Her şeyi tek tek sıraladı: Yılmaz Özdil virüs gerçeğini yazdı

Her şeyi tek tek sıraladı: Yılmaz Özdil virüs gerçeğini yazdı
Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, korona virüs salgının Türkiye gündemine girmesinden bu yana yaşananları tek tek sıralayarak tepki gösterdi.

Korona virüs salgını Türkiye'de etkisini göstermeye devam ederken, Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, yapılan ihmaller ve geç ya da yanlış alınmış kararlar üzerinden yetkilileri eleştirdi.

Özdil'in "Virüsün çabasına gerek yok bizi bu zihniyet yönetirken 'biz bize yeteriz' Türkiyem!" başlıklı yazısı şu şekilde:

Virüs 125 ülkeye bulaşmıştı, Yunanistan, Bulgaristan, İran, Irak, Gürcistan, bütün komşularımızda vardı, “bizde yok” dediler.

“Salgın var” diye 10 Ocak'ta Bilim Kurulu oluşturdular.

Salgın olduğunu bile bile, Bilim Kurulu'nu oluşturduktan bir ay sonra 21 bin 500 insanımızın umre'ye gitmesine izin verdiler.

Umreciler döndü, hiçbir önlem almadan 17 bin 500'ünü evlerine gönderdiler, umreciler evlerinde ölmeye başladı, paniklediler, üç bin kişiden oluşan son grubu uçaktan alıp, karantinaya soktular…

Normalde hastanede tutulması gereken insanlarımızı, toplu halde, üniversite yurtlarına tıktılar, birbirlerinin odalarına misafirliğe gittiler, hep birlikte yemek yediler, bulaşmamış olanlara da bulaştı.

Umrecileri apar topar yerleştirmek için, üniversite yurtlarındaki öğrencileri, kızlar dahil, geceyarısı kapının önüne koydular, kimisi bilet bulup memleketine gitti, kimisi sabaha kadar parkta oturdu.

Okulların sterilize edildiğini, 100 ton dezenfektan sağlandığını, öğrencilerin sağlığı konusunda hiç merak edilmemesi gerektiğini, derslerin devam edeceğini açıkladılar.

Ertesi gün okulları kapattılar!

“Salgın var” diye teee 10 Ocak'ta Bilim Kurulu oluşturdular.

“Salgın var” diye okulları anca iki ay sonra kapattılar!

Maçları durdurmadılar.

İlla oynattılar.

Fatih Terim'e bulaştı.

Fenerbahçe'ye bulaştı.

Maçları durdurdular.

“Elimizde herkese yetecek kadar test kiti var” dediler.

Olmadığı ortaya çıktı.

Çin'den ithal ettiler.

Çin'den getirene kadar kimseye test mest yapamadılar.

Bilim Kurulu'nu “salgın var” diye teee 10 Ocak'ta kurdular.

Çin'den ithal ettikleri test kitlerini, anca 2.5 ay sonra, anca 20 Mart'ta getirebildiler.

Millet test yapılmadığı için göz göre göre hayatını kaybederken, yandaş müteahhite kutu kutu test kiti verildiği ortaya çıktı, Akp milletvekilinin oğlunun test kiti sattığı ortaya çıktı.

Asrın liderimiz çıktı, “8 bin 554 vaka var” dedi.

İki saat sonra, sağlık bakanı çıktı “2 bin 433 vaka var” dedi.

Rakamlar birbirini tutmadı.

Çelişkinin nedeni açıklanmadı.

Hastaneye bangır bangır koronavirüslü olarak gelen vatandaşlara test yapılmadığı, bu şekilde hayatını kaybeden vatandaşların “doğal ölüm” veya “bulaşıcı hastalık” ibaresiyle toprağa verildiği, bu taktikle, koronavirüsten ölenlerin listesine dahil edilmedikleri ortaya çıktı.

“Şeffaf bilgi veriyoruz” dediler, kara kuvvetleri eski komutanı Aytaç Yalman'ın virüsten öldüğünü bile saklamaya çalıştılar.

Türk Tabipler Birliği'ne göre, doğrulanmış vaka sayısıyla, vefat sayısı örtüşmüyor.

Geçen sene 1-10 Nisan tarihleri arasında İstanbul'da vefat edenlerin toplam sayısıyla, bu sene 1-10 Nisan arasında vefat edenlerin toplam sayısını kıyasladığımızda… 1099 fazla ölüm var.

Bu farkın sebebi ne?

Açıklamıyorlar.

Hem “evde kal” diyorlar.

Hem “işe git” diyorlar.

Dünyada koronavirüse karşı önlem olarak “konut kredisi” veren ilk ve tek ülke olduk!

Hem “evde kal” dediler.

Hem “bankaya koş, kredi al” dediler.

Kamu bankaları normalden fazla mesai yapar hale geldi.

Hem “evden çıkmayın” dediler.

Hem şehirden şehire uçalım diye, uçak biletlerindeki vergiyi indirdiler.

Şehirden şehire uçalım diye, uçak biletlerindeki vergiyi indirdiler.

Bir hafta sonra, yurtiçi uçuşları yasakladılar!

Güya insanların birbiriyle temasını azaltmak için, “şehirlerarası otobüsle seyahat için valilikten izin alacaksınız” dediler.

Otogarlar ana baba günü oldu.

Polisle dağıttılar.

Otogarları kapattılar.

Bilim Kurulu'nu “salgın var” diye teee 10 Ocak'ta kurdular.

30 büyükşehirle Zonguldak'a giriş çıkışları, anca üç ay sonra durdurdular!

Kaşla göz arasında, Kanal İstanbul ihalesi yaptılar iyi mi…

Allah'ın tokadı yok…

Habire “camiler kapatıldı” filan diyorlardı, camileri kapattılar.

Şov yapmak için sarayda VIP namaz kıldılar.

“İran'dan kaçak mülteci girişi devam ediyor” dedim.

Bizzat içişleri bakanı çıktı, “ahlaksız gazeteci, iddianı kanıtla” dedi.

24 saat geçmedi…

Van'da minibüs devrildi, içinden 55 kaçak göçmen çıktı, İran sınırından girdikleri için hepsi karantinaya alındı.

“Koronavirüs vakaları İstanbul'dan sonra en çok İzmir'de” dedim.

Akp'nin İzmir milletvekilleri “yalan söylediğimi, provokasyon yaptığımı, etki ajanı olduğumu” söylediler.

Ertesi gün, bizzat sağlık bakanı televizyona çıktı, “en çok vakanın İstanbul'dan sonra İzmir'de olduğunu” açıkladı.

65 yaşındakilere sokağa çıkma yasağı getirdiler.

Sokağa çıkarlarsa 65 yaşındakilere virüs bulaşır dediler.

Aynı evde yaşayan 65 yaşından küçük aile fertlerinin sokağa çıkmasında, işe gitmesinde, akşam o eve gelmesinde sakınca görmediler.

Dünyanın en saçma kararı olduğu için, dünyada sadece Türkiye'de uygulandı!

65 yaşındaki vatandaşların sokağa çıkmasını yasakladılar ama, mart ayı emekli maaşlarını nasıl alacaklarını düşünmediler.

Sokağa çıkması yasak olan 65 yaşındaki vatandaşlar mecburen sokağa çıktı, bankaya gitti, karakolluk oldular.

Nisan ayı emekli maaşını evlerinize göndereceğiz dediler.

Ama, bayram ikramiyelerini erkene çektiler.

Hadi bakalım, 65 yaşındaki vatandaşlar gene mecburen sokağa çıktı, bankaya gitti.

Çocukların pazar ve marketlere girişleri yasaklandı.

Ama, hangileri çocuk kabul edilecek, yaş sınırı belirtilmedi.

Reşit olmak sınırsa mesela…

10 yaşındaki virüs taşıyorsa, 18 yaşındaki taşımıyor mu?

İlk vakayı 10 Mart'ta açıkladılar.

Hangi şehirde olduğu açıklamadılar.

“Hangi şehirde olduğunu açıklarsak, Türkiye'ye yayılır” dediler.

20 gün sonra…

“Bütün Türkiye'ye yayıldı” dediler.

Şehir şehir harita açıkladılar!

Virüsün merkez üssü ABD oldu, New York'ta ölüm rekoru kırılıyor.

İstanbul-New York uçuşları 27 Mart'a kadar durdurulmadı.

Avrupa'da virüsün merkez üssü, İtalya.

İzmir ve İstanbul üzerinden Trieste'ye hâlâ gemi gidip geliyor, bu gemilerle binlerce tır gidip geliyor, hâlâ.

Bütün dünya hükümetleri, vatandaşına para verdi.

Bunlar, vatandaştan para istedi.

Asrın liderimiz, bağış kampanyası başlattı.

“Vatandaşa para vereceklerine, vatandaştan para istiyorlar” diyenleri “fitne odağı” ilan etti.

Chp'li belediyelerin, ihtiyaç sahibi vatandaşlara destek olmak için başlattığı yardım kampanyası, içişleri bakanlığı tarafından durduruldu, hesapları bloke edildi.

İlla asrın liderimizin kampanyasına bağış yapılacak denildi.

Asrın liderimiz kendi bağış kampanyasını, hiç alakası olmadığı halde, Mustafa Kemal'in Tekalif-i Milliye emirlerine benzetti.

“Tüm Türkiye'ye birlik ve beraberlik çağrısı” yapan asrın liderimiz, sadece Akp'li belediye başkanlarıyla görüştü.

20 yaş altındakilerin sokağa çıkmasını yasakladılar.

Ertesi gün, 20 yaş altındakiler çalışıyorsa işe gidebilir dediler.

20 yaşından küçüksen, virüs taşıyordun.

20 yaşından küçük ve çalışıyorsan, virüs taşımıyordun!

Şehirlerde pandemi kurulları oluşturdular.

Tabip odalarını almadılar.

İstanbul'da mesela, Coca Cola'yı protesto etmek için Fanta içen vali, virüsle alakalı karar veriyor, İstanbul Tabip Odası'na sormuyorlar.

10 Ocak'ta güya Bilim Kurulu kurdular.

20 gün sonra, Çin sipariş verdi, Türkiye'den 200 milyon adet maske aldı, uyanmadılar.

Bilim Kurulu üyesi ekrana çıktı, “maske takmanıza gerek yok” dedi.

Bir ay sonra, aynı Bilim Kurulu üyesi aynı ekrana çıktı, “mutlaka maske takın” dedi.

Asrın liderimiz bakanlarla toplantı yaptı.

Asrın liderimizin bakanı ekrana çıktı, “vatandaşa maske satışı yapacağız” dedi.

Ertesi gün, asrın liderimiz çıktı, “parayla maske satışı yasaktır, kesinlikle ücretsizdir” dedi.

“Maskeyi PTT dağıtacak” dediler.

Ertesi gün, “eczaneler dağıtacak” dediler.

“Her hafta” kişi başına beş adet maske verilecek dediler.

Ertesi gün, “on günde” kişi başına beş adet maske verilecek dediler.

Maske asla parayla satılmayacak, ücretsiz maske 20-65 yaş arasındaki vatandaşlara dağıtılacak dediler…

E işe gitmesine izin verdiğiniz 20 yaş altındakiler ne olacak?

“Sahra hastanesine gerek yok, fazla fazla yatağımız var” dediler.

Bir hafta sonra, Atatürk Havalimanı'yla Sancaktepe'ye bin odalı sahra hastanesi kurulacağını açıkladılar.

Ertesi gün, Atatürk Havalimanı'na yapılacak denilen sahra hastanesinin Atatürk Havalimanı'na yapılmayacağı, başka yere yapılacağı ortaya çıktı.

İki milyon kişiye Ptt aracılığıyla bin'er lira vereceğiz dediler.

Millet Ptt'ye koştu, izdiham oldu.

Ptt'leri kapattılar.

“İşten çıkarma yasaklanıyor” dediler… Meğer, ücretsiz izne çıkarılanlara günlük 39 lira 24 kuruş verecekleri anlaşıldı.

Normalde işten atılırsan, 2.354 lira işsizlik maaşı alıyordun.

Şimdi işten atılman yasak ama, 1.170 lira alacaksın!

“Virüsün yayılmasını engellemek için sokağa çıkma yasağı ilan edilsin” diyenlere hakaret ettiler, küfür ettiler, “vatan hainleri darbe çığırtkanlığı yapıyor” dediler.

Sokağa çıkma yasağı ilan ettiler.

Virüs yayılmasın diye iki günlük sokağa çıkma yasağı ilan ettiler, yasağın başlamasından iki saat önce duyurdular.

Millet sokağa döküldü, marketlerde bakkallarda izdiham oldu, virüs iki aydır yayılmadığı kadar iki saatte yayıldı!

İçişleri bakanına “niye iki saat kala duyurdunuz” diye sordular.

“Erken açıklasaydık, marketlere hücum olurdu” dedi!

“Şeffaf bilgi veriyoruz” diyorlar…

Sokağa çıkma yasağının, İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere, toplam 40 milyon nüfuslu şehirleri yöneten, Chp'li büyükşehir belediye başkanlarına haber verilmediği ortaya çıktı.

Hâlâ…

“Hiçbir virüs bizim tedbirlerimizden daha güçlü değildir” diyorlar.

Hâlâ…

“Türkiye koronavirüse en hazırlıklı yakalanan ülkedir” diyorlar.

Allah aşkına, dünyada virüsle mücadelede bu kadar başarısız, bu kadar kararsız, bu kadar hazırlıksız bir başka ülke var mı?