HDP neyin partisi?

HDP'nin "Türkiye" partisi olmamasından/olamamasından sık bahsedilir. HDP ve daha önceki benzer partiler "Türkiye" partisi olarak kurulmadı.

HDP, "Halkların Demokrasi Partisi" kısaltılmışı.

Sol Marxist kanat "halk" derken milleti kasteder. Millet derken de, öne çıkarılan da halk/millet içindeki etnisitelerdir.

PKK "sol" bir örgüt olmasaydı ve "dinsiz" örgüt olmasaydı, Türkiye'de dayanmak istediği etnisiteyle hiçbir alâkası olmayan kesimden bu kadar "itibar" görebilir miydi?

Şunu sormak lâzım: Madem Marxist-Leninist bir temele dayanıyorlar, mikro milliyetçiliklerini/daha açık ifadeyle bütünden parça koparmayı, başkalaştırmayı, Marx'ın olsun, Lenin'in olsun hangi fikriyle bağdaştırıyorlar?

Marx, Almanların birlik kurmaları yanındaydı.  Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun dağılmasına, içlerinden otonomilerin, ayrı devletlerin çıkmasına bile karşıydı.  Lenin, Bolşevik İhtilâli'den kısa süre önce, 1914'te "self determinasyon"dan yani halkların kendi kaderlerini tayinden bahsetti. Sonra "Kapitalist" ABD'nin başkanı Wilson self determinasyonu diline doladı. Ancak 14 maddelik prensiplerinin içine bu sözleri sokmadı. Stalin bile kaç defa "halkların kendi kaderlerini tayini" üzerinde durmuştur. Ama kendileri için değil; kendileri dışındaki ülkeler için.

Buradan bakınca Türkiye'de "halklar"dan bahsetmek mümkün mü?!

Marx,  parçalı devletlerin birleşmesini proletaryanın gücü olarak gösterse de, onun her etnisite kendi devletini kursun gibi absürt bir fikrin akla ziya olduğunu elbette idrak etmiştir. Ama muakkipleri, farklı bir çizgiye yöneldiler ve parçalanmayı esas aldılar.

Mahpushaneye atılan HDP'li Ayhan Bilgen'in son çıkışı tartışılıyor. Ayhan Bilgen, İslâmcılıktan gelme. Parti içinde İslâmcılıktan gelen birkaç isim daha olacak. Biri Altan Tan (eski RP'li idi... Kopuşu, RP'nin, 1991'de, MHP ile aynı çatı altında seçime gitmesi yüzünden.)

Diğer bir isim ise Prof. Dr. Kadri Yıldırım. "Etnisite" kimliği yanında "Müslüman" kimliğini de öne çıkarır. İlahiyat mezunudur. Sonra mahallî dil araştırmaları yaptı. Ak Parti iktidarının "çözüm=çözülme" döneminde bazı üniversitelerde ihsas ettiği mahallî dil araştırmaları bölümünün başına getirildi.

Altan Tan da "İslâmî" hassasiyeti ağır bastı mı, bilmiyorum, HDP'yi ağır bir dille tenkit etmişti.

Kadri Yıldırım, HDP'den milletvekili seçilince "dehşet"i yaşadı! "Adamların Müslümanlıkla alâkalı yok!" demeye gelen sözler etti.(Eski telefon tanışıklığımıza dayanarak kendisine bir selâm göndereyim.)

Ayhan Bilgen, bir tarihte Kandil'e kadar gidip icazet almış ve HDP'den milletvekili seçilmişti.

Şimdi ise HDP'nin "Türkiye" partisi olamamasından şikâyetçi. Kendisi de biliyor ki, HDP, kanunî zeminde PKK'nın fikrini işlemek için faaliyet gösterir ve aynı zamanda bir "askerlik şubesi"dir.

Ayhan Bilgen neden daha önce bu çıkışı yapmadı? Hapishaneye düşünce mi aklına geldi?

HDP'yi kastederek"Siyaset boşluk affetmez. Sorunlarıyla yüzleşip çözecek kapasiteyi sergileyemeyen organizmalara müdahale kaçınılmaz hale gelir. Hem müdahaleden şikayet edip hem Kandil ve İmralı için pozisyon belirlemeye kalkmak, kendi pozisyonunun gereğini yapamamakla ilgili bir handikaptır." diyor.

Ayhan Bilgen, hapiste HDP'ye tavır aldığına göre, "Yukarı"ya selâm gönderiyor, "Beni onlarla karıştırmayın. Ben ayrıyım ve hatta size daha yakınım. İnşallah geçmişteki İslâmcılığımı dikkate alırsınız." demeye getiriyor.  

 

Yazarın Diğer Yazıları