2003 yıllarında Türkmenlere ait nüfus ve tapu kayıtlarının yakılması neyse bu da o" diyor Beyatlı. Ki az bile söylüyor; bence daha fazlası. Kayıtları yakarak Türkmenli'nin tarihini, geçmişini yok etmişlerdi, geleceğini de yok ediyorlar, yarınsızlaştırıyorlar şimdi.

Düşünsenize… Gökbörü minaresinin gölgesinde doğmuş bir Türkmen çocuğu Arap yahut Kürt diye yazılacak resmiyette; ötesi var mı? Daha nasıl silinir ki bir millet yeryüzünden? "Soykırım" gibi…

Beyatlı, "Türk Dışişlerinden de bir söz duymadık. Kendi soydaşlarının yok edilme planına sessiz mi kalacaklar?" diye soruyor…

Ben de şunu sorayım:

"Neçirvan"a iki çift laf eden oldu mu bu konuda İstanbul ziyareti sırasında?

BİR "KEFEN PARAMIZ" KALMIŞTI EL UZATMADIKLARI...

Haber yeni değil aslında; ilk olarak Mayıs ayı başında gelmişti gündeme. Ahali, kızılca kıyamet koparınca, eh İstanbul için sandık vakti de gelmemişti daha, böyle bir tepkiyi göze alamadılar zahir; geri adım atar gibi yapmışlardı.

Meğer atmamışlar; muhtemelen hiç kamuoyunun gündemine getirmeden, sessiz sedasız, yahut sadece ekonomi çevrelerinin dikkatini çekebilecek tonda, Banka Meclisi üzerinden halline çalıştılar; mümkün olmayınca, kanun değişikliği şart olunca da…

Seçim bitti, kel göründü!

Merkez Bankası'nın "kefen parası" diye de bilinen kâr oranından "yedek akçe" olarak kenara ayırdığı payın yüzde 20'den yüzde 6'ya düşürülmesini ve kalan kısmın da hazineye aktarılmasını öngören düzenleme yeniden gündemde…

Bakın burası çok önemli:

Devletin, savaş, kıtlık gibi olağanüstü hallerde kullanılmak üzere sakladığı paradan söz ediyoruz!

Sanırsın Azrail'den garanti aldılar!

***

Devletin kendi "kefen parasından" yemeye başlamasının işlerin hiç de iyiye gitmediğine işaret olduğunu idrak edebilmekle birlikte çok anlamam ya ekonomiden. Bir anlayana hatta en iyi anlayanlardan birine, Merkez Bankası eski Başkanı, İYİ Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz'a sordum ben de…

"Merkez Bankası'nın 37 milyarlık kârının zaten daha yılın başında avans olarak dağıtıldığını" hatırlatan Yılmaz, "Demek o da olmasa…" deyip sonunu getirmeyince anladım ki durumun ciddiyeti benim tahayyülümün çok ötesinde.

Hiç uzatmayayım, Yılmaz'ın peş peşe sıraladığı rakamlar ve oranlarla destekleyerek anlattığı sürecin direk sizi ilgilendiren kısmını -dil altı hapı filan kullanıyorsun önce onu bir alın da- söyleyeyim:

"Yiğit muhtaç olmuş kefen parasına" trajedisi bir yana, iktidar bu düzenlemeyi Meclis'e getirir, geçirmeyi de becerirse, "parasal genişleme" anlamı taşıyan yani pratikte para basmaktan (üstüne de bastığın parayı hazineye vermekten) farkı olmayan bu hamlenin vatandaşın cebini etkileyecek en temel sonucu enflasyonu -daha da- arttırması olacak.

Şimdiden geçmiş olsun hepimize; nasıl geçecekse!

Ha bir de…

Keşke hanımefendinin onbinlerce dolarlık çantalarıyla gündem olmadığı bir gün sızdırsaydınız bu haberi keşke; milli öfkedeki çarpan etkisi daha az olurdu hiç değilse!

KONYA'DA "AHDE VEFA" BULUŞMASI

Gerektiğinde biz onların sesine ses olduk; başta burs ve barınma imkanı sağladıkları üniversite öğrencileri, tedavilerini üstlendikleri muhtaç çocuklar, dünyanın dört bir yanından Türkiye'ye "sığınmış" soydaşlarımızın temel yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanması olmak üzere, Türkiye Türkleri'nin esir yahut mazlum coğrafyalardan gelmiş Türklere derman olabileceği hemen her konuda uzatmaya çalıştıkları o samimi eli güçlendirmeye, yardım yapabilecek güçteki milliyetperverleri onların varlığından haberdar etmeye çalıştık. Gerektiğinde de, en kısılmaya çalışılan zamanlarda konuşacak, yazdıklarımızı paylaşacak, sizlerle buluşacak alanlar yaratarak onlar ses olmaya çalıştılar sesimize…

Kurulduğu günden bu yana adıyla yaşayan Ahde Vefa Turan Birliği Derneği'nin misafiri olarak Konya'da olacağız yarın. Yavuz Selim Demirağ ile birlikte hem konuşacağız, azıcık dertleşeceğiz hem de kitaplarımızı imzalayacağız fuar rotamızda olmadığı için bir türlü buluşamadığımız Konyalı okurlarımızla hasret gidereceğiz.

Hepinizi bekliyoruz…

SAAT:14.30

YER:  Ersin Düğün Saonu

İhsaniye Mah. Kozanoğlu Sok. No: 1

(Dernek binasının yanı)

Selçuklu / Konya

Yazarın Diğer Yazıları