Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Cahit Armağan DİLEK

Cahit Armağan DİLEK

Güvenli bölgenin adı Batı Kürdistan

Teröristbaşının yeniden avukatlarıyla görüşmeye başlaması hemen hemen tüm medyada yeni çözüm süreci olarak sunuldu. Halbuki bu bir çözüm süreci, PKK'nın batının daha çok kullandığı şekliyle barış süreci falan değil. Müzakere ve pazarlıklarının yapıldığı bu süreçte 2015 sonrasında yaşananlar, ödenen bedeller hayatlar yaşanan sürecin çözüm değil yıkım ve çözülme süreci olduğunu gösteriyor.

İşte yine geçmişten hatalardan ders almadan PKK'nın ve teröristbaşının öncülüğünde yeniden hayata geçirilecek sürecin adı olsa olsa Türkiye için Büyük Felaket Süreci olur.

Yeni açılım-müzakere, daha doğrusu büyük felaket süreci öncekinden farklı format ve kapsamda olacak gözüküyor.

06 Mayıs'ta açıklanan mektupla birlikte artık teröristbaşının sorun çözücü aktör olarak yeniden devreye sokulduğu bir fotoğraf kamuoyuna verilmişti. Tepkileri de azaltmak için yeni süreçte belki avukatlar her seferinde basın toplantısı yapmayacak onun yerine uygun mekanizmalarla muhataplarına ve diğer aktörlere teröristbaşının mesajları talimatları iletilecek.

Kapsam olarak da sadece Türkiye içindeki bir süreçten değil Suriye kuzeyini da kapsayan hatta onu merkeze alan bir süreçten bahsediyoruz. Teröristbaşının açıklamasındaki SDG vurgusu işte tam da bu yüzden.

Nitekim ilk sürecin akil (!) insanları, örneğin Vahap Coşkun,  "Eğer tekrar bir süreç başlayacaksa bu ancak Suriye'de belirli bir noktada buluşmakla mümkün olabilir. Dolayısıyla Suriye'deki gelişmeler içerideki sürecin başlamasında belirleyici olacaktır." diyor.

22 Mayıs'ta kosterlerin yeniden sefere başlamasından sonra HDP ve Barzani yönetimine yakın kaynaklar teröristbaşına tecridin kaldırılması bahanesiyle başlattıkları açlık grevlerinin süratle sonlandırabileceğinden bahsediyor.

Çünkü teröristbaşının sadece avukatlar değil siyasetçiler, kanaat önderleri ve toplumun diğer kesimlerinden belirlenen kişilerle de görüşmesinin önünün açıldığı ifade ediliyor.

Artık İmralı'daki hükümlü teröristbaşı da tam bir siyasi aktör haline gelmiş olacak. Teröristbaşı böylece Suriye kuzeyinde SDG maskesi altında kendilerinin Batı Kürdistan dedikleri bölge yönetiminin oluşturulmasını yönlendirecek, süreci yönetecek.

Olur mu canım demeyin. 2003'te PYD'nin, 2011'de YPG'nin kurulması talimatını yine teröristbaşının İmralı'dan avukatları ve görüştüğü diğer kişiler araçlığıyla verdiğini herkes biliyor.

Suriye kuzeyindeki bu gelişmeler ne kadar somuta dönüşürse İstanbul'daki HDP seçmeninin de AKP adayına oy vermesi veya en azından hiç sandığa gitmemesi de gerçekleşecektir. Buna ilişkin HDP kaynaklı açıklamalar da gelmeye başlamıştır.

Her ne kadar iktidar yetkilileri avukat-teröristbaşı görüşmesinin yeni müzakere süreci ve İstanbul seçimleriyle ilgisi yok sadece hukuksal bir durum var deseler de teröristbaşının önünün açılması İstanbul seçimlerine yönelik matematiğe de etkisi olduğunu, bunun da sahaya yansıma başladığı görülüyor.

Yeni büyük felaket sürecinin merkezinde olan Suriye kuzeyinde ise sözde büyük Kürdistan'ın batı parçasının kurulması ve tanınması var. Aynen Irak kuzeyindeki Barzani bölgesinin olduğu gibi.

ABD zaten hem siyasi hem de askeri olarak SDG/YPG yapısını tanıyor. En üst düzey komutan ve diplomatları sürekli bölgede.  Fransa PYD/YPG yargısını bile tanıdığını açıklamıştı. En son da PYD/YPG ile diğer sözde Kürt partileri birleştirip garantörleri olma girişimi başlattığını, ABD çekilirse bunları koruma sözü verdiğini biliyoruz.

Son olarak Avrupa parlamentosundan parlamenterin olduğu bir Avrupa heyeti PYD bölgesine resmi bir ziyaret yapıyor.

ABD'nin Suriye özel temsilcisi Jeffrey'nin önceki gün ABD Senatosuna yaptığı açıklamalar Suriye kuzeyindeki PKKistan'ın nasıl oluşturulmakta olduğunu da deşifre ediyor.

Jeffrey Suriye kuzeyinde güvenli bölgenin nasıl kurulacağını anlatırken aslında Batı Kürdistan özerk yapısını tarif ediyor. Buna göre orada bir bölge olacak ama derinliği belirsiz, henüz karar vermemişler. Ama Türkiye'nin istediği derinlik olmayacakmış. Zaten o bölgede ne ABD ne Türkiye olacakmış. Ama PYD polis gücü olacakmış.

ABD ve Türkiye güvenli bölgeyi sadece gözetleyecekmiş. Nasıl? Cevabı yok. Aslında var. Menbic örneği orada duruyor. Menbic sınırlarından girmeden sınırın bu tarafında devriye dolaşarak Menbic'i gözetliyoruz ya!

Trump çekilme kararını açıkladığında Fırat doğusunda sınır hattında ABD'nin 12 civarında gözlem kulesi kurduğunu hatırladınız mı? İşte Türk askerinin temsili sayıda sınırın hemen dibindeki ABD gözlem kulelerine geçmesi belki olabilir. PYD razı olursa.

Sahadaki resim bu iken Türk yetkililer güvenli bölge konusunda ABD ile görüşlerimiz yakınlaşıyor diyor. Ne demekse! Bu apaçık ABD-SDG planı değil mi? Teröristbaşı da Suriye konusunu SDG kapsamında çözülmeli demedi mi?

İşte bunun için yeni sürece büyük felaket süreci diyorum. Teröristbaşının avukatlarıyla görüşmesinden, Jeffrey'nin güvenli bölge tarifinden çıkan SDG'dir. SDG de PKK/YPG'nin maskesidir. Gerçekte ve fiiliyatta olan biten Suriye'de kurulan Batı Kürdistan'dır.

Eğer bu sürece iç politik kaygılarla göz yumulursa bu büyük felaket ve ihanettir.

 

Yazarın Diğer Yazıları