Görüşmelere devam (?)

43 yıldır Rum’dan yana ağırlıklarını koymuş olan “dost” ülkeler 43 yıldır görmekten kaçındıkları gerçekler her yerlerine batar hale geldiği halde hâlâ “görüşme yolu ile” ve Türk tarafını suçlayarak, teşhis koymaktan kaçındıkları “Kıbrıs meselesinin” halledilebileceğini söylemeye devam ediyorlar.
Taraflar arasında müşterek bir vizyon yok; taraflar birbirlerine güvenmiyorlar; sağlam garantilerle garantilendiğini sandığımız 1960 Cumhuriyetini yerle bir etmiş olan Rum idaresi, bu kez, Türkiye’nin Garantörlüğüne karşı! Asker çıkmalı, yerleşikler Anadolu’ya dönmeli, yüzde 80 ile yüzde 20 arasında eşitlik olmaz, ortaklık olmaz; üniter devlet diyor. 1963-74 yıllarını unutmuş, Kıbrıs meselesi 1974’de başlayan işgal meselesidir; işgalci adadan çıksın, mesele kalmaz diyor. Meşru hükümet olduğu iddiasından vazgeçmiyor, Kıbrıs’ı AB nezdinde üye olarak bütünüyle temsil ettiği inancında! Federasyona “mecburen” baktıklarını açıklamaktan çekinmiyorlar ve Federasyonu “üniter bir devletin idari şekli” olarak algıladıklarını da gizlememektedirler. Böyle bir formül Türk askerinin adadan çıkmasını ve Rum göçmenlerin eski yerlerine dönmelerini sağlayacak vizyonları, milli görüşleri ve davaları bu! 1960 Ortaklık Cumhuriyetini ortaklıktan ve garantilerden kurtularak Enosis’in yolunu açmak için yıkmışlardı. Bu görüşten bir santim bile sapmış değiller. Bütün dertleri kendilerini menfur emellerinden alıkoyan, Enosis’e set çeken, Kıbrıs Türklerini kıyımdan kurtaran Türk askerinden kurtulmak. Ondan sonra iş kolay! Girit adası ise gerçek bir model!
1960 Ortaklık Cumhuriyetini “Kıbrıs Türkleri isyan etti” diyerek yıktılar. Sonradan ortaya çıkan Akritas Planı bu yalanı belgelemiş oldu. Şimdi Rum tarafında “Türk isyanı büyük bir yalandı” diye bu yalanların ve Akritas Planının yapımcısı Papadopullos’a saldırmaktadırlar. “Türkler yaptı” diye yaktıkları okullar, dinamitledikleri heykeller ve katliamların hikâyeleri Rum basınında sayfa sayfa yayınlanmaktadır. Rum liderliğinin Milli Konsey ve kilise ile birlikte uzlaşma istemedikleri gün gibi aşikâr olmuştur. Onlar için sahte “meşru hükümet” unvanı gün gele Kıbrıs’ın tümüne sahip çıkmak için yeterlidir. Tek konu “düşmandan” yani Türk askerinden ve Türkiye’nin garantörlüğünden kurtulmaktır. Bunun için de bütün propaganda güçlerini seferber etmişlerdir. İçimizdeki dıştan ödenekli paralı aymazlardan da bol bol yararlanmaktadırlar.
Bu manzara karşısında hangi Kıbrıslı Türk temsilci bunların isteklerini kabul edebilecektir? Bu güne kadar bunların hiç biri kabul edilmemiştir. Bir ümitleri vardı: AB süreci nedeniyle bunları kabul için Türkiye’yi zorlamak. Başbakan Erdoğan buna da bir nokta koymuş oldu.
Bütün bunlara rağmen “dost” ülkeler ve BM yetkilileri “aman görüşmelere devam” diye destek atışı yapmaktadırlar. İki taraf arasında dengeyi bulmadan, suçlu tarafı meşru hükümet addederek hiç bir yere varılamayacağını bildikleri halde “görüşmeleri destekliyoruz; ümitliyiz; ha gayret” diye beyanatlarla vakit geçiriyorlar. Oturup ciddi ciddi “bu Kıbrıs meselesi nedir?” sorusuna gerçekçi bir cevap aramaktan günahlarından kaçarcasına kaçıyorlar.
Eski Yugoslavya etnik temeller üzerine ayrı devletler doğurmuş; Sovyetler de öyle; Timor da öyle; Çekler ve Slovaklar kadife boşanmayı tercih etmişler. Pasifik’te küçücük adalarda iki ayrı devlet mübah; Kıbrıs’ta Günah! Neden? Çünkü Hıristiyan alemi Kıbrıs’ı İslâm alemine karşı bir kontrol kulesi haline getirecek. Türkiye’nin ada üzerinde uluslararası anlaşmalarla tescil edilmiş hakları varmış. Vız geliyor. Türkiye de İslâm ülkesi. Onu da kontrol edecekler. Bunları ben uydurmuyorum. Resmi ağızlardan işittiklerimi yazıyorum. Onlar bu nedenlerle “görüşmelere devam” diye iflâhımızı kesmek istemektedirler. Bunlara verilecek cevap “masaya kim olarak oturacağız, kim olarak kalkacağız; geliniz evvelâ bu konuda bir karara varalım çünkü biz, anlaşma olsa da olmasa da (masaya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak oturacağımız gibi) masadan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak kalkacağız” dır! Artık bu eskimiş “masada eşitsiniz”  formülü unutulsun. Görüşme olacaksa anlamlı olsun, kırmızı çizgiler bilinerek olsun ve son olsun!

Yazarın Diğer Yazıları