Hangi İslam?!

Hangi İslam?!

"Zor oyunu bozar." demişler. Kimi ülkelerde kadınlar cendereye alınıyor, yok şöyle örtüneceksin, yok şöyle hareket edeceksin. Zorlamalar oyunu bozuyor. Tartışmalar başlıyor, iş çığırından çıkıyor. Canlar gidiyor.

Bir yerde, halk talepleri için sokaklara dökülüyor. Yafta hazır: "Dış güçlerin uşakları!"

"Dış güçler"in kışkırtması bir yere kadar.

Unutmayın ki; kışkırtmanın da bir zemini var. Sokakta insanı nasıl itekleyebilirsiniz? Hoşnutsuzluk kışkırtıcı için bir anahtardır. Bazen bu anahtar zor çevrilir, bazen kolay.

"Örtünme", "kadına tavır" yüzünden bazı ülkeler kaynıyor. 

Birçok "İslâm" ülkesinde örtünme Türkiye''deki gibi değil. Türkiye''de zinhar saçının teli görünmeyecek! İslâm "saç"a indirgenmiş.

Kur''ân''da "tesettür" ayeti bulunuyor (Nur Suresi, 24/31). "Re''s" (baş) ifadesi yok; "hımâr" (örtü) var. Müfessirler, kendi bilgi ve inanç çerçevesinde "hımâr"ı yorumluyorlar, "re''s"i de içine alıyorlar. (Bu satırları yazarken bir "müfessir" arkadaşla konuştum. Saçın örtülmesinde müfessirlerin ve muhaddislerin ittifak hâlinde olduğunu söyledi. Bu arkadaş, bir şey daha söyledi: Örtünmede "devlet" kimseyi zorlayamaz. Örtünmenin sevabı da günahı da ahiretle ilgili. Açık giyiniyorsun veya tesettürlüsün. Devletin müdahalesi olamaz.)

Başını çepeçevre saracaksın! Örtünmeyi şart koşan bazı ülkelerde, başına öylesine bir eşarp tak, yetiyor.

Lüzumsuzlar kendilerince bir "din" icat edip müdahaleye kalkışıyorlar. Elbette edepli giyilecek, elbette dinî hassasiyetlere, insan kendisi için değilse, karşındaki için dikkat edecek, bu dengeyi mutlaka kuracak. Hiç kimse, lüzumsuz yeni ifadeyle "Ben ''bireyim'', istediğimi yaparım! İstediğim gibi giyinir, istediğim gibi hoplar zıplarım!" diyemez. Kâğıtta yazılı kanunlar yanında gönülde yazılı kanunlar da var. Kim nasıl inanırsa, nasıl tavır belirlerse belirlesin içinde "din" kapısını açık tutmak mecburiyetindedir. Dediğim gibi kendisi için değilse, karşısındaki için bu sınırı koyacak.

 "Her yer imam hatip, herkes imam"ı şiar edinmiş bir iktidar zamanında, örtülüsü örtüsüzü fark etmeksizin, bu sınırın alabildiğine aşılması, edep, haya tanımaması düşündürücü. Bazı imamlar burunlarından soluyorlar! Öyle ağır ifadeler kullanıyorlar ki, insana "Din bu değil!" dedirtiyorlar. İmamlar Haseki Eğitim Merkezi''ne çekilip "düşmanlık" üzerinden dinin anlatılamayacağına dair eğitim verilecek mi? Sahi geçen mart ayında doğrudan Diyanet İşleri Başkanı''na bağlı Diyanet Akademisi kuruldu. Sanırım, Haseki de bu akademinin bünyesine alınacak. İmam hatipleştirme eğitimi mi verilir, yoksa İslâm aslıyla anlatılır mı? Bilemeyeceğim. (Gerçekçi eğitime umudumun olmadığını da söyleyeyim.)

İslâmda "tebliğ" meseline sık giriyorum. Kur''ân-ı Kerîm''in buyruğudur:"Lâ ikrâhe fî''d-dîn" ("Dinde zorlama (ve baskı) yoktur.")

Şart konulduğunda aksülamel doğuyor.

Sen örtünüyorsun, örtünmüyorsun tartışmasında, asıl mesele nedir biliyor musunuz? Kişinin "günah"ına ve "sevab"ına karışmaktır! Kur''ân''da "takva" (Allah''a karşı gelmekten sakınma) öne çıkar. (Araf Suresi, 7/19-26 ayetlerine bakılmalı.)

İslâm ülkelerine bakın, "İslâmî" uygulamalardan bahseden rejimlerin hiçbirini Kur''ân-ı Kerîm naslarıyla, Sünnet-i Nebevî''yle örtüştüremezsiniz. Kendi çizdikleri sınırları "İslâm" kabul etmişlerdir. Bizdeki ulemaya sorarsanız, "İslâm" çok daha farklı.

Hemen bütün İslâm ülkesinde "kişi otoritesi" ("diktatörlük" diyebiliriz) esas.

İslâmda diktatörlük, tek adamlık, sultanlık var mı?!

Yazarın Diğer Yazıları