Hapishane kapıları demirdendir…

Hapishane kapıları demirdendir…

"Çocuklar küçük, birisi 9, öbürü 11 yaşında…

Hapishaneye giderken bayrama gider gibi seviniyorlar… Benim üzüntümü, yol boyu ağlayışımı anlamıyorlar… Gözleri bana takıldığında birkaç dakika durgunlaşıp, sonra kendi aralarında gülüşmeye oynamaya başlıyorlar… Sonra yine birbirimize sarılıp sessizleşiyoruz…

 İçeri girmek için 4-5 saat beklemek gerekiyor, bu bekleyiş sırasında çocuklar için yanımda su, küçük yiyecekler götürüyorum, bir hapishane torbamız var… Üst aramaları başlıyor, nöbetçiler, gardiyanlar, görevliler, yüzü gülmeyen, ürkütücü silahlı güvenlikçiler, sayısız demir kapı…

Birkaç yerde göz retinası taraması yapılıyor… x ray cihazlarından geçiyoruz…

İçeri giren çocuklar ile tutukluların bir sarılmalarını görseniz, çığlık sesleri beton duvarlarda daha da büyüyor… Gözyaşları, öpücükler, sarılmalar, koklaşmalar…

Ve ayrılış anı…

 Çocuklar babalarını orada bırakıp niçin gittiğimizi anlamıyorlar… Ağlamaktan onlara hiçbir şey anlatamıyorum… Hapishanenin önü, sinemalarda gördüğümüz esir pazarlarında zorla annelerinden, babalarından alınıp götürülen çocukların görüntülerini andırıyor… Suçumuzu sorarsanız; henüz söylemediler…"

*

Yüzlerce mektuptan birisi bu…

38 bin tutuklu var…

Ve sokağa atılmış (bir teki devleti FETÖ'ye teslim eden iktidar erkinden değil) bir milyon insan…

 *

Ergenekon-Balyoz sürecinde, bir yılbaşı gecesi camda babasını beklerken uyuyan çocuklarımızı yazarken de…

Bu günlerde babasını görmeye giden çocukları anlatan böyle mektupları okurken de içimizde kıyametler kopar bizim…

(…)

Ve biz; her zaman, her yerde, herkes için sadece hukuku istiyoruz…

*

Hukuku insanlar yapar…

O olmadığı zaman, içimizdeki hukukun adıdır; vicdandır…

*

Susma vicdan…

Susma…

Bekir Coşkun Sözcü

***

"Türkiye'nin kanayan yarası"

Bu kafaya teslim edilmiş olması

-------

Bütün dertleri ahlaktı!..

Türkiye'de ahlak çökmüş, bunlar düzeltecekti…

"Edep, adap, ahlak" diye diye, toplumun ahlak anlayışını da çürüttüler!..

"En az üç çocuk" "Üç, beş, Allah ne verdiyse" "Doğurun doğurabildiğiniz kadar" "Bir çocuk mu? Olmaz, bas gaza"

İşe Orman Bakanı da karıştı: "Beş çocuğu olmayanı müdür yapmam"

Sonunda iktidardan Meclis'e yasa teklifi geldi: "Küçük kızlar tecavüzcüsüyle evlendirilsin, tecavüzcü hapisten kurtulsun"

* * *

İktidarın teklifi bunun gibi bir şey… Efendim düğün yapılıyormuş, siyasetçisi, yöneticisi, savcısı da gidiyormuş… Sonra kızın yaşı küçük diye damat hapse atılıyor, mağdur oluyorlarmış…

Aslında bu durumda…. Damadın ailesi ahlaksız!.. Kızın ailesi ahlaksız!.. Nikahı kıyan imam ahlaksız!.. Düğüne giden siyasetçi, yönetici, savcı ahlaksız!.. Eğer ortada tecavüz yok da aileler evlendiriyorsa, o kızla erkeğin analarıyla babalarının hapse atılması gerekir!..

* * *

Burada iki durum var… Birincisi, yukarıda anlattığımız gibi ailelerin ahlaksızlığı sonucu kız çocuğunun düğün dernek evlendirilmesi… İkincisi, tecavüze uğrayan küçük yaştaki kızın ailesinin parayla veya başka türlü baskıyla ikna edilip tecavüzcüsüyle evlendirilmesi… Bunlar yeni bir şey değil, daha da sıklıkla görülmeye başlanan olaylar

(…)

 Yangından mal kaçırır gibi gece vakti Meclis'e getirilen teklifin sahiplerinden AKP'li vekil ortaya çıktı ve bütün tepkilere meydan okudu: "Teklifi geriye çekmiyoruz" Çünkü bu durum Türkiye'nin kanayan yarası imiş!..

 * * *

Türkiye'nin kanayan yarası, ahlaksızlığın, kadına şiddetin, magandalığın, ilkelliğin ülkeyi sarmasıdır… Türkiye'nin kanayan yarası yoksulluk, yolsuzluk, hırsızlık, adaletsizliktir… Türkiye'nin kanayan yarası dinin bile ahlaksızlığa alet edilmesidir…

Sonuç olarak… Türkiye'nin kanayan yarası ülkenin bu kafalara teslim edilmiş olmasıdır!..

Mehmet Türker Sözcü

***

DEMAGOG

Yabancı bir düşünüre sormuşlar:

- Demagog kime derler?

Cevap vermiş:

- Sandalı kendi sallayıp da denizde korkunç bir fırtına olduğuna herkesi inandıran adama derler...

- Peki Türkiye'de demagog kime derler?

- Fırtınada dalgalar kabarmış, tekne alabora olmak üzereyken dümende gayet sakin oturan ve:

"Hava enfes, deniz sakin, merak edilecek bir şey yok", diyebilen adama…

Melih Aşık Milliyet

***

Kanayan yaraysa niye geceyarısı

-------

…Getirilmek istenen yasa çocuğa diyor ki; tecavüzcünle evlen!.

Efendim, evlilik kızın rızasıyla olursa..

Cebir, şiddet, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın..

Cevabı başkan yardımcılığını Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızı Sümeyye Bayraktar'ın yaptığı KADEM derneği verdi..

Tecavüzcülere af getiren milletvekillerine sordu..

'Cebir ve tehdit olmasa bile küçük yaştaki kız çocuğunun kendi iradesi nasıl tespit edilecek?'

Haklı..

Çünkü, yasa önerisi tecavüzcüyü bırakmakla kalmıyor.. Tecavüze uğrayan kızı tecavüzcüsünün yatağına itiyor.. Zorluyor.. İkinci kez tecavüze zorluyor.. 

***

Affı savunan Başbakan demiş ki; 'Geçmişte bu cezaların varlığından haberdar olmayanlar var. Bir kereye mahsus mağduriyetlerini gideriyoruz. Bundan böyle bu şekilde evlenmeler olursa yine suç olacak.'

Bunu sokaktaki adam değil..

Başbakan söylüyor..

Çocuklarla imam nikâhıyla evlenerek yatağa girmenin (zorla, şiddet kullanarak, tehditle veya ailesinden satın alınarak veya arzusuyla önemli değil) suç olduğunu bilmeyenler varmış..

Yasayı bilmemek ne zamandan beri mağduriyet nedeni..

Yarın öbür gün biri çıkar da..

Adam öldürmenin suç olduğunu bilmiyordum derse..

Dolandırıcılığın suç olduğunu bilmiyordum derse..

Yolsuzluğun suç olduğunu bilmiyordum derse..

PKK'ya katılmanın suç olduğunu bilmiyordum derse..

FETÖ'ye girmenin suç olduğunu bilmiyordum derse..

ByLock kullanmanın suç olduğunu bilmiyordum derse..

Darbe girişimine katılmanın suç olduğunu bilmiyordum derse..

(…)

Kanayan yaraya merhem mi, yeni yaralar açmak mı diye fazla düşünmenin anlamı yok..

Soru şu..

İktidar yaptığı işin doğruluğuna inanıyorsa.. Tepki almayacağını düşünüyorsa.. Neden gece yarısı önergesiyle araya sıkıştırdı..

Mehmet Tezkan Milliyet

***

Derhal geri çekilmeli

--------

Perşembe gecesi geç saatte Ak Partili 6 milletvekili tarafından emrivaki gibi Meclis'e getirilen "çocuk tecavüzcüleri" ile ilgili önerge bu kadar sorun arasında gündeme bomba gibi düştü. Önergenin verildiği andan başlayarak tüm ülke bu konuya kilitlendi.

Başbakan ile Adalet Bakanı'nın önergeyi savunmaları, özellikle Adalet Bakanı Bozdağ'ın "Tecavüz değil, küçüğün rızasıyla gayrı resmi evlilik"lerden söz edildiğini açıklaması büyük tepki almaya devam ediyor.

Birden çok çocuğa cinsel saldırıda bulunan sapıkların haberlerine her gün rastlanırken, bir önerge verilecekse bu ancak "cezaları ağırlaştırmak" yönünde olmalı, toplum daha fazla gerilmeden bu önerge geri çekilmelidir!

Güngör Mengi Vatan

***

Nedir bu alacakaranlık sevdası

-------

Adalet Bakanı çıkıp gözümüzün içine baka baka "Merak etmeyin, utanılacak bir şey yok" demeye getiriyor...

* * *

AKP'li komisyon üyeleri gözümüzün içine baka baka "Merak etmeyin tecavüzcüye geçit yok" yok diyor...

* * *

Ama hepimizin içinde o derin şüphe...   "Yapar bunlar" diyor o şüpheli ses içimizden.

* * *

Haksız mıyız... Siz de sormuyor musunuz...  

"Kardeşim madem utanılacak bir şey yok neden her defasında gece yarısı getiriyorsun bunları Meclis'e..."

* * *

Nedir bu alacakaranlık sevdası...

Çocuğumuzla ilgili en önemli konuyu, herkes uykudayken basıp bitirme telaşı...

* * *

Neden ille de, karanlığın çökmesini, herkesin uyumasını, yarasa vaktini bekliyorsun...

* * *

Bil ki, gece yarısı apar topar kaçırmaya kalkıştığın o kanun hepimizi zona yaptı... Arkadaş, bil ki sinir uçlarımız iltihaplı...

Bir gündüz dışarı çık bak... Millet ayakta... Toplanan imza 1 milyona dayanmış...

* * *

Neden gün ışığına çıkıp, bu toplumun ilgili kuruluşlarıyla, uzmanlaşmış insanlarıyla, mağdurlarıyla konuşup bir yol bulmaya çalışmıyorsun...

* * *

Vazgeç artık, çocuğun en beyaz yaşının en büyük utanç lekesini, en kara gecelerde fısıl fısıl konuşma merakından...

* * *

Halkın önünde gümbür gümbür konuş...

Konuş da herkes duysun, herkes görsün bu ayıbı…

Ertuğrul Özkök Hürriyet

***

"Küçüğün rızası"

------

İsteme, istek...

Türk Dil Kurumu sözlüğünde, "rıza" kelimesinin karşısında böyle yazıyor. Rıza aynı zamanda dini bir terim. Kaynağın birinde "Takdir edilen hükmü sükunetle karşılama"; bir diğerinde "başına gelen bela ve musibetlere sabredip boyuneğme" diye geçiyor.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "küçüğün rızası" derken hangi anlamı kastetmiş olabilir?

Bunun cevabını bilmiyoruz.

Ama bildiğimiz bir şey var: Bugüne dek pek az kavram siyasal İslamı, onun kurmak istediği düzeni, bu açıklıkta anlatmıştı bize. Adeta zihnimizde sapsarı bir ampul yandı.

"Küçüğün rızası" dendiğinde:

Hem reşit olmadığı için yasa önünde çocuk sayılan 18 yaşından küçük bir kızı kastediyorsunuz, hem de regl olduğu için, aslında çocukluktan çıktığını düşünüp bu netlikte ifade edemediğiniz kız çocuğunun rızasından söz ediyorsunuz.

Tarihe kayıt olsun ki, sizin rızanız ile bizim rızamız aynı değil...

Rıza, ancak seçme özgürlüğü varsa insana yakışır.

Rıza gösterilenin dışındaki dünyada seni bekleyen; yoksulluk, şiddet ve çaresizlikse, o rıza insanlık dışıdır, kabulleniştir, boyun eğmedir.

Ve biliyorsunuz değil mi, küçük kızların çaresizce kabullenmeyeceği bir ortamı yaratmak devletin görevidir?

Adalet ise küçük kızlara "düğün dernek" diye şirin gösterilmeye çabalanan imam nikâhlarına boyun eğdirip rıza toplayarak değil, onların eğitim almasını sağlayarak dağıtılır. Biliyorsunuz?

Çiğdem Toker Cumhuriyet

***

İlkel kültürün esareti

------

…Sapık yakalanırsa, hadi evlen kurtul denir. Kız çocuklarımız, alçak düzenin, alçak ilkel yapının, insan altı türün ve bu türü destekleyen siyasilerin sürekli kurbanı olmaktan kurtulamazlar ve "ne yapalım kültürümüz" sürer gider.

Milletvekilleri, kendilerine bahşedilen bu rütbenin gereği olarak parmaklarını kaldırır, eveeeeeet diye bağırır. Kabul edenler, etmeyenler, kabul edilmiştir. Sonra "siyasileri yıpratmayın, saygınlığını koruyun..." palavra lafları. Ne saygınlığı! Onlar her türlü ilkelliğin savunucuları rolünde!

"Halk tecavüz kültürü"ne boyun eğiyorsanız..

Cinayet de bir "halk kültürü", kadın dövme ve öldürme de, hırsızlıklara hoşgörü göstermek de.

Kendilerini tarif ediyorlar: "Bu kültür yaşasın ki biz de yaşayalım!"

Orhan Bursalı Cumhuriyet