Gölge etme artık!..

Tarım Kurultayı’nda Baykal’dan çok Sav’ın hareketleri, mimikleri ve sözlerine yakın plan çalışanlar umduklarını bulamadı. Sav’ın yüzünde “istifa edeceğim” işareti yoktu

CHP Tarım Kurultayı nedeniyle Deniz Baykal ile birlikte Şanlıurfa’ya gittik.
Doğrusu, yolculuk boyunca kurultayı değil, varsa yoksa Önder Sav’ın neden olduğu tartışmaları konuştuk.
Bir partiliyle dine saygısızlık kabul edilen espriler yaptı; özür dilemedi.
Dinlendiğini söyledi, meğer olay kendi gafletiymiş; özür dilemedi.
Son olarak, Kanaltürk’le yapılan, CHP’nin Saymanı Mustafa Özyürek’in dün söylediği gibi spekülasyonu açık sözleşmenin altındaki imza da ona ait çıktı.
Eleştirilerimi geri alıyorum
Sav merkezli bu üç gafın CHP’lileri sıkıntıya soktuğu çok açık.
Bu havayı görüştüğünüz her CHP’liden alabilirsiniz; ama onların beklentisi Sav’ın kendisinin bir tasarrufta bulunması.
Daha doğrusu Deniz Baykal’ın bunu istemesi.
30 yıldır siyaseti yakından izlememe rağmen Sav, ilişki kurma gereksinimi duymadığım ender siyasetçilerden biri oldu hep.
Kapalı kutu hali ilgimi çekse de kendisini uzaktan izledim.
Herhangi bir konuda görüşünü merak etmedim; ama parti içi etkinlikleri konusunda yeterli bilgiye sahip oldum, demeliyim.
Kendisini halefleriyle kıyasladım; makamını doldurmadığını, gezmediğini, halkla görüşmediğini yazdım, eleştirdim.
Meğer gezmemesi, konuşmaması CHP için daha iyiymiş.
Bir geziye çıktı dine saygısızlık etti; bir valiyle buluştu partisini, partililerini komik duruma düşürdü.
Altına imza attığı harcamanın kamu vicdanında karşılığı yok.
Şimdi Sav’a yönelik tüm eleştirilerimi geri alıyorum.
Meğer konuşmaması, sokağa çıkmaması daha hayırlıymış.
Koruma altında
Dünkü geziye de katılan Sav’ı burada da uzaktan gözlemledim.
Yüzünden, mimiklerinden yine bir şey okumak mümkün değildi.
Havaalanına iner inmez partililer etrafını sardığında, elini öptüklerinde de böyleydi.
Dört iriyarı gencin kollarının oluşturduğu çember içinde parti otobüsüne yürürken de manzara aynıydı.
Baykal’dan daha iyi korunuyordu; demek ki en azından bazı CHP üyeleri için böyle bir önemi var.
Bu durumda söyleyeceğimiz bir şey zaten olamaz; hele bir de görevine 80 üyeli Parti Meclisi’nden 80 oy alarak seçildiğini anımsadığımızda bu ilgiyi hak ediyor, dememiz bile gerekir.
Şimdi Urfa’da sadece bunu mu yazacaktın, diyecek CHP’liler.
Ama, Sav orada durdukça başka yolu da yok gibi.
Son nokta; Önder Sav’ın yüzünde bir istifa emaresi okudum mu, diye soranlara yanıtım şu olacak:
 “Hayır; öyle bir yüz görmedim.”
* Şükrü Küçükşahin  / Hürriyet


++++++


GÜNÜN SÖZÜ

Ulaştırma Bakanı Yıldırım mecliste “Konuştuğunuz müddetçe dinlenebilirsiniz. Bunun tek yolu konuşmamak” demiş.
İyi ki Çevre Bakanı değil, “Nefes aldığınız sürece kirli hava soluyabilirsiniz. Bunun tek yolu nefes almamak” diyebilirdi!
* Güngör Mengi



++++++

YILIN GAFI
Köylümüz bedevi mi?
Taha Akyol, “şehirleşme, eğitim ve bilgi birikimi gibi dinamikler geliştikçe “köylü müslümanlığı” yerine, daha incelmiş, “şehirli müslümanlığı”nın oluştuğunu görüyoruz. Tarihte de “bedevilerin müslümanlığı” ile “medenilerin müslümanlığı” farklı olmuştu” demiş ve ‘İslam Rönesansı’nı müjdelemiş!. İslamı geleneksel olarak yaşayan köylü Ayşe ninenin başörtüsü değildi, müslüman insanları iki düşman kutba ayıran!.. Yanlış mı?



++++++


Herkes gider Mersin’e
DÜNYA gıda fiyatları hızla yükseliyor.
Son gıda krizi yüz milyon insanı daha açlığa itiyor. Bütün dünya şu anda gıda krizini tartışıyor.  Bu amaçla, BM öncülüğünde Roma’da Dünya Gıda Zirvesi toplanıyor. Kırk ülkenin devlet ya da hükümet başkanları orada. Ama, bizimkiler yok.
Her yere koşa koşa giden bizimkiler, gidilecek zamanda gidilecek yere gitmiyor. Gül Japonya’da, Erdoğan Azerbaycan’da.
* Yalçın Doğan-Hürriyet



++++++

Ahmet Altan da Nobel istiyor galiba...

Yeni Orhan Pamuk
Türkiye’de etnik kimliğe sahip çıkmak günahmış. Ve hatta bu ülkede son yüz yıldır binlerce insan etnik kimliğinden dolayı öldürülmüş. Orhan Pamuk’un “Türkler 1 milyon Ermeni, 30 bin kürt öldürdü” sözüne getiriyor işi Ahmet Altan.
Buna cevap vermek bile gaflet artık. Ne yani, “biz kimseyi öldürmedik mi” diyeceğiz. Sırtından hançerlenmeler tarihinin mağdurları olarak... Bu yüzden devletlerini, bayraklarını, kanlarını kaybetmiş ve kaybetmekte olan yaralı Türkler olarak...  Hadi oradan.



++++++


TRT izlenmeme rekoru kırıyor
Devlet yayını parti yayını haline gelirse ülkede demokrasi bitmiş demektir. 1961 Anayasası bu yüzden TRT’ye özerklik verdi. Gelen iktidarlar bu özerklikten hazzetmedi tabii... Ama hiçbir iktidar TRT’yi AKP gibi  pervasızca kendine bağlamamıştı.
Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmeyi bekleyen türban davasıyla ilgili haberleri TRT ilk başta ’başörtüsü davası’diye veriyordu... Şimdi ’özgürlüklerin genişletilmesini düzenleyen dava’başlığıyla veriyor...
Başbakan Erdoğan, geçen çarşamba Osmaniye’deydi... Düzenlenen salon toplantısını izlemekle görevli kameraman detay alırken çarşaflı bir kadını da çekmiş. Bu görüntü haberlerde ekrana gelince ortalık birbirine girdi. Bunun, AKP hakkındaki kapatma davası sürerken kasıtlı olarak yapıldığı ileri sürülerek muhabir, kameraman ve yönetmen çeşitli cezalara çarptırıldı.
Bu olaydan iki - üç gün sonra AKP’nin Kızılcahamam toplantısı yapıldı. Başbakan, buradaki konuşmasında, doğalgaz ve elektriğe zam yapacaklarını söyledi. Bu sözler bütün özel kanallarda aynen yer aldı. TRT’de ise “Başbakan, doğalgaz ve elektriğe zorunlu fiyat ayarlaması yapılacağını bildirdi” diye yayımlandı... Aslan yöneticiler Başbakan’ın ağzından yanlışlıkla kaçtı, diye düşünmüş olacaklar ki zam sözcüğünü sansürlediler, yerine ayarlama sözcüğünü koydular.
Bu politika reytinglere nasıl yansıyor? Bir TRT’ci anlatıyor:
“Ana haber reytinglerimiz 25 ile 50. sıra arasında gidip geliyordu. Yeni TRT Haber Merkezi Başkanı Ahmet Çavuşoğlu ile birlikte bu rakamlar 50 ile 75 bandına geriledi. Mayıs ayında iki gün (16 ve 26 Mayıs’ta) AB Grubu’nda ilk yüze bile giremedik...”
* Melih Aşık / Milliyet



++++++

Hülya erdi muradına
Kartelin son gözdesi
Osman Yağmurdereli ile derin siyasi analizler yaptığı programda, Başbakan’ın bir vatandaşımızı “al ananı da git” diye azarlamasını beğendiğini söyleyen Hülya Avşar muradına erdi. Avşar’ın yandaş tavrının ödülü, Erdoğan’ın programını ‘onurlandırması’ olacak!



++++++

AKP’nin ‘hücumbotu’

AKP Yayın Holding’in “hücumbotu” Star Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni, Yeni Şafak’tan transfer... Başbakan’ın medyadaki avukatlarının başında geliyor!
Patronları Ethem Sancak’ı soracak olursanız; o daha da ilginç...
Bir dönem “Maocu” Türkiye İşçi Köylü Partisi’nin üyesi olan bu arkadaş, deyim yerindeyse bugün Başbakan’dan habersiz su bile içmiyor!
En yakın arkadaşlarından biri Başbakan’ın kankası olan Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Doğan...
Diğeri de Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi için CHP’li bir milletvekiline rüşvet teklif etmekten mahkûm edilen ve yine “Başbakan’ın sırdaşı” olarak bilinen Remzi Gür!
Dolayısıyla gazetesi de iktidar partisinin emrinde!
Bu partinin aleyhindeki hiçbir gelişmeyi Star’da haber olarak göremezsiniz...
Bu yüzdendir ki Remzi Gür hakkındaki mahkeme kararını tek sütun olarak bile vermediler, 70 milyon kişinin izlendiğini görmezden geldiler...
Star’daki AKP avukatlarına sesleniyorum:
İyisi mi kendi işinize bakın ve dümen suyuna girdiğiniz iktidarı yalamaya devam edin!
Gazeteciliği ise gerçek gazetecilere bırakın!
* Mustafa Mutlu / Vatan



++++++


Pişkinliğin süper ‘Star’ı
Attığı her manşetle, yaptığı her yorumla “Tayyip Erdoğan’ı memnun kılmak” hedefine biraz daha yaklaşan bir yayın organı, “Bombayı patlatıyorum” edasıyla çıktı karşımıza...
 “Bomba” şu:
Meğer CHP ile Tuncay Özkan arasında bir anlaşma söz konusu imiş...
Buna göre...
CHP, Tuncay’a para yağdıracak, Tuncay da ücreti mukabilinde CHP’ye destek yağdıracakmış... CHP’nin fikirleri Tuncay’ın televizyonda seslendirilecekmiş...
Falan filan...

* * *

Bu haber doğru mu?
Bilmiyorum...
Ama bildiğim bir şey var:
Eğer haber doğru ise...
Bu, şu iki noktanın kanıtlanması anlamına gelir:
BİR: Başbakan Erdoğan, “medyaya sahip olma” ya da “medyadan yararlanma” konusunda gelmiş geçmiş en maharetli başbakan olduğunu kanıtlamıştır.
İKİ: CHP ise telefon açıp kapama konusundaki tarihi beceriksizliğini, “medyadan yararlanma” konusunda da aynen tekrarladığını kanıtlamıştır.
Ortada beceriksizliği ayan beyan olmuş bir ilişki var...
Ama gelin görün ki...
Erdoğan’ın “kartelleşme” alanındaki maharetinin sonucu olan bir gazete, bu durumu “CHP’yi kuyruğundan yakaladık! İşte ahlaksız ortaklık” falan diye... Yani ortalığı velveleye vererek yansıtmaya çalışıyor... Bu kadar pişkinlik karşısında... “Ayıptır ayıp” demekten başka söylenecek söz var mı bilmiyorum.
* Ahmet Hakan / Hürriyet



++++++


MİNİ  YORUM
Tam sayfa ihanet
“ Kürt Sorunu’na Barışçı Çözüm Çağrısı” daha önce Herald Tribune ve Le Mond’da yayınlanmıştı. Şimdi New York Times’ta ve Taraf’ta yayınlanıyor. İlanı veren Paris Kürt Enstitüsü. Başkanı Doğu bölgelerimizde toplasan 6 milyon kişinin ancak yaşadığı 1970’te Türkiye’de on milyon Kürt var diyen Kendal Nezan. Kendisi 17 yıl önce de bu sayıyı 25 milyona yükseltmişti.  Tam sayfa ilan ile netleşti, değirmeni bol sulu gazetemiz, “ülkede 30, 40, 50... etnik grup var ve Türkler genel nüfusta azınlık” tezini savunanlardan “taraf” !
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları