Hani sandık meşruiyeti önemliydi?
Önceki gün İzmir’in eski Belediye Başkan Tunç Soyer’in tutuklanmasının ardından; dün de Adana, Antalya ve Adıyaman Belediye Başkanları gözaltına alındı.
CHP’li belediyelere yönelik art arda düzenlenen bu gözaltı ve tutuklamalar, yalnızca yargı süreçleriyle sınırlı kalmayıp, hukuk devleti ilkeleri, siyasi rekabetin meşruiyeti ve ekonomik güven ortamı açısından ciddi ve geri dönülmez sorun teşkil ediyor.
Zira, demokrasilerde egemenlik halka aittir. Bu egemenliğin pratiğe döküldüğü yer ise sandıktır. Bu nedenle sandıktan çıkan sonuç, halkın iradesinin en doğrudan ve en güçlü ifadesidir.
“Sandık demokrasinin namusudur” diyen, “Sandığa saygı duymayan, millete saygı duymuyor demektir” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP’li belediyelere yönelik operasyon karşısında tutumu, esas olarak kendi meşruiyetini de etkileyecek kadar kritik önemdedir.
Meşruiyet ve seçmen iradesi
Belediye başkanlarının tutuklanması sadece bireysel özgürlükle ilgili değil, yerel yönetimlerin anayasal konumunu ve özerkliğini doğrudan ilgilendiren bir meseledir. Bu tür işlemler, ancak açık, tarafsız ve güven verici bir yargı süreciyle açıklanabildiği sürece meşru sayılabilir. Aksi takdirde, hem özerklik ilkesi hem de halkın demokratik iradesi ağır şekilde zedelenmiş olur.
Buradaki en kritik noktalardan biri, halkın seçme hakkı ile merkezi idarenin görevden alma yetkisi arasında kurulması gereken hassas dengedir. Belediye başkanları doğrudan halk tarafından seçildiğinden, onların görevden alınması halk iradesine dolaylı bir müdahale anlamı taşır. Bu nedenle görevden alma süreçlerinin son derece dikkatli, şeffaf ve adil yürütülmesi gerekir.
Buna ek olarak, bu uygulamaların yaygınlaşması durumunda, seçimle gelen yönetimlerin fiilen işlevsiz hale gelmesi riski doğar. Seçmenin sandık yoluyla verdiği yetki, yargı süreçlerine tabi kılınarak sıkça devre dışı bırakılırsa, demokratik meşruiyet zedelenir. Bu da sadece hukuk devleti ilkesiyle değil, anayasanın 67. maddesinde düzenlenen seçme-seçilme haklarıyla da çelişir.
Sandığın önemi
Sandıkla gelenin, yargı kararı olmaksızın götürüldüğü bir düzende halkın iradesinin kıymeti ne olur?
Seçmen sandık başına gidip tercihini yaptıysa, bu tercihin arkasında durmak yalnızca siyasetçinin değil, devletin, yargının ve toplumun görevidir. Anayasa, yerel yönetimlerin özerkliğini açıkça tanır. Ama bugün bu özerkliğin soruşturma ve tutuklama eliyle kuşatılması hukuk devleti açısından oldukça endişe verici. Üstelik dikkat çekici bir şekilde yalnızca muhalefet belediyeleri hedefte.
İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun da altını çizdiği gibi: Yıllarca hakkında yolsuzluk iddiaları ortaya atılan, Sayıştay raporlarına yansıyan eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek yargılanmadan yaşamını sürdürüyor. Ama CHP'li başkanlar bir bir gözaltına alınıyor. Bu durum, adaletin terazisinin şaştığı algısını güçlendirmiyor mu?
Hukuk güvenliği yalnızca iktidar sahiplerini değil, muhalefeti de kapsamalı. Kapsamıyorsa, orada hukuk yoktur. Sandığın meşruiyeti, sadece kazanılan gece değil, yönetilen yıllar boyunca korunmak zorundadır.
Soru şu: Bu gidişat, gerçekten yolsuzluğu ortadan kaldıracak bir mücadeleden mi kaynaklanıyor, yoksa sandığı yalnızca şekli hale getirerek sandığın meşruiyetini mi ortadan kaldırıyor?
Yangınlar, sorumlular ve eleştirilemezlik!..
Hani sandık meşruiyeti önemliydi?
Erken Seçim Çağrısı: Sandık Yalnızca Tepki Değil, Umut Olmalı
CHP Kurultayının iptali!..
Demokratik Tartışmanın Bastırılması
Savun(ma) hakkı
Değişiklik Talepleri ve Siyasi Mühendislik
Kurumlar güçtür
İktidar İçin En Büyük Tehlike Eleştiri
Bayramlaşmama: Bir sorumluluğun reddi









