Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hulki CEVİZOĞLU

Hulki CEVİZOĞLU

Her mahalleye bir masalcı

Geçen haftaki yazımda "insanlar şiddeti seviyor" demiştim. Şimdi de tam tersini söylüyorum: insanlar masalı seviyor!

Tüm çabalara karşın insan denen canlının sırrı, tabii burada tutarlı bir sırdan söz ediyoruz, çözülemedi.

Sosyal bilimlerin başı insanla dertte, o dert yüzünden de fen bilimleri gibi büyük sıçramalar yapamıyor. Çünkü, insan adlı canlı her türlü tutarsızlığı sergileyebiliyor, hem de "aynı anda."

Hem şiddeti seviyor hem de tam tersi güzel masalları.

İnsanın bu iki sevgisi (Freudyen psikanaliz açısından libidinal arzusu) uygarlıkları da çok yakından etkiliyor.

Her mahalle kendi masalcısını yaratıyor ve peşinden koşuyor.

Masallar yüzünden, masalcılar insanlığı geriletiyor.

Dünyada pek çok kötülüğün ve savaşların ardında bile masallar yatıyor.

Çocukken uyumamız ve ruh sağlımız için yararlı olan masallar, büyüdükçe bizi (siyasal, ekonomik vb. biçimde) yine uyutuyor ve ölümcül oluyor.

Atatürkçülerin de masalcıları çıktı

Bugün bile etrafımıza bir göz attığımızda, küçük bir analizle dahi bu gerçekle yüzleşiyoruz.

Artık Atatürkçülerin de masalcıları oluştu!

Karşı mahallenin zaten çok eskiden beri masalcıları mevcuttu ve Atatürkçülük bu masallarla mücadele ediyordu.

Ama mücadeleyi -ne yazık ki- masallar ve masalcılar kazandı.

O nedenle, hurafeleri kullananlar her zaman galip gelecek, gerçeklerin peşinden koşanlar ise küçük gruplar olarak varlıklarını sürdürecektir.

Okulların, üniversitelerin, araştırma kurumlarının sayılarının artması bu "genelliği" değiştirmeyecek, yalnızca büyük kitleler arasındaki küçük grupların bilincinin devamını sağlayacaktır.

Tablo çok karanlık gibi oldu değil mi?

Evet.

İşte bu yüzden, kitlelere gerçekleri söyleyenler değil her zaman masalcılar kazanmaya devam etmektedir.

Elden gelen, hurafe boyutundaki masallara karşı daha az zararlı masalları dile getirmek oluyor.

Destancılar ve profesyonel ağlayıcılar

Geçenlerde sevgili Hayri (GYY Hayri Köklü) ile konuşurken, "çocukluğumuzda destancılar vardı sen hatırlıyor musun?" diye sormuştu. (Ben net hatırlamıyorum, ya o benden daha zeki ya da yaşlandı artık, geçmişi iyi hatırlıyor!)

Destancılık konusunu okudum.

Elinde bir müzik aleti (akordeon, saz veya teyp) olan yanık sesli insanlar (masalcılar daha çok erkek cinsinden çıkıyor!), özellikle Ramazan aylarında sokak sokak dolaşır, daha çok acıklı aşk öykülerini şiir gibi dörtlükler halinde melodik biçimde anlatırlardı.

Bir de bu masalların/öykülerin tek yapraklık basılı olanlarını "hediyesi" (gençler bilmez, fiyatı yani) 25 kuruştan satarlardı.

Geçmişin bu pazarlamacılığını bugün siyasetçiler, televizyoncular, kitap ve müzik eseri üretenler daha modern biçimde yapıyor.

֍ ֍ ֍

Düşünen toplumlar hâlen bir ütopya ve hayal. Onlar, olmayan bir ülkede varlar.

Yazarın Diğer Yazıları