Güney Kore diktayla mı, demokrasiyle mi kalkındı?

Güney Kore 'nin gelişmiş ülke statüsüne geçmesi, Dünyada ve bizde çok tartışılıyor. Hatta bizde her şeyi model kalıbına sokanlar ''güney Kore kalkınma modeli'' diye bir model öne sürüyorlar.  

Herşeyden önce belirtmek gerekir ki; bir başka ülkeyi model alarak gelişmek mümkün değildir. Çünkü Büyüme ve kalkınma, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi konjonktüre, halkın davranış kalıplarına, tasarruf ve tüketim alışkanlıklarına ve daha da önemlisi demokrasinin ve kurumların gelişmişlik durumuna göre değişir. 

Güney Kore ile ilgili ikinci yanlış , bu ülkenin diktatör başkan Park yönetiminde kalkındığı şeklindeki bir algıdır.

Kore'de 1961 yılında 2. Ordu komutan yardımcısı Tümgeneral Park Chung-hee darbe yaptı ve cunta kurdu.. 1963 'te Cumhurbaşkanı seçildi. 17 Ekim 1972 tarihli Anayasa değişikliği yaptı ve ülkeyi askeri kurallar ile yönetmeye başladı. Yönetimi boyunca bir sürü gözde görülür yolsuzluk olayları meydana geldi.  1979 yılında grev dalgaları ve eylemleri yoğunlaştı. 26 Ekim 1979'da  milli istihbarat başkanı Kim Jaegyu tarafından vurularak öldürüldü. Park otokrasi yönetimini seçmesini "Ülke demokrasiden kaynaklanan bir kaosa tahammül edemez'' mazerete bağlamıştır.

Güney kore kalkınmasını iki evrede incelemek gerekir. Birisi Park dönemi … İkincisi 1980 sonrası demokrasi dönemi . Aşağıdaki tabloda Güney Kore 'nin, GSYH ve fert başına GSYH verileri, Türkiye ile karşılaştırmalı olarak verilmiştir. Bu verilere bakarsak asıl sıçrama 1980 sonrası demokrasi döneminde yaşanmıştır.

Park döneminde planlama yapıldı. 1973 yılında ağır kimyasal sanayileşme programını başlattı.  Eğer otokrasi olmasaydı, belki de Güney Kore daha hızlı gelişirdi.

Daha önemlisi GSYH' da artış tek başına kalkınma demek değildir.  Ekonomik kalkınma Ekonomik büyüme yanında, kişi başına düşen doktor sayısı, çocuk ölüm oranı, kişi başına düşen gazete, okullaşma oranı, öğretmen sayısı gibi göstergelerin ve  çevre şartlarının iyileşmesi demektir. Ayrıca kalkınma olması için teknolojik gelişmenin de sağlanmış olması gerekir. Bir toplumda büyüme, insan refahına yansır veya yansımaz. Kalkınma ise aynı zamanda refah seviyesinin artması demektir.

Park döneminde, Çocuk işçiler çalıştırıldığı, bazı işçilerin karın tokluğuna çalışmak zorunda kaldığı, iç göçten dolayı gecekondu mahallelerin arttığını dünya kamu oyu yakından biliyor.

Bu köşede, Şili Pinoşet dönemini de yazmıştım ve Şili'de Pinoşet'in büyümeyi sürdüremediğini vurgulamıştım.

Gerçekte, demokrasi temeline dayanmayan büyüme hem sürdürülemez, hem de toplumsal refahı sağlamaz.

Zira toplumsal refah kalkınma ile sağlanır.  Demokrasinin olmadığı dikta rejimlerinde de büyüme olabilir. Ancak kaynakların dikta elinde veya bir azınlık gurupta toplanması, gelir dağılımını bozar. Devletin sağlık, eğitim ve istihdam yaratmak için ayırması gereken kaynakları, otokrasiyi sürdürmek için destek olanlara dağıtması, gelir dağılımı yanında refah göstergelerini de düşürür. Uzun vadede kaynak kullanımında etkinlik azalır. Kaynak kullanımda etkinliğin düşmesi, orta ve uzun dönemde büyümeyi de düşürür.

 

Yazarın Diğer Yazıları