"Hata" da tek size mi "hak"?

İktidarın bile seviyeyi bu denli düşürebileceğine ihtimal vermedim. Mehmet Özhaseki'nin açıklamasını okuyana kadar, arkasında sırıtarak poz verdiği ve bir çocuğun eline iliştirilmiş "Hükümeti indireceklermiş, siz benim donumu bile indiremezsiniz" pankartının -samimiyetle- fotomontaj olduğunu düşündüm.

Değilmiş.

Özhaseki, o fotoğrafı sahiden çektirmiş ama dediğine göre "pankartı resim çekildikten sonra" görmüş.

Özhaseki'nin, bir günde kırk değişik yerde, kimmiş neymiş anlamadan sayısız insanla fotoğraf çektirdiklerini anlattığı açıklamalarını okurken, nedense aklıma Muhsin Yazıcıoğlu geldi.

cocuk-007.jpg

Kimmiş neymiş anlamadan fotoğraf çektirdiği (ve sonradan Türkiye'nin başına gelen en kirli tezgâhlardan biri olan cinayeti işleyen) genç yüzünden nasıl da linç edilmiş, adeta bir suç örgütünün başı muamelesi görmüştü.

Kaldı ki, Yazıcıoğlu'nun yanına sokulan gencin zihnini okuma şansı yoktu, Bakan Bey, o görmediyse önünde arkasında dolaşan korumaları, danışmanlarıysa pekala o pankartı okuyabilirdi!

Keza, CHP Genel Başkanı'nın, legal ve geniş katılımlı toplantılarda çekilmiş fotoğraflarda yer alan isimler yüzünden nelerle suçlandığına her gün şahit oluyoruz.

 Bu bir "hata"ysa; "hata" yapmak da sadece iktidar sahiplerine mi "hak" acaba?

SORU-YORUM

Agos'un haberine göre, Fener Rum Patriği Bartholomeos, "Ukrayna kilisesine bağımsızlık beratı vererek kilisenin Moskova Ortodoks Kilisesi'nden bağımsız bir yapıya kavuşmasını onayladı."

Kaymakamlığa bağlı olan Fener Rum Patriği "ekümenik" olmadığına göre, nasıl olabiliyor da Balat'tan alemi yönetiyor? Türkiye Cumhuriyeti bunu denetlemiyor mu?

"Kendi taşıyamayacağınız yükü o çocuklara yüklemeyin"

Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Ceren Damar'ın, kopya çekerken yakaladığı öğrenci tarafından katledilmesinden sonra yazdıklarım üzerine, kendisi hukuk fakültesinde dekan olan kıymetli hocamız Prof. Dr. Meltem Dikmen Caniklioğlu'ndan bir çağrı aldım.

"Asistanlarım ve öğrencilerim hep çocuklarım gibi oldu, çocuklarınızı tehlike karşısında  kendinize kalkan yapmazsınız, kendi  taşıyamayacağınız yükü, göğüsleyemeyeceğiniz sorunları çocuklarınızın omuzlarına yüklemez, başlarına sarmazsınız" diyen Meltem Hoca,  "Araştırma görevlilerine öğrenci danışmanlığı veren ve asistanları her konuda öğrenciyle muhatap eden yeni üniversite politikaları"nın tartışmaya açılmasının gerekliliğini vurguluyor ve şöyle diyordu:

"Maalesef, uzun yıllara dayanan üniversite hocalığı tecrübemde gördüm ki, hocaları yerine tutanak tutan, hocaları yerine ve onlar adına sınav kağıtları okuyan, hocaları yerine danışmanlık yapan, hocaları adına öğrencilerle muhatap olan genç asistanlar, hocaları adına değil kendi adlarına ve kendi eğitim ve iletişim tecrübeleri ile öğrenciyle muhatap olduklarında yanlışlar olabiliyor. Hele de genç bir hanım asistan, bir erkek öğrenciyle muhatap edildiğinde, asistanın ağzından çıkan her söz erkek öğrenci açısından kişiliğine yönelmiş bir saldırı gibi algılanabiliyor. Bu psikolojik gerçeği genç insanlar göremeyebilir, akıl edemeyebilir ama yaşını başını almış tecrübeli hocaların asistanlarını öğrencilerin karşısına kalkan gibi dikerken hiç olmazsa bu konuda bilgilendirmeleri, uyarmaları gerekmez mi?

"Öğrenciyi, bir sorun halinde bana yönlendir" dese ve asistan, hocasından korkmadan, çekinmeden, sorunun çözüm adresi olarak öğrenciye hocayı gösterse daha doğru ve iyi olmaz mı?

(...)  Kopya tutanağı tek imza ile tutulmaz, sınav salonlarında biri hoca en az üç kişi olur, tutanak ortak imza altına alınır, böyle olabilse idi  katilin hedefinde Ceren olamayacaktı, sadece Ceren'le konuşarak veya Ceren'i korkutarak sorunu çözebileceğini düşünemeyecekti.

(...) Bu acı olay vesilesiyle, bilhassa özel üniversitelerde, asistan-hoca ilişkileri ve asistana görevi dışında yüklenen sorumluluklar konusunu  tartışmaya açmakta yarar var.

Bizim bilgisi çok hukukçuya değil,  bilgiyi erdemle taçlandırmış, vicdanı gelişmiş insan hukukçuya ihtiyacımız var..."

Meltem Hoca'ya kulak vermekte, öğrenciyle kimin, ne şekilde muhatap olması gerektiği meselesini, sadece üniversiteler için değil el kadar çocukların öğretmenlerini darp ettikleri orta öğretim kurumları için de, hatta okulların bulundukları semtlerin sosyo-kültürel özellikleri de gözetilerek tartışmak ve çözümle sonuçlandırmakta yarar var. Acilen hem de.

 

Yazarın Diğer Yazıları