'Gür' soruların zamanı

Remzi Gür, ‘rüşvet vermeye teşebbüs’le suçlanırken, savunmasında “ben CHP’li vekilin kısıtlı imkanlarına üzülüp burs vermek isteyen cömert, hayırsever bir işadamıyım” demiş midir acaba?
Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti önceki gün toplandı ve kararını verdi:
“Suçludur! 10 ay hapsine...”
Kim bu suçlu bulunan ve mahkûm edilen kişi?
Başbakan’ın “sırdaşı”, Erdoğan ailesinin iki çocuğunun “eğitim sponsoru” iş adamı Remzi Gür!
Peki, işlediğine karar verilen suç ne?
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde, eski CHP Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım’a “rüşvet vermeye teşebbüs” etmesi!
Şimdi sorulara başlayalım:
* Acaba Remzi Gür, o milletvekiline Cumhurbaşkanlığı seçimine katılması karşılığında ne kadar para vermeyi düşünüyordu?
* Eğer CHP’li Vekil bu teklifi kabul etseydi, rüşvet Gür’ün cebinden mi çıkacaktı?
* Yani Başbakan’ın çocuklarına eğitim sponsoru olan Gür, siyasete de “rüşvet sponsoru” olarak mı girecekti?
*  Bu rüşveti, nerede, ne zaman ve nasıl vermeyi düşünüyordu?
*  “Rüşvetçi” olduğu artık mahkeme kararıyla tescillenen Remzi Gür, daha önce de rüşvet verdi mi?
*  Verdiyse neden, ne zaman, nasıl ve kime?
* Remzi Gür, bu rüşveti teklif etmeye tek başına mı karar verdi?
* Örneğin o günlerde aday olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ya da Gül’ü destekleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Remzi Gür’ün CHP’li Vekil’e rüşvet teklif edeceğini biliyor muydu?
*  Başbakan, bu kadar “yakın” arkadaşı olan Remzi Gür’ün, partisiyle ilgili böylesine önemli bir “icraatından” habersizse bu; arkadaşlığa, sırdaşlığa sığar mı?

* * *

Ben gazeteciyim, işim soru sormak...
Eğer savcıysanız, bu davayla ilgili iddianameye bu soruları da ekleyin...
Hâkimseniz, sanığa bu soruları da soruna...
Polisseniz araştırın...
Gazeteciyseniz, takipçisi olun...
Sadece olup bitenleri izleyen vatandaşsanız, merak edin:
Kim verdirmeye kalkıştı o rüşveti Remzi Gür’e kim?
Ağam kim? Paşam kim? Nigâr kim? Hanım kim?
Kim, kim, kim?
Kiziroğlu Mustafa Bey mi?
Eğer oysa; bulun onu, onu da yargılayın!
* Mustafa Mutlu / Vatan


+++++++



İktidarı tehdit eden salgın:
Koru-manya
Vatan yazarı Mehmet Tezkan ruh sağlığının bozulmasını istemeyen AKP’lileri uyardı:
Fehmi Koru okumayın

Gelelim olayın dinleme kadar vahim olan bölümüne...
Önce AKP yöneticilerine küçük bir tavsiyem var...
Fehmi Koru’yu okumayın...
Okumayın ki ruh sağlığınız bozulmasın...
Okursanız bile polisiye niyetine okuyun...
Fehmi Koru’nun akıl almaz komplo teorilerini gerçekmiş gibi kabul ederseniz sağlıklı düşünme kabiliyetinizi yitirirsiniz...
Aman dikkat...
Benden uyarması...
Dün AKP Genel Başkan Yardımcısı Fırat da basın toplantısı yaptı...
Onun bu konu ile ne ilgisi var anlamadım... Dinleme skandalının muhatabı İçişleri Bakanı..
O da cevap verdi zaten...
Eee... Fırat’a ne?
Mesele anlaşıldı...
Fırat olay üzerine hemen bir komplo teorisi üretmiş...
(Bunlar hep Fehmi Koru yüzünden oluyor.) Sıcağı sıcağına açıklamak istemiş...
Baykal’ın CHP dinleniyor diye isyan etmesinin nedeni neymiş biliyor musunuz?
Sıkı durun...
Başbakan’ın salı günü açıkladığı GAP eylem planını gölgelemek..
Fırat, zamanlamaya dikkat çekerim diyor..
(Bu kadarını Fehmi Koru bile üretemezdi.)                      
* Mehmet Tezkan / Vatan


+++++++


Acı ama gerçek
Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi deyince;
Türkmax’taki ’Hülya Avşar Stüdyosu’programında AKP milletvekili Osman Yağmurdereli’yi konuk eden Avşar derin siyaset bilgisiyle(!) döktürdü:
Vatandaşa ’Ananı da al git’diyen Başbakan için;
- “O davranışı takdir ediyorum. O söz hoşuma gitmedi ama bu tavrını sevdim!”
- “Sonuna kadar AKP haklı,diğer parti liderleri gelse ne olacak ki!”
- Başbakanımzın başımızda olması lazım...  Ben istiyorum ki Tayyip Erdoğan yıllarca kalsın. İstikrar adına..
Lütfen biri bana, herşeyin kamera şakasından ibaret olduğunu ve Türk televizyonlarında böyle bir programın hiç yayınlanmadığını söylesin...


+++++++


Yeni değer
ŞARAPÇILAR
Giderek Ertuğrul Özkökleşen Ergun Babahan’ı bir şarap sevdasıdır aldı gidiyor. Önce şarabın anavatanı “Toscana’dan nasıl da güzel demlenilir” brifingi verdi, şimdi de “Şarap Akademisi’nde” öğrendiklerini okurlarıyla paylaşıyor. Sabah’ın yayın yönetmeni olan Babahan Müslüman mahallesinde salyangoz satmış olmuyor mu?


+++++++


Astarı yüzünden pahalıya çıkacak, hastalıklı kalsınlar
Tedavi
Mehmet Barlas “medya-siyaset ilişkilerindeki hastalık tedavi edilmelidir” demiş. Destekliyorum ama bir korkum var. Ülkelerini Avrupa ve ABD’nin muhtelif şehirlerinden, çakırkeyif yorumlamaya bayılan bu kadar medya mensubu varken... Siyasiler kaşla-göz arasında sınır dışına Türkiye’yi şikayete koşarken... Ya tedavi için de ille de Brüksel veya Washington diye tuttururlarsa.. Pahalıya patlamaz mı?


+++++++



Merdivenleri değil, rejimi değiştirin!
Gül ailesinin Çankaya tadilatında sıra dar gelen merdivenleri genişletmeye gelmiş. Bence bu kadar masrafa hiç gerek yok. Gün geçtikçe genişleyen Gül ailesi merdivenleri değil, eğer varsa uyguladıkları rejim programını değiştirsinler. Hiç değilse kulakları alışık; ’rejim değişikliği’ni merdiven değişikliği kadar yadırgamayacaklardır.


+++++++



Erdoğan’ın yeni gemiciği
Başbakan Erdoğan, en anlamlı hediyelerinden birini partisinin Osmaniye İl Başkanı Ali Binboğa’nın elinden aldı. Baksanıza “gemicik” düşkünlüğü bilinen Erdoğan nasıl da mutlu!..


+++++++



Muhtıranın gelmişi geçmişi...
“MUHTIRA” Arapça’dır. Sözlüklere göre anlamı: Bir işi hatırlatmak üzere ya da hatıra getirmek amacıyla sunulan yazı, ikaz, uyarı...
Eskiler “muhtıra” nın çivi çakmak anlamına geldiğinden şüphelenip içine mıh (çivi) koyup “mıhtıra” demişlerse de, içinde çivi-mivi yoktur.
Muhtıra’nın ilk hecesi “Muh” tur.
 “Muh” büyüklerin bize öğrettikleri ilk eylemin adıdır:
“Hadi, amcaya muh yap...”
Ki her “muh” tan sonra yorumlar başlar:
“Nasıl da muh yaptı...”
“Yani bu kadar güzel muh kimse yapamaz...”
“Şimdi yine muh yapacak yengesi...”
İkinci hece “tır” dır.
Kelimelerin sonuna geldiği zaman, ona daha derin anlamlar katan çok değerli bir hecedir tır:
“Kaptır...” “Saptır...” “Hastır...”
Kelimenin başına geldiğinde ise kazandığı anlam yanında, kişinin başına geldiğinde “tırlatmak” olur ki, “muhtıra” nın “tır” ını cümle içinde kullanacak olursak: “Beyefendi tırlattı” gibi...
“Muh” ve “tır” dan geriye “a” kalıyor. O her muhtıradan sonra en çok çıkartılan sesi oluşturur:
“Aaa...”
“A” sayısının çokluğu, daha çok muhtıranın şiddetine ve verenin kimliğine bağlıdır.
Misal gece telefonla arayıp “Abdullah Bey, yargı muhtıra verdi” yerine “Abdullah Bey askerler muhtıra verdi” denilmesi “a” da artış sağlar: “Aaaaaaaaaaa...”
Her neyse...
Yüksek yargıçların, hukuk devletini savunan bildirisine “muhtıra” diyenlerin ciddiyetine uygun bir yazıdır bu.
Hukuk devleti çökertilirken, yüksek mahkemelerin endişelerini halk ile paylaşmalarını ve anayasayı savunmalarını “suç” sayanların zekalarına göredir...
 “Muh” un peşine “tır” koyup arkasından “a..” diyeceksiniz.
O kadar...
* Bekir Coşkun / Hürriyet

+++++++


MİNİ YORUM

Paranoyak halim
Arkadaşlarım ‘dinlenme’ sendromunda oldukları için, iletişim araçlarını kullanmıyorlar. Sosyal hayatım sıfır noktasında... Bir okurumuz “benden duyduğunuzu söylemeyin ama dikkat edin takip ediliyorsunuz” diye ileti yollamış. “Benden duyduğunuzu söylemeyin”deki, hastalıklı endişeyi hissedince dehşete kapıldım. Oldu işte, herkesi tek kalemde paranoyaklaştırdılar. Bu gerçekle yaşayabilecekseniz; yatak odanıza kadar gözlenebiliyorsunuz! Numara, telefon değiştereyim...lerle uğraşmayın. İyi tarafından bakın, en yalnız anınızda bile sizinle olan birileri var!
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları