Halkın lideri!

İstanbul Barosu seçimlerinde, Ümit Kocasakal ve ekibi 12 bin 819 oyla, diğer adayların tümünden fazla oy alarak seçildi. Türkiye’de bütün kurum ve kuruluşları, iktidarın Küresel Haçlı Seferi demek olan Büyük Orta Doğu Projesi’ne teslim olmasına ve bu çerçevede Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zaafa uğratmasına direnemezken, İstanbul Barosu’nun sağlam duruşunun avukatlardan büyük destek görmesi, elbette Türkiye için bir ümit ışığıdır.
Millet, AKP politikalarından kurtulmak için zaten siyasette her yönüyle güvenebileceği bir lider arıyor. Bu itibarla, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’a baro başkanlığının ötesinde sorumluluklar yükleniyor. Geçen akşam Ulusal Kanal’da Ümit Zileli’nin Sesli Gazete programına Ümit Kocasakal ile birlikte katıldım. Seyircilerden bazıları, Kocasakal’a  “Cumhurbaşkanı adayı ol”  diyordu.
Ümit Kocasakal’a bu kadar ilginin yönelmesinin sebebi, milli, ilkeli, kararlı, hukukçu duruşu yanında yürekli duruşudur. Balyoz Davası’nda, İstanbul Barosu yönetimi olarak, adil yargılama hakkını savunmaları sebebiyle haklarında soruşturma açılması ve ifadeye çağrılmaları; bu tutumun hukuka aykırı olması sebebiyle çağrıya uymamalarından bahsediyorum. Evet, hukuk bunu gerektiriyordu ama, adamlık işte böyle zor zamanlarda belli oluyor. Ve halk, yürekli davrananları seviyor..

 

***

 


Bir hareketin geniş halk kitlelerini ayağa kaldırması, önce kendi mensuplarına güven, heyecan ve şevk vermesi sayesinde mümkün olabilir! Bu da liderlik vizyonu ve inanmış bir kadro ile mümkündür! Ümit Kocasakal, kendi kurumunda bu liderliği gösterdiği için daha üst makamlara layık görülüyor. Tabii, bir baro yönetimi ile ülke yönetimi bir değildir ama burada önemli olan, liderin kişiliğine olan güvendir.
Türkiye, Atatürk’ün gençliğe hitabesinde tahmin ettiği şartları yaşıyor bugün.. AKP hükümeti, son birkaç yıl içinde, Türkiye’yi federalleştirmenin ekonomik ve yasal alt yapısını hazırladı. Devletin askeri ve sivil kanadı, ana muhalefet partisi, hatta milliyetçi olarak kabul edilen muhalefet partisi bile bu durum karşısında halka güven vermiyor.. Bocalama, günümüzdeki tehditleri dikkate alarak cumhuriyetin kuruluş felsefesini fikir, strateji ve taktik yönden daha da güçlendirecek bir liderlik yoksunluğundan doğuyor.

 

***

 


Cumhuriyetin kuruluş felsefesi, tam bağımsızlık, millet egemenliği, hukukun üstünlüğü ve ulus devlet genel ilkelerine dayanır.
Devletin kuruluş ilkeleri şimdi Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı tarafından tehdit edilmektedir. Milletin adını bile değiştirmek  istemektedirler.
Atatürk, her ne kadar böyle bir durumda gençliğe görev vermişse de
 “Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini, ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur.
Allah göstermesin milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır.
(...) Subayların yaşamak için bir çaresi vardır; şerefini korumak! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına almaktır.
Dolayısıyla subaylar için ’ya istiklâl, ya ölüm’vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!” demiştir.

 

***

 


Atatürk’ün bu sözlerini hatırlatarak askerlerin duruma el koymasını kastetmiyorum. Mesela Genelkurmay Başkanı’nın, kendi kurumunu korumak için direnmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. 
İşte halk o direnişi, TSK’da, CHP’de veya MHP’de göremediği için Ümit Kocasakal’ın şahsında güvenebileceği bir lider arıyor, hatta liderlik arıyor.

Yazarın Diğer Yazıları