Hani hayat eve sığıyordu?

Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü'nün ilan ettiği salgın sırasında, aralıklı sokağa çıkma yasakları dışında 65 yaş üstü ve 20 yaş altı vatandaşlarını tamamen eve hapsetti. Haftada bir-iki izin de verilmeye başlandı ama bu uygulamanın hiçbir bilimsel tarafı olmadığı konuşuluyor.

CHP Ordu Milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında bakın neler söyledi:

* 65 yaş üstü vatandaşlarımız kış aylarından çıktıktan beri ev hapsindedir. Güneş ışığına bağlı D vitamini eksikliği bağışıklığı da yaşlılarda zaten sorun olan kemik yapısını olumsuz etkilemektedir.

*Covid-19 hastaneleri ve diğer hastaneler şeklinde bir ayrım olmaması da bu insanların hastaneye gitmekten imtina etmesine sebep olmaktadır.

* 65 yaş üstü için uygulama artık "evde hayat var" değil "evde sorun var" şekline dönmüştür. Evin içi dışardan riskli haldedir.

* 65 yaş üstü ve 20 yas altı kısıtlama bu grubun sağlığını korumak için değil sokaktaki insan sayısını azaltmak için düşünülmüş ve ekonomik olarak aktif olmayan grupları eve kapatmak olarak uygulanmıştır.

* Bu durum artık bireysel hak ve özgürlüklerin belli bir grup aleyhine kısıtlanmasına girer ve Anayasamıza da aykırıdır.

***

Daha garip uygulamalar da var. 65 yaşın üstündekilere, yanlarında bir refakatçi bulunması kaydıyla memleketlerine gitme hakkı tanındı! Bu uygulama ile Anayasa'daki temel haklar çiğnenerek, mahkeme kararı olmadan bunca insana vasi tayin edilmiş oldu! Memleketi veya yazlığı olan gitti. Olmayan nereye gidecek? Ev hapsine devam!

Bir de refakatçiye "72 saat içinde geri dönmek" gibi komik bir şart getirildi. Sonra şehirlerarası seyahatler açıldı ama toplu taşımalar, HES kodu almak şartına bağlandı. Devlet, halk sağlığını korumak gerekçesiyle, telefonunuzdaki bilgilerle birlikte sizi her an takip edecek! Bugün HES kodu isteyenler, yarın aşı sertifikası da isteyecek mi? 

Derken, toplu taşımada yüzde 50 doluluk sınırlaması kaldırıldı. Özellikle İstanbul'da, metrobüslerde durum eski haline geldi. Üç aydır uygulanan tedbirlerin ne kıymeti kaldı?

20 yaş altı uygulaması da 18 yaş altına çekildi. Öyle ya 18 yaşındaki gence seçme seçilme hakkı tanıyorsunuz ama "evden çıkamazsın" diyorsunuz! 18-20 yaş arasındaki gençler de ekonomiye katkıda bulunabilir değil mi?

Ayakta mı uyuyoruz?

Bu arada Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, aşı çalışmalarının devam ettiğini, Rusya ile ortak aşı üretmek gibi farklı bir karar da alındığını açıkladı.

2009 yılında, domuz gribi senaryosu gündemdeyken, dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ilaç kartellerinden 43 milyon doz aşı ithalatı için bağlantı yapmıştı. Başbakan Tayyip Erdoğan salgında tartışmalı bir durum olduğunu belirterek, "Ben aşı yaptırmayacağım" deyince, aşılama faaliyetleri durdurulmuştu.

O zaman da 42 kişilik bir "Pandemi Bilim Kurulu" oluşturulmuş, aşıyla ilgili kararlar bu kurulun tavsiyesiyle alınmıştı. Recep Akdağ, "Toplamda 6 milyon doz aşıya ödeme yaptık. Bunun 3 milyon dozunu kullandık." demişti. Yani üç milyon kişiye, gereksiz yere domuz gribi aşısı yapılmıştı.

İsveç'te, narkolepsi yani uyku hastalığının, domuz gribine karşı geliştirilen Pandemrix adlı aşıyı olanlarda daha yaygın görüldüğü bilimsel araştırmayla ispatlanınca, aşı, dünyanın gündeminden düşmüştü. Hollanda hükümeti, domuz gribi aşısı yaptırdıktan sonra hastalanan vatandaşlarına tazminat ödemeye karar vermişti. Türkiye'de domuz gribi aşısı olan 3 milyon kişinin uyku durumunu araştıran var mı? Yoksa ayakta mı uyuyoruz?

 

dfs-004-001-011-001-001-001-002.jpg

Yazarın Diğer Yazıları