Haber "habercinin namusudur"

Mesleğini çok seven 29 yıllık bir gazeteci olarak derim ki;

-Gazeteci özgür olmalıdır.. Hakarete varmadığı sürece yorum yapmakta da özgürdür..

Ancak, gazetecinin görevini yaparken, namus bilmesi gereken değerler vardır.. Bunların başında da 'haberin dili, haberin üslubu' gelir..

Bir insana dair yorum yapabilirsiniz.. Ama söz konusu olan haber ise, dilinizin ayarı olmalıdır..

Genel olarak ipin ucunu kaçıran iktidar borazanı gazeteciliğin yanında, TV NET adlı televizyondaki meslektaşlarımadır sözüm.. İki gün önceki bir haberde şöyleydi ifadeleri;

-fetö sözcüsü olarak tanımlanan Akşener..

Bunu söyleyen aklın, o çeteyle 10 yıl koyun koyuna yattığı gerçeğini es geçiyorum.. (Bakın, burada yorum var.. Çünkü bu haber değil..)

Ama o televizyonda, yaşlarını bilmediğim meslektaşlarıma bir abi ya da kardeş tavsiyesinde bulunmak isterim;

-Kimden bahsettiğiniz önemli değil.. Haberin dili, o haberin namusudur.. O namus, kaleminizin namusuna emanettir..

Ve şiar edindiğim şu sözü o meslektaşlarımın takdirine sunarım;

-Haber 'Habercinin Namusudur..' Ve namus, menfaatle takaslanmaz..

Bİ SAKİN OLUN!

Duygusal zekası yüksek bir milletiz eyvallah.. Bazı olaylara duygu yoğun bakıyor olmamız, ayırt edici bir özelliğimiz olsa da, kimi zaman ciddi hatalar yaptırıyor bize..

Söz gelimi Milli meselelerde, birçok topluma göre daha heyecanlı ve aktif bir ruh halimiz var.. Bu özelliğimiz doğru yerde doğru tepkiler ve sonuçlar verebiliyor.. Ama yerli yersiz ve hatta kontrolsüz bir şekilde devreye girdiğinde, bize hatalar yaptırıyor..

**

Son örnek Afrin operasyonundan iki gün önce gelen çatışma ve şehit haberlerindeki tavrımız..

Afrin kırsalında sabah başlayan çatışma ve kurulan pusu ile ilgili haberler akşam saatlerinde fısıltı yoluyla ulaştı Türkiye'ye.. Ve sosyal medya denilen canavar hemen girdi devreye..

Bu tür durumlarrda, resmi bilgilendirme konusundaki tembelliğimiz, dezenformasyonun önünü açıyor, onu güçlendiriyor, eyvallah.. Ama ya kişisel sorumluluk duygumuz.. Ona da mı engel bu durum..

O yüzden Bi sakin olun dedim başta..

Bu tür durumlarda;

-Cephede görev yapan askerlerimizin ailelerini, sevdiklerini unutmadan,

-Fısıltı gazetesiyle ve dezenformasyonla edinilmiş bilgilerin, ilk bilgiler olması sebebiyle, akılda en çok iz bırakacak bilgiler olduğu gerçeğini unutmadan,

-Böyle zamanlarda, aklı başında herkesin, her toplumun, öncelikle devletin sözünü beklemesi gerektiği gerçeğini unutmadan,

-Devlet bu konuda tembellik etse bile, sabretmenin, başkasına değil, bize kazandıracağını unutmadan, hareket etmeli der, bu cahil..

**

Bunca yıllık gazeteciliğimde hep dikkat ettiğim nokta burası.. Milli Güvenlik meselelerinde atılacak her adım, ciddi bir sorumluluk taşır..

Bu kurumsal da olabilir, kişisel de..

Afrin'de birşeyler olduğu bilgisi ulaştığında, klavyelere koşup, bulanık bilgileri rakamlarla destekleyip, bir düşman hamlesi olan dezenformasyona katkı sağlamanın hiçbirimize bir faydası yok.. Aksine, büyük zararı var..

Tekraren söylemeliyim ki, bu gerçek, devletimizin bu durumlardaki "İletişim Beceriksizliği" gerçeğini ortadan kaldırmıyor..

Ama devletin bu beceriksizliği de, hiç kimseye, dezenformasyon kulvarında dört nala koşma hakkı vermiyor..

**

Bu konudaki eleştirilerimin kapsama alanı çok geniş.. Bunu yapan kim olursa olsun, hangi görüşten olursa olsun, AKP'li, CHP'li, İYİ Partili, MHP'li, Saadet'li, Demokrat Partili, BBP'li ya da bir başka partili, kim olursa olsun, yanlıştır, sorumsuzluktur..

En yakınım bile olsa, bu konudaki tavrım açık ve net..

De ki orada gerçekten hesap sorulması gereken işler yaşandı..

Klavye başına oturup, rakamlar vermek, kulaktan dolma bilgilerle alçağın ekmeğine yağ sürecek sonuca yol açmak, affedilir bir durum değil..

Milli heyecanla hatalar yapıp, yanlışı fark edince özür dileyebilenleri tenzih ederim..

Ama dikkat..

Hiçbir şey için değilse, eli yüreğinde haber bekleyen analarımızın duyguları için dikkat..

BİRİ BANA DESE Kİ..

Biri bir gün bana dese ki;

-Şu kişi için fetöcü diye yazılar yazıyorlar.. Oysa ben o kişinin o alçak güruhun bir parçası olmadığını, olamayacağını biliyorum..

Ben de ona desem ki;

-Biliyorum efendim.. O zatın fetöcü olmadığını en iyi ben bilirim.. Ama yaptıklarına karşılık bir şeyler söylemek lazım işte..

Bunu dedikten sonra, o kişiye fetöcü demeye devam edersem, bunu söylediğim adamın yüzüne bakmaya utanırım..

**

Biri bana dese ki;

-Beka gerekçesiyle, ülkeyi beka sorunuyla yüz yüze getiren iktidara destek olmak aklıma yatmıyor..

Ben de ona desem ki;

-Ne bekası efendim.. Bu ülkenin asıl beka sorunu bu iktidarın kendisidir.. Ama siyaseten bunu böyle dillendirmek mecburiyetindeyiz..

Sonra, beka sorunu dediğim iktidar ile omuz omuza, Türkiye'nin bekasını sağlama almaya çalıştığımı iddia edersem, o kişinin yüzüne bakmaya utanırım..

**

Biri bana dese ki;

-Ne olacak? Parti kongresi yapılabilecek mi?

Ben de ona desem ki;

-Elbette efendim. Yapılır, hiçbir sonuç çıkmaz.. Demokratik şekilde yapılır elbette..

Sonra çıkıp, 'Bizim de sürprizimiz' var diyerek, Cumhuriyet tarihinin en büyük kalkışmasından 1 hafta önce 'Demokratik' dediğim o kongreyle ilgili ali-cengiz işler yapar, iptal ettirirsem, bunları dediğim kişinin yüzüne bakmaya utanırım..

**

Bunları durduk yere anlatmadım.. Birkaç gün önce bir abim bana sordu;

-Neden işten attılar seni?

Bunları anlattım.. Ve bir umut dedim ki;

-Burada sayamadıklarımı da düşününce, sanıyorum yüzüme bakmaya utanıp, oradan uzaklaştırdılar..

HABERİN VAR MI?

Bugün İstanbul'dayız.. Beşiktaş Akatlar Spor Salonu'nda buluşuyor "İYİ İnsanlar"

Meral Akşener de katılacak, İYİ Parti İstanbul İl Kongresi'ne..

Sözünü diyemeyenler.. Fikrine tercüman arayanlar.. Memleket diyenler..

Yerimiz belli, buyrun, iyiliğe güç katarsınız..

Yazarın Diğer Yazıları