Gördüm ve arttırıyorum

Ayasofya "mesele"sinin yılmaz provokatörü Yunanistan'ın Başpiskoposu Ieronimos, "Türkler ellerinde ne varsa bunu oynar. Ayasofya da o oyunlardan biri. Bunu yapmaya cüret edebileceklerine inanmıyorum" demiş.

Görüyorum ve arttırıyorum.

Bir nevi iktidar partisindeki kadın milletvekilleri gibi, sadece "sembolik" bir değere karşılık gelen Ayasofya yetmez….

Eyyyyy, yerli, milli ve "beka"mızdan gayrı derdi olmayan Cumhur İttifakı üyeleri!

Var mısınız; "fiili" bir sancı da yaratacak kadar cüretkârlaşmaya!!!

Var mısınız; hiçbir uluslararası hukuk kurum, kuruluş ve kurulunun aksini ispat edemeyeceği şekilde, yüzde yüz "Türk toprağı" olan Ege adaları üzerinden bir "Türkler, ellerindekilerle nasıl oynar" dersi vermeye bu Garp kurnazına!

***

Yarından tezi yok "Vira bismillah" diyelim;

İzmir, Aydın ve Muğla sınırları içinde yani Ege'deki Türk adalarında dalgalanan ne kadar Yunan bayrağı varsa hepsini indirelim; direnen olursa, onları da beraberinde! "İşgal askeri" değiller mi, "meşru müdafaa" hakkımız kapsamında değil mi nihayetinde!

Türk topraklarına dikilmiş Yunan karakollarını imha edelim; buralara yerleştirilen Yunan askerlerini derdest edelim!

Yunan devletinin, Türk topraklarında silahlandırdığı sivillere operasyon yapalım; ne teçhizat, mühimmat ne varsa el koyalım!

İstanbul'un her köşesine bir "en büyük cami" dikmek yerine, Yunanistan'ın, askerleri onuruna ayin düzenlediği Türk adalarına birer mescid inşa edelim, ilk ezanı da Diyanet İşleri Başkanı okusun bakalım ne oluyor!

Ha bir de,  Yunan Cumhurbaşkanı'nın canı, yarın bir gün yeniden "ada havası" almak isterse "pasaport" isteyelim kendisinden mutlaka!

İster "geldikleri gibi gitsinler"; ister kendi "cüretlerinde boğulsunlar"; tercih kendilerinin o saatten sonra!

Var mısınız?

Sosyal medya samimiyetsizliği…

Her "egemen devlet", küresel şirketlerin, ülkelerinde "değneksiz köy" kabulüyle yürüttüğü faaliyetlere karşı bir "hukuk" geliştirir; geliştirmelidir.

Ve hiçbir "hukuk devleti", eleştiriye tahammülsüzlüğün bir yazılı, görsel, sosyal medya karartmasına dönüştürülmesine izin vermez; vermemelidir.

Bunları birbirinden ayırmak ve artık kimsenin yemediği pespaye algı operasyonları uğruna birini diğerinin meşruiyet sağlayıcısına dönüştürmemek gerekir.

Nihayetinde "facebook" da, "twitter" da, "youtube" da, benzeri diğer mecralar da birer "hak ve özgürlükler hayratı" değildir. Hiçbiri, "Türk muhalefeti" dahil, dünyanın dört bir yanındaki mazlumlar, mağdurlar, ezilenler "seslerini duyurabilsinler", "haklarını arayabilsinler" diye filan kurulmuş değildir. Her biri birer "CEO"su, binlerce çalışanı ve milyar dolarlık geliri olan "kâr amaçlı", birer "şirket faaliyeti"dir.

Ama…

Bu, Cumhurbaşkanı "dislike" bombardımanına uğradığı yahut kızı ve yeni doğmuş torunu hakkında aşağılık imalarda bulunulduğu, yahut "sanal muhalefet" AK Parti iktidarını hatta mahkemeleri kimi konularda "geri adıma" zorlayacak kadar baskınlaştığı günden bu yana değil, kuruluşlarından itibaren böyledir.

Ve iktidar da, tam bu sebepten dolayı, yani, bu küresel oluşumlarla ilgili "denetim" mekanizmasını, periyodik olarak ancak nasırına basıldığı zamanlarda ve "eleştirel düşünce", "aykırı sesler"nin, "kral çıplak" nidalarının önünde bir "bariyer" oluşturmak üzere hatırladığı için, bütün o "ifade özgürlüklerine halel gelmeyecek" beyanlarına rağmen hiç ama hiç ikna edici değildir.

SORU-YORUM

Hem katlettiği ve birer "soykırım nişanesi" olarak müzede sergilediği kafatasları üzerinden Fransa'ya barbarlık, canilik, sömürgecilik, zalimlik yakıştırmaları yapıp, Cezayirlilerin katilleriyle olan hesabına ortak çıkıp, hem de üzerinde çalışılan sosyal medya düzenlemesini "Kuzey Kore'yi, Çin'i, İran'ı değil de Fransa'yı model aldık" diye savunmak nasıl bir kafa karışıklığının sonucudur?

TBB Başkanı da mı "gelmiyorum" dedi?

Hadi diyelim Adalet Komisyonu'nun AK Partili üyeleri, Baro Başkanlarını dinlemek, görüşlerini almak, itirazları üzerine kafa yormak için can atıyorlardı da, bunu çok istemelerine rağmen Baro Başkanlarının inadı yüzünden olamadı.

Ya, Türkiye Barolar Birliği Başkanı?

O da "81 Baro Başkanı'nı da komisyon salonuna sokmazsınız gelmiyorum arkadaş" dememiştir herhalde…

İktidarın niyeti sahiden de "çoklu baro"yu dayatmak değil de "tartışmak" olsaydı, en azından ilk günden itibaren "diyalog" gayreti içindeki TBB Başkanı'nın itirazını dinlerdi komisyonda!

 

 

Yazarın Diğer Yazıları