Göz körlüğü ve Yasin Suresi'nin ilk ayetleri

Bazen hatta çoğu zaman günlük siyasetten gına geliyor.
Bugün de öyle bir günümüzde olduğumuz için uzun zamandır çok kişi tarafından değişik cümlelerle dile getirilen bir konudaki görüşümüzü özetlemeye çalışacağız.
Deniyor ki:
 “- Her şey bu kadar göz önünde iken insanlar neden görmüyor!”
Biz bu soruya  “genel”  bir cevap bulmaya çalışacağız.
İnsanlar görmüyor, yahut hakikat tek olduğu halde her göz farklı bir şey görüyor çünkü, hakikati görmek yalnızca bilgi değil, biraz da, hatta daha fazla, gönül işidir.
İşte biz böyle diyor ve devreden çıkıyoruz.
İbn Abbas (r.a.) anlatıyor.
İsterseniz önce İbn. Abbas hakkında kısa bir bilgi verelim. Kendileri Hz. Muhammed Aleyhisselamın amca oğludur. Hicretten üç yahut beş sene sonra Mekke’de doğmuş, Peygamberimizin ölümünden sonra 47 yıl yaşamıştır. Peygamberimiz kendisi için, “Allah’ım ona kitabı öğret, onu dinde fakih kıl”  diye dua etmiştir. Peygamber dua eder de Allah(c.c.) kabul etmez mi, İbn Abbas da Kur’an ilmi ve Hikmette o kadar ilerlemiştir ki, kendisine  “Ümmetin deryası”  denilmiştir. Vahiy getiren Cebrail’i gökyüzünde gördüğünde, Peygamberimiz,  “İlerde gözlerinin görmeyeceğini, Cebrail’i o halde görenlerin körlük yaşayacağını söylemiş, gerçekten de ömrünün son yıllarında Abbas’ın gözleri görmez olmuştur.”
Cenaze namazı kılınmak üzere iken bir beyaz güvercin gelmiş, tabutuna girmiş, bir daha çıkmamış, açmışlar ve içinde kimse güvercini görememiştir. Ashaptan biri,  “O güvercin Rabbimizin Abbas’a iade ettiği görme nîmetidir” demiş ve bu görüşünü de Peygamberimizin sağlığında konu ile ilgili söylediği bir söze dayandırmıştır.
Sadede gelecek olursak.
İşte o mübarek zât anlatıyor:
 “-Resûlullah (sallalahü aleyhi ve selem) Kâbe’de yüksek sesle kuran okuyordu. Kureyş’ten bir grup bundan rahatsız olup kendisini yakalamak üzere ayağa kalktıklarında elleri boyunlarına dolandı, gözleri görmez oldu. Peygamberimize gelerek:
’- Ey Muhammed! Allah ve akrabalık hakkı için and veriyoruz  -Kureyş’te ne kadar boy varsa hepsinin Resûlullah ile bir yakınlığı vardı-, duâ et, bu halden kurtulalım!’dediler.
Efendimiz de duâ buyurdu, onlardan bu hal zail oldu. Bu hal üzerine Yasin Suresinin şu ayetleri nazil oldu.
” Yasin. O hikmet dolu Kur’ân’a yemin ederim ki sen (Habibim) hiç şüphesiz (hak canibinden) gönderilen(peygamberler)lerdensin, dosdoğru bir yol üzerindesin. (Bu Kur’ân) yegâne galip, çok esirgeyici (Allah)ın indirdiği (bir kitap)tır. (Bunun) hikmeti de (yakın) ataları  azab ile korkutulmamış, bu yüzden kendileri gaflet içinde kalmış bir kavmi (onunla) korkutmandı. Andolsun ki bunların çoğunun üzerine o söz hak olmuştu. Artık bunlar îman etmezler.
Evet, Rabbimiz ne diyor:
 “- Artık bunlar imân etmezler!” diyor.
Rabbim hayatımızın her safhasında bizi bu halden korusun. Özetlersek, Peygamberimize zulmetmek isteyenleri Allah ânında, orada olanların gözleri önünde cezalandırıyor. Kendi elleri ile boğazlarını sıkmaya başlıyorlar ve gözleri de görmez oluyor. Korkuyorlar ve akrabalık hakkını da ileri sürerek Peygamberimizden kendilerinden bu halin kaldırılması için Allah’a dua etmesini istiyorlar. Peygamberimiz dua ediyor, elleri boyunlarından kurtuluyor ve gözleri görmeye başlıyor. Böyle bir halde o insanların hemen Muhammed’in peygamberliğini tasdik edip yanında yer almaları gerekmez miydi? Gerekirdi amma hiç de öyle olmuyor.
Ne diyordu Rabbimiz:
 “- Onlar iman etmezler!”
İbn. Abbas(r.a.) da diyor ki:
 “- Bu gruptan bir tek kişi imân etmedi!”
İnançtan siyasete, helâl-haram bahsinden günah-sevap bahsine, küfür ve günahta ısrardan tövbe ile nasiplenmeye kadar insanoğlunun her hali işte budur.
Rabbim cümlemizi nasipsizlerden ve kalbi mühürlenmişlerden eylemesin.

Yazarın Diğer Yazıları