''Her şeye rağmen'' bayram

Bayram sabahı…

"Her şeye rağmen" gülümseyerek başlamaya çalışacağız güne.

"Her şeye rağmen" daha hoşgörülü olmaya gayret edeceğiz.

"Her şeye rağmen" -varsa eğer- büyüklerimizin beklentileri uyarınca anlamlandıracağız; öteki günlerden olmayan farkını var etmeyi deneyeceğiz bugünün.

"Her şeye rağmen", en güzel giysilerini giydireceğiz -varsa eğer- çocuklarımıza.

"Her şeye rağmen" gün boyu bütün çabamız güldürmek için olacak olanları.

"Her şeye rağmen" bekleyeceğiz, gelmeyecek, gelemeyecek olanları.

"Her şeye rağmen" dileyeceğiz, ihtimali bile tarumar edilenleri.

"Her şeye rağmen", bayram gibi bayram olsun diye emek vereceğiz kendimize, sevdiklerimize, ilişkilerimize, dilimize…

"Her şeye rağmen" kutlayacağız, kutlulayacağız zira…

***

Bayramı "rağmen" kutlayacaklarımızın içinde;

- Bir buçuk yıldır pençesinde kıvrandığımız bu illet virüs var…

- Virüsün bizden ayırdıklarının yası var…

- Yalnızlığın kuşatması, mahkûm olduğumuz bu tenhalık, sevdiklerimizden hatta sevmediklerimizi de kapsayan sosyal hayattan zorunlu ayrılığımız var…

- Birçok durum gibi salgının da yönetilememesiyle iyice katmerlenen ve kaynağı ekonomi olan iç sıkıntısı, darlanma, umutsuzluk, imkânsızlık belası; onanmaz bir yarın kaygısı var…

- Can korkusu var…

- Yıllardır maruz kaldığımız haksızlıklar, hukuksuzluklar, adaletsizlikler, vicdansızlıklar velhasıl hoyratlık ve onun yol açtığı yılgınlık ile yorgunluk; dahası her birinin tekerrür etme olasılığı var…

- Yoksulluk; boğazımızdan geçen her lokmayı zehir eden açlığı var, tanımadığımız ama var olduğunu bildiğimiz insanların; gece aç yatan, sabaha doyma umudu olmayan çocuklar var…

- Kepenk indirmek durumunda olduğundan, iflas ettiğinden, cebinde evine ekmek götürecek parası olmadığından, yıllarca okuyup mezun olup "atanamadığı" için mesleğini yapamadığından, "kurunun yanında yanan" yaş olduğundan zindan olan hayatına son veren, intihar edenlerin vebali var…

- Çevrelendiğimiz ve her nasılsa bulaşabilen cehalet var…

- Şehitlerimiz var; yetimlerinin daha hayatlarının başında çalınan, bir mezar taşının başına ipoteklenen bütün gelecek bayramlarının ağırlığı…

- Cerattepe''nin, Uzungöl''ün, İkizdere''nin, İğneada''nın, Kaz Dağları''nın ahı; nefesimizin üzerinde sallanıp duran o boğma teli var…

***

Ve bir de, "bayramlığı" kefen olan el kadar bebelerin zihnimizden silinmeyecek o son bakışlarının azabı var;

- Tek suçu "Orta Doğu" denen bu çamur, irin, kan, riya coğrafyasında doğmak olan çocukların feryatları var…

- "Demirkubbe" içinde korunup kollanan bir terör devletinin diğer bütün kubbeleri çökerten saldırganlığı var…

- İşine geldiğinde "Müslüman ülkelere karşı" Haçlı''yla iş tutmakta sakınca görmeyen ve kurduğu terör derebeyliğini "cihat"la meşrulaştırmaya çalışan sözde mücahitler var…

***

Bazı geceler yoğun helikopter trafiği altında uyumaya çalışıyoruz Ankara''da; öyle gecelerde, o trafiğin sebebini biliyor olduğum anlarda bile, birçok kişi gibi benim de aklıma hep o berbat gece geliyor.

İçim ürperirken çocuğumu rahatlatıp, huzurla uykuya dalabilmesini sağlamak bilseniz ne zor oluyor; nasıl travmatik.

İnsani refleks; bir helikopterin sesinden hoplayan yüreğimle, üzerine her gece bombalar yağan şehirlerdeki anneleri düşünüyorum.

Elim, Işbara''nın hızla atan kalbinin üzerinde; roket saldırıları altında büyüyen çocukların korkularını hissedebilmeye çalışıyorum.

Ne mümkün… Akıl erdirilebilir gibi değil bir çocuğun savaşın, işgalin, terörün göbeğinde büyüyebilmesi… Bir annenin bununla başa çıkabilmesi…

Benim için bundan ibaret Filistin meselesi!

Ne sözde bir İsrail karşıtlığı, ne sözde bir cihat; çocukların katlediliyor olduğu gerçeği benim Filistin davamın temeli…

***

Bayram sabahı…

Kalbimde, onlarca çocuğun katlinin sancısı, "her şeye rağmen" bir çocuğu mutlu etmeye adayacağım günün geri kalanını…

Devran zalim…

Kuşlar uçuyor!

İBRETLİK…

21 Ağustos 1969…

İsrail askerleri Mescid-i Aksa''yı yakma girişiminde bulunuyor…

Dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir''in çok sonra yaptığı itirafı şöyle:

- O gece sabaha kadar korkudan uyuyamadım. Zannediyordum ki, Müslümanlar dört bir taraftan İsrail''e girecekler. Fakat korkulan olmadı. İşte o zaman anladım ki biz istediğimizi yaparız…

Kayıtsızlığıyla, İsrail''e, muhatabının "Müslümanlar" olmadığını hissettirdiği gün kaçırdı "İslam alemi" treni…

Bundan sonraki mücadelenin temeli, "insanlık görevi".

 

Yazarın Diğer Yazıları