Hekimhanlı Âşık Esirî'de söz varlığı ve Arkaik sözcüklerin kullanımı

Hekimhanlı Âşık Esirî'de söz varlığı ve Arkaik sözcüklerin kullanımı

Bir ulusun kültür değerleri, kavram dünyası, yaşam biçimleri söz varlığının incelenmesiyle belirlenebilir.

Her toplum, kendi bakış açısı ekseninde yorumlayarak kültürünü oluşturur. Çünkü dil, çevre koşullarıyla biçimlenirken, çevre de o dili konuşan insanların bakış açılarıyla biçimlenir. Dil, ulusal kültürün en önemli aktarıcısıdır.

19. yüzyılın önemli âşığı Hekimhanlı Âşık Esirî''nin dilindeki sözcük kadrosunun zenginliği yani söz varlığı, şiirlerin estetik değerini yükseltmektedir. O''nun Türkçesi, köylünün, çobanın, şehirdeki halkın Türkçesidir. Ayrıca Alevi-Bektaşi kültürü içinde yetişmesi, deyişlerinde:

Esirî der Ehlibeyt''e bendeyiz/Vahdetteyiz devrandayız demdeyiz

gibi tasavvufi ifadeleri kullanması, geniş kültürüne dayalı telmihlere bolca yer vermesi dilinin zenginliğinin ana kaynağını oluşturmuştur.

Her özün bilmezi mihenge vurma /Hazer kıl cahilin yanında durma /Manâdan bilmeze mesele sorma /Arif  vardır ıssız sanma cihanı

gibi öğüt yüklü deyişleri bu görüşümüzün kanıtlarındandır.

Esirî''nin  şiirlerinde Allah; "Tanrı, Hüda, Hakk, Rab, Mevla, Hâlık, Bari vb." terminolojileriyle karşılanmaktadır. Kimi din ulularının yanı sıra  ''dört kapıyı kırk makamı sır bilen'' gibi dini kavramlar önemli söz varlıkları olarak yer almaktadır. Ağu, Dehr, bus, çarh, sebak,  kırcı, tamu, eğn vb. sözcükleri özenle seçtiği için,  halk dilinin kendisine özgü sıcaklığı, kıvraklığı ve yalınlığı ön plana çıkmıştır.

Eski zamanlara ait olup  bugün yazı dilinde kullanımdan düşmüş olan arkaik sözcüklerin, Türk dilinin tarihî gelişim sürecinde önemli rol oynadıkları bilinmektedir. Bugün yazı dilinde tamamen kullanımdan düşmüş olan bu sözcükler, bazı Anadolu ağızlarında varlığını sürdürebilmektedir. Esirî''nin elimizde olan cönklerdeki şiirleri incelendiğinde; dercet, tekavüt, kemha, çec, kücü, bocu, musahip, nikâp, libas gibi çok sayıda  arkaik sözcüklerin yer aldığı görülmektedir. Örneğin:

Kemha çıkar bizim dezgâhımızdan /Kıl harar dokuyan kücü değiliz /Biz beli demişiz ervahımızdan /Tatlı teveğimiz acı değiliz

deyişinde geçen Kemha ve kücü arkaik sözlerdendir. Kemha, düz ve desenli dokunan makbul eski bir kumaş çeşidi olup bugün Hekimhan''da yapılışı da adıda unutulan arkaik  sözcüklerdendir. Kücü de  halı dokurken ustanın dokuma tezgahındaki ipin gerginliğini sağlamasıdır. Bu sözcük de Hekimhan halkı tarafından unutulmuş sözcüklerdendir.

                               Aşıkım paç elinden/Sail muhtaç elinden/             Bu Esirî biçare/  Dertli ilaç elinden

deyişinde paç (bez) ve sail (dilenci) sözleri de bugün Hekimhan halkınca kullanılmayan arkaik sözcüklerdendir.

Kulak urma batıl söze   

                               Kesret de perdedir göze/            Benden nasihattir size /Pazar olmaz gölde balık /

dörtlüğünde, önemseme anlamındaki Kulak urma ve Çokluk, bolluk anlamındaki Kesret sözü de Hekimhan''da unutulmuş eski sözler arasındadır.

Pazar olmaz gölde balık dizesi ile de önemli bir atasözümüz ustaca kullanılmıştır.

Gel Esirî Pazar eyle bu şardan/Caht et özünü ayırma didardan /Sen de yükün bağla lâl-i güherden /İsrafil çalınca ayık surunu                 Şar (Şehir.), Caht et (Çalış, gayret et.), Didar  (Güzel yüz, çehre.), Lâl (Parlak, kırmızı renkli kıymetli taş.), Güher ( mücevher, elmas, inci.) deyişinde geçen Şar, Caht, Didar, Lâl-i Güher Bugün Hekimhan halkınca unutulmaya yüz tutmuş eski sözler arasındadır. Esirî, İsrafil çalınca ayık surunu deyişiyle de İsrafil''in çalacağına inanılan sur düdüğüne telmih yapılmıştır. Esirî''nin güzel telmihlerinden biri de:

Beytullah''tır müminlerin tapusu/Anlara açıldı uçmak kapusu/Bir şar gördüm mücevherdir yapusu /Bahr-ı muhit gibi coşurur seni

deyişinde geçen  Bahr (Deniz, derya), Beytullah (Kâbe, Allh''ın evi) ve Uçmak (Cennet) sözleri de bugün için günlük yaşamda kullanılmayan eski arkaik sözcükler arasındadır.   

Anasır gömleğin geydim serime /Uyudum gaflete bu yana geldim /Meğer üçler agâh imiş sırrıma /Kün dedi erenler uyana geldim

Anasır: (Bir bütünü meydana getiren unsurlar. Maddi alemin esasını teşkil ettiğine

inanılan dört unsur.  ''toptak, hava, su, ateş),  Agâh: (Haberdar, vakıf.): Üçler (Alemlerin mânen yöneticisi durumunda oldukları kabul edilen üç ermiş kişi. Kün (Ol, Cenabıhakk''ın yaratmayı murat ettiği zaman verdiği emir.) olup bu olaya ustaca telmih yapılmaktadır. Şem ü Pervane''yi çok önemseyen Esirî:

Arifler yoklamış halli halınca /Yine talip bilir pir kıymetini /Suçlu suçsuz ulu divan olunca /Pervaneler bilir nar kıymetini

deyişinde olduğu gibi talip-Pervane,  pir-nar istiâresi ile ilâhi aşkı ve ilâhi aşkın baha biçilmez değerini ustaca dile getirmiştir. Dörtlüklerde geçen sebak (ders), enelhak (Ben Hakkım, Tanrının parçasıım anlamında söz.), pervane (Geceleri ışık etrafında dönerek uçan küçük kelebek), nar (Ateş, ışık) gibi genellikle tasavvufi içerikli sözcük ve kavramlar

Esirî''de söz varlığına zenginlik katmıştır.

Kirâmen kâtibi defter açınca/Azm eyleyip kervan konup göçünce /Bu can kuşu kafesinden uçunca /Gül gibi sararıp solsam çare ne

deyişinde, irâmen kâtibi sözü ile insanin iki yanında bulunduğu ve sağdakinin sevapları, soldakinin günahları yazdığı kabul edilen iki melek için ustaca yaptığı telmih ve

Mansur Enel Hak söyledi dar çekip/Melâikler Hak üstüne ser çekip /Tahtı toku lâin İblis ar çekip /Akibet Süleyman nura bağlandı

İfadesindeki Enel Hak sözüne yaptığı telmih, hem söz varlığının zenginliğini hem de sanatındaki ustalığını sergilemektedir.

Sen bilirsin benim halim ahvalim/Kesmem mürvetinden son nefes dilim/Elestü demine bağladım belim/İman arzederim gümandan sakla 

deyişinde de Elestü demine bağladım belim sözü ile halk inancına göre Tanrı''nın ''Ben sizin Rabbiniz değil miyim.'' Sorusuna ''Evet'' diyenler bu dünyada mü''min olmuşlar, ''Hayır'' diyenler ise küfre, şirke düşmüşlerdir. ''Deyil miyim'' sözünün Arapçası ''Elestü'' sözüdür. Bu tasavvufi terim de arkaik sözcükler arasında gösterilebilir.

Yeşerdi kuru ağaçlar/Seher vakti öter kuşlar /Sularda mevc urur coşlar /Tenci kuşlar aşiyanda 

dörtlüğündeki Mevc (Dalga), Tenci (Göçmen, gezgin) Aşiyan (Yuva) sözcükleri;

Gel ey gönül mülk edinme bu dehri /Eli göçmüş ıssız hana dönersin/Bal deyi sunarlar âkibet zehri/Tacı tahtı bî mekâna dönersin

Dehr (Dünya, cihan alem), Bî mekân (Yersiz yurtsuz) sözleri;

Deli gönül güsselenme  gam olsa /Şazılık gösterir nevcivan bize /Bir mâhi gözlüye âşık olaldan/Çok kahır geçirdi bu devran bize 

Güsselenme (Üzülme), Şazılık (Genel kurallara aykırılık) deyişleri de günümüz Hekimhan halkının kullanmadığı eski Arkaik sözlerdendir.

Örneklerini daha da artıracağımız unutulmuş eski sözcüklere bakınca dilin zaman içinde kendini yenilediğini nesillerin bir birini anlamaz hale geldiği görülmektedir.

"Arkaik sözcükler, ait olduğu dönemin dil özellikleri yanında o dönemin toplum hayatı, gelenekler, görenekler, yaşam tarzı, inanç sistemleri hakkında da ipucu verirler. Bunun yanında sözcüklerin etimolojisinin araştırılması ve tarihî süreç içerisinde geçirdiği değişikliklerin irdelenmesinde de önemli birer yol göstericidirler.

Dildeki Türkçe olmayan sözcüklerin atılarak geleneksel kültürümüze bağlı Türkçe sözcüklerinse kullanımdan düşürülmemesi ve korunması gerekmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları