Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit <br>YUSUF

Hüseyin Macit
YUSUF

Gül-Talat teminat verdiler: 'İki Devlet'e' dayalı çözüm...

Geçtiğimiz hafta Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Gül ve KKTC Cumhurbaşkanı Talat arasında Ankara’da gerçekleşen zirvede, 2008’de bir hareketlilik yaşanması beklenen Kıbrıs sorunu konusunda, istişarelerde bulunuldu.
Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Gül’ün ABD ziyaretinin arifesinde bu toplantının ve yapılan açıklamaların önemi büyüktür. Gül-Talat görüşmesinin zamanlaması ve genel anlamda dünyaya verilen mesajlar çok yerinde olmuştur.
Gül-Talat görüşmesinin hemen ardından düzenlenen basın toplantısında ve KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın onuruna verilen öğle yemeğinde yapılan açıklamalar tüm dünyaya Kıbrıs Milli Davamızdaki kırmızı çizgilerimizin duyurulması açısından faydalı olmuştur.
Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Gül yaptığı konuşmada şöyle demiştir:  “Kıbrıs sorununun adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması ortak hedefimizdir. Kıbrıs Türk halkı, Ada’da adil ve kalıcı bir çözüme ulaşma yönündeki iradesini ortaya koymuş bulunmaktadır. Ancak ne yazık ki, bugüne kadar diğer taraftan beklediği karşılığı alamamıştır. Kıbrıs’ta kalıcı barışın temel parametreleri bilinmektedir. Çözüm, Ada’daki iki tarafın eşitliğine ve Kıbrıs’ta iki ayrı halkın, iki demokrasinin ve iki devletin varlığına dayanacaktır. Uzlaşma bu zemin üzerinden sağlanacaktır. Kıbrıs Türklerinin uzun ve zahmetli bir mücadele sonucunda elde ettikleri kendi kendilerini yönetme hakkından, eşit statü ve eşit ortaklıktan vazgeçmeleri mümkün değildir. Kıbrıs Türklerinin himaye edilen bir azınlık halinde yaşamayı kabul edebileceklerini beklemek boş bir hayaldir. Anavatan Türkiye’nin böyle bir duruma seyirci kalabileceğini beklemek de aynı şekilde boş bir hayalden ibarettir. ”
Hatırlanacağı gibi Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Gül Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk dış seyahatini KKTC’ye yapmış ve burada KKTC Cumhuriyet Meclisi’nde yaptığı konuşmada da Kıbrıs sorununun ada gerçeklerine göre çözümlenmesi gerektiğini, adada iki ayrı halkın, iki ayrı demokrasinin, iki ayrı dinin ve iki ayrı devletin varlığı dikkate alınmadan çözümün mümkün olmadığının altını çizmişti. Daha sonra KKTC’yi ziyaret eden Anavatan Türkiye TBMM Başkanı Köksal Toptan ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan da ’iki devlete’dayanan çözüme desteklerini vurgulamışlardı.
KKTC Cumhurbaşkanı Talat, basın toplantısında ve Ankara ziyareti ile ilgili açıklamalarında Gül ile yapılan görüşmelerin yararlı geçtiğini, çok memnun olduğunu söylemiştir. KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın  “Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye’nin tam bir görüş birliği içinde olduğunu, tam bir uyum içinde olduğunu gözlemledik”  açıklaması,’İki Devlet’e’dayalı çözümün bundan sonraki süreçte ’ortak hedef’ olduğu konusunda herhangi bir tereddüde mahal vermemektedir. İki Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamaları Türk milletine verilmiş tarihi bir söz ve teminattır.
Konuşmalarda, adanın tek meşru devleti olarak Rum tarafını gören, KKTC’nin varlığını hiçbir şekilde kabul etmeyen, ada gerçeklerine dayanmayan tek taraflı ve yanlı alınmış kararlardan oluşan BM parametrelerinin esas alınması çağrısının yapılmış olması, eski siyasetin tekrarı ve bir çelişki olsa da, nihai ve ortak hedefin iki devlete dayalı, içinde eşit-bağımsız-egemen KKTC’nin bulunduğu, yeni bir ortaklık devleti olduğu vurgulamasına ve taahhüdüne gölge düşürmemelidir. Olası bir anlaşma ‘yeni bir ortaklık devleti’ çatısı altında ve güneydeki Rum Cumhuriyeti ile kuzeydeki KKTC arasında olacaktır.
Cumhurbaşkanı Gül ve Cumhurbaşkanı Talat’ın, 2004 Annan Planı referandumu sonrasında,ve özellikle de son dönemde, Rum tarafının uzlaşmaz, saldırgan ve Kıbrıs Türküne adada yaşam hakkı tanımayan geleneksel tutumunu dikkate alarak, her zamankinden daha çok KKTC’ye sarılmamız ve KKTC’yi ilelebet yaşatmamız dışında başka bir düşünceye saplanmış olabileceklerini, bizi Ruma mahkum edebilecek herhangi bir çözüme yeşil ışık yakabileceklerini düşünmek bile istemiyorum.
Bu yıl içerisinde başlaması beklenen Kıbrıs sorununa çözüm bulma müzakerelerinde aktif rol alacaklarını açıklayan başta ABD ve BM Güvenlik Konseyi 5 Daimi Üyesi ve de tabii ki Rum tarafı ve Yunanistan Ankara’da yapılan bu açıklamaları ve Türk pozisyonunu umarım iyice anlamışlardır. Rum tarafının uzlaşmazlığı ve Kıbrıs Türklerine hayat tanımayan olumsuz tutumu nedeniyle mevcut durumun devamının kabul edilmesinin mümkün olamayacağı artık anlaşılmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları