Hani olmazdı...

     "Türklüğü reddeden, milliyetçiliği ayaklar altına alan bir inkârcıdan Türkiye Cumhurbaşkanı olmaz, olamaz, olamayacaktır" lâfı Devlet Bahçeli'nin...

      Fi tarihinde partisinin grubunda söyledi bu lafları...

      Bugün Erdoğan nerede, Bahçeli nerede ona bakın...

      * * *

      YouTube'a girin, Bahçeli'nin AKP'yi destekleyeceğiz açıklamasından önce başka neler dediğini de dinleyin...

      Yakın günlerde, cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacaklarını söyleyen Bahçeli, o tarihte diline Erdoğan'ı dolayıp neler demiş neler......

      Bir lâfı da şu:

      -İki yanlıştan bir doğru çıkmaz...

      Bitmedi:

      -Tekeden süt sağılmaz...

      Noktayı da şöyle koydu:

      -Recep Tayyip Erdoğan'dan da cumhurbaşkanı olmaz...

      Erdoğan bugün Cumhurbaşkanı, Bahçeli de sadık bir destekçisi...

      * * *

      Siyaset işte öyle bir şey!

DERKENAR

      BERİ yanda Bahçeli'nin sağ kolu sayılan Semih Yalçın'ın, kısa süre önce Erdoğan'ın vatana ihanet suçuyla yargılanmasını istediği ortaya çıktı. MHP Genel Başkan Yardımcısı, Tayyip Bey'in suçunun sabit olduğunu söyledi ve yargının önüne çıkarılması gerektiğini savundu. Bu çıkışı herhalde ne Erdoğan, ne Bahçeli unuttu. Bu suçlamalar ortadayken tarafların  nasıl ve hangi yüzle bir araya gelecekleri oldukça düşündürücü. Kurulacak ittifak komisyonlarından, bakalım ne karar çıkacak..

Görüntüler saklansa ne değişir

       Muğla ve Aydın illerimizin kadastro kayıtlarına göre bize ait olduğu sabit 18 ada ve kayalık bugün Yunan'ın elinde...

       O adaları Palikarya bizden silah kullanarak almış değil; hepsini biz, AB üyeliğimize destek çıkmaları kaydıyla verdik...

       Sonuç...

       Adalar elimizden çıktı o kadar; zerre destek vermediler, belki de el altından köstek oldular...

       * * *

       Birkaç gün önce -Ümit Yalım tarihini  6 Ocak 2018 olarak açıkladı- Yunan Başbakanı kravatsız Çipras, Savunma Bakanı Kammenos ve Genelkurmay Başkanı Apostolakis birlikte önce Kelemez adasına geldiler, orada fazla kalmadan Kardak kayalarından geçip Keçi Adası'na çıktılar ve askeri törenle karşılandılar.

       Denize haç atma töreninde hazır bulundular...

       O töreni Yunan televizyonları yayınladı...

       Ekrana sürekli olarak adadan görüntüler ve Yunan bayrağı yansıtıldı...

       Yunanistan'dan getirilen sivil halk da ekranlarda yer aldı...

       * * *

       Bu görüntülerin yayınlanmasına yasak koyduk. Bu suretle gerçeği gizlemeye kalktık...

       Durum değişti mi...

       Ne gezer; ellerimizle teslim ettiğimiz adalar hâlâ Yunan işgalinde...

       * * *

       Şimdi, Erdoğan gibi sorayım; görüntüleri saklasak ne yazar, saklamasak ne yazar...

Demokratik hakları kullanmak...

      Başlamış bir Abdullah Gül olayı yok ki bitmiş olsun...

      Erdoğancı kalemler ve aklı bir karış kafasının üzerinde gezen yazarlar, bu olayın Erdoğan'ın çıkışıyla sona erdiğini kalemlerine doladılar...

      Tekrarlıyorum, başlamış bir olay söz konusu değil...

      * * *

      11. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün uyarı mahiyetindeki çıkışını olay sayanlar, bu çıkışın altında başka niyet ve tavır arıyor olabilir. Bunu da herhalde, karşıt girişim sırasına sokarak Erdoğan'ın elini güçlendirmek için yapıyorlar...

      Bir kısım medya, yandaşlığa çok alıştı, durumdan vazife çıkarıp kendiliğinden iktidarcı olup çıktı, Gül'e yüklenenler bunlar...

      * * *

      Gül, sosyal sorumlulukların farkında olan bir siyasetçi; demokratik haklarını kullanıyor ve demokrasiye bağlı olarak yaşamayı yeğliyor. O nedenle, demokrasi dışı gelişmelere de tepki koyuyor...

      Bu durumda Gül'ü, antidemokratik olgulara karşı tavır alması yüzünden olay çıkaran mihrak saymak, edepsizliktir, ayıptır... 

            * * *

      Gül'ün de her yurttaş gibi konuşmak, düşünmek, düşüncesini açıklamak hakkıdır...

      Eleştirmek de öyle...

      Gözüne perde inmişlere yolu göstermek onun da, hepimizin de boynuna borçtur...

      Sırf bunlardan dolayı Gül'e yüklenmeye yeltenenlere söylenecek sadece şudur; siyaset, tıpkı gazetecilik gibi, kötü niyetle yapılamayacak bir iştir...

Partizanlığın son örneği

           Partizanlığı her yere bulaştırdılar; Elazığ Millî Eğitim Müdürlüğü bu illete odaklanmış alanlardan biri...

       Müdürlük, okullara bir yazı gönderip 13 Ocak günü yapılacak AKP kongresine bütün personelin ve öğretmenlerin de dinleyici olarak katılmalarını istedi...

       Katılmayan olursa, yandı...

       Kent dışı okullara sürgün...

       * * *

       Buna da şükretmek lâzım; ya "Öğrencileri de beraberinizde getirin" komutu verselerdi...

       AKP iyice çocuk parkına dönerdi!

Yazarın Diğer Yazıları