Gündem, şöhret, ihanet!...

Son yıllarda hem ülke, hem ulus açısından gidişat da, beklenti de, kural da, kaide de, sonuç da hiç ama hiç değişmiyor...
Bazen huzursuzluk, bazen öfke, bazen kaos, bazen kan bulaşan; çoğu kez yalan ve hepsine "kader" denilen bir vahim manzaraya nereden bakarsanız bakın, aynı ürkütücü ve düşündürücü gidişat zihinlere paslı çiviler gibi çakılmaya devam ediyor;
- Son yıllarda, bir yanı hep pervasız, bir yanı nedense hep öfkeli bu memleketin...
- Bir yanda, her şeyden habersizlerin internetteki geyiği sürüyor, diğer taraftan devasa bir kitlenin sefaleti milyonları boğuyor, insanı yaşamdan soğutuyor ve çaresizleri de çıkmaza sürüklüyor...
- Ülkenin bir ucunda, dehşet verici bir duyarsızlık her alanda devam ederken, diğer yanında ise (dün de 3 şehitte olduğu gibi) terörle mücadele uğruna kanlar akıyor, ocaklara ateş düşüyor ve bu vahamet bile gündemi kısa süre meşgul ettikten sonra, zamanın ve insanın ihanetine uğramaktan kurtulamıyor!..
İşte böylesi bir ortamda bile, Türkiye'de en ucuz şey, çok kısa sürede "gündem" olabilmek vesselam...
Suni, sahte ve oyalayıcı bir gündem belirleme konusunda ise AKP'nin üstüne yok...
Türkiye sosyal, siyasal ve ekonomik açıdan bunalımın cenderesinde boğulurken; Boğaziçi Üniversitesi'ne yapılan tartışmalı bir atama infial yaratırken, olaylar-açıklamalar haftalardır Türkiye'nin en yaşamsal gündemlerini- sıkıntılarını bir tarafa itti ve gündemin baş köşesine oturarak, AKP'ye zaman ve zemin kazandırmaktan öteye gidemedi...

Üç şehir, üç saldırı...
Yurttaşın kangrenleşmiş sorunlarını ötelemek için zırva gündemler yaratma konusunda, militanlaşmış bürokrasi de AKP'den geri durmuyor...
Liyakat, hak, hukuk kriterlerinin bürokrasiye ihanet ettiği bir süreçte, konu cumhuriyet, laiklik ya da Atatürk olsa bile; Milli Eğitim'den İçişlerine, Diyanet'ten üniversitelere kadar onlarca kurumdaki pervasız bürokratlar, her konuda taarruz ediyor, her konuda saldırıyor, her konuda ahkam kesiyor ve ne yazık ki devletin savcıları da- yetkilileri de onları seyretmekle yetiniyor...
İşte üç şehirde yaşanan son bir kaç örnek bile, zırva- gündem- şöhret üçgeninde nasıl kin kusulduğunu ve asıl gündemin nasıl da sırtından vurulduğunu göstermeye yetiyor;
- Çorum'da, iktidar milletvekilleri, vali ve bürokratlar Atatürk hakkında ölüm fetvası veren Cumhuriyet düşmanı ve emperyalizmin ajanı olarak tarihe geçen, laiklik karşıtı İskilipli Atıf'ı mezarı başında anabiliyor, bir tane Cumhuriyet savcısı da çıkıp, bu ne rezalettir deyip soruşturma açamıyor...
- İstanbul Sultanahmet'te  devletin memuru olan bir cami imamı, yalnızca AKP'nin icraatlarından değil (muhalefet partilerinin bile (!) laikliğin Anayasa'ya girişinin 5 Şubat'taki yıldönümünü kutlamaktan kaçınmasından) cesaret almış olmalı ki, laikliğin derhal Anayasa'dan çıkarılmasını isteyebiliyor...
- Ne yazık ki Trakya'daki ilahiyat fakültesine dekan yapılan bir zavallı da, Boğaziçi öğrencilerinin eylemlerine kızarken, "gece işi bitirip (!) sabah işe gidebilmek" üzerinden tehdit savuruyor ve o dekanın yanısıra, Çorum'daki vali ile İstanbul'daki imam halen görevde tutulabiliyor...

Ayağı yere basan siyaset!..
İşte her kesimden Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarının, laiklik karşıtlarının zıvanadan çıktığı böylesi bir ortamda, AKP'nin ısıtıp ısıtıp gündeme getirdiği "Anayasa değişikliği" bir kez daha dertleri unutturarak memleketi oyalıyor, toplumun büyük bir kesiminde ise Anayasa'nın değişmez maddesi olan laikliğin ortadan kaldırılabileceğinin endişesi büyüyor...
Gerçek ahval ve şerâiti örtbas etmek, ötelemek, geriye atmak ya da karambole getirmek için Boğaziçi Üniversitesi kaosu ve on yıldır sürekli gündeme getirilen Anayasa değişikliği tartışmaları yetmezmiş gibi, milli otomobil ve milli uçaktan sonra şimdi de milli uzay projesi adı altında, Türkiye'nin Ay'a uzay gemisi ya da astronot göndereceğine ilişkin iktidarın ortaya attığı bir hayal üzerine günlerdir ahkam kesiliyor...
Yazının başında, yıllardır değişmeyen ve en çok da milleti uyutmakta kullanılan iki önemli gerçeğe boşuna dikkat çekmedik;
Biri, son yıllarda hiç değişmeyen ve her alanda "kader" denilen vahim gidişatın suni gündemlerle toplumun zihnine çakılması, diğeri de böylesi bir ortamda gündeme gelerek şöhret olmanın en ucuz hale gelebilmesi...
Evet; Türkiye son 18 yılda AKP'nin pervasızlığı, seçenek olamayan muhalefet partilerinin beceriksizliği, halkın duyarsızlığı ve yoksullaştır- köleleştir projesinin etkisi nedeniyle derin çıkmazlarda boğulmaya devam ediyor...
İşte böylesi bir ortamda; memleketin işsizlik- açlık- yoksulluk ve sefalet gibi sosyal patlamaları tetikleyen vahim gidişatı büyürken, bir yandan ülkeyi ayakta tutan laiklik ve cumhuriyet saldırıya uğruyor, diğer yandan da milyonlarca insan açlıkla boğuşurken, koca bir ulus uzaya gidebilmenin komik hayalleriyle uyutuluyor...
Milyonlarca insan her alanda yaya bırakılmışken, iktidarın siyasetçi hayalleriyle uzaya gittiği bir memlekette, vahim gidişattan kurtulmanın tek yolu vardır;
Gaflet uykusundaki
milyonların uyanması için, onlara gerçeği en iyi biçimde anlatacak bir muhalefetin, ayağı yere basan projelerle "gündemi ele geçir"mesinden başka bir yol yoktur!..
Çünkü memleketin bir ayağı bataktayken, diğeri "uzay"daymış gibi trajıkomik manzaralar yaratılırken, ısrarla gündem tuzağına düşmek beyhude bir çırpınıştır!..

Yazarın Diğer Yazıları