Her şeyin başı güven

Merkez Bankasının açıklanan Ağustos ayı verilerine göre, toplam resmi rezervler 90,2 milyar dolar oldu. Bu rezervin 45,1 milyar doları döviz, 43,6 milyar doları da altındır. Altının dolar olarak fiyatları artınca, Merkez Bankası'nın dolar olarak rezervleri de bu nedenle artmış oluyor.

Öte yandan Bu rezerv içinde, Merkez Bankasının bir yıla kadar çıkışı olan swap borçları 24,9 milyar dolardır. Şarta bağlı yükümlülükleri de 34,1 milyar dolardır. Şarta bağlı yükümlülükler Bankaların mevduat karşılığı olarak Merkez Bankasında tuttukları karşılıklardır.

Merkez Bankası Rezervleri, 2019 başında 135,5 milyar dolardı. Sürekli düşmeye başladı ve 90,2 milyar dolara indi.  MB rezervleri aynı zamanda dış krediler ve yabancı yatırımlar için güven unsurudur. Raiting kuruluşları da  Türkiye  raporlarında MB rezervlerinin yetersiz olduğunu vurguluyor.

Cari açık ve rezervlerin düşmesi, aynı zamanda TL'de güven kaybı doğuruyor. MB 2003 yılı ve TÜFE bazlı reel kur endeksine göre Ağustos ayı reel kur endeksi 63,71'dir. Bu demektir ki bu günlerde bir dolar artı bir Euro'dan oluşan döviz sepeti karşısında TL yüzde 40 dolayında daha düşük değerdedir. Oysaki Dünyada tersine dolar değer kaybediyor. Dolar endeksi halen 92,90 dır. Yani dolar dünyada değer kaybederken, TL karşısında değer kazanıyor.

dadaddda.jpg

TL değer kaybına neden olan faktörlerin başında, üretici ve tüketicinin güven kaybı geliyor. Güven kaybı, 17-25 aralık 2013 te başladı, 15 temmuz darbe teşebbüsü ile arttı, darbe teşebbüsünün ardından OHAL uygulaması işin tuzu - biberi oldu.

2013 Kasım ayında ekonomik güven endeksi, güven sınırı olan 100 üstünde ve 115,7 idi. 2013 yılının tamamında da inşaat dışında, sektörlerin güven endeksi 100 üstünde idi. 2020 Ağustos'unda tamamı 100 altında, 85,9'dur.

ABD dolarının dolar endeksi sepetindeki diğer gelişmiş ülkeler paralarına göre değer kaybederek,  100 altına, 92,9'a gerilemesinin başta gelen nedeni de ABD yönetimidir. Trump'un kur savaşı ve rekabetçi kur istemesi dolar değerini düşürdü ve fakat aynı zamanda dolara olan güveni de düşürdü. Buna rağmen ABD dış açıkları azalmadı. Dahası Dolara olan güven kaybı, altın fiyatlarını  artmasına neden oldu. Trump sonrası dolar endeksinin 100 üstüne çıkmasını bekleyebiliriz.

Aslında TL'  nin de  yüzde 40  daha düşük değerde olması rekabet imkanını artırması gerekir. Ne var ki üretimde ve özellikle ihracat malı üretiminde yüksek oranda ithal girdi kullanmamız bu şansımızı sıfırlıyor. Buna karşılık dövize ve altına hücum yaratıyor. Yerli ve yabancı yatırımları engelliyor.

Eğer kriz dönemlerinde üretici ve tüketicinin yönetime güveni varsa, hükümetlerin tasarrufları yönlendirmesi de hoş  görülebilir. Söz gelimi 1929 büyük bunalımın ardından seçilen Roseevelt ABD' de Altını fiyatlarını kontrol etmek ve altını hazineye geçirmek için 5 nisan 1933 te, ''Acil durum devem ediyor. ABD' deki kişilerin, ortaklıkların, derneklerin ve şirketlerin altın para, altın külçe ve altın sertifikası stoklamasını yasaklıyorum. Herkes şu anda sahip olduğu tüm altın para , altın külçe ve altın sertifikalarını en geç 1 Mayıs 1933 tarihine kadar Federal Rezerv'e teslim etmek zorundadır. '' şeklinde bir başkanlık emri yayınladı. Ayrıca ABD' de üretilen altınları hazine tarafından belirlenen fiyatla satmasını zorunlu kılıyordu. Bu kararlara halkın tepkisi olmadı ve ABD ekonomisinin istikrar kazanmasında etkili oldu.

Özetle; hükümetlere ve piyasaya güven olursa, iktisat politikaları da çalışır. Eğer güven yoksa hiçbir iktisat politikası, bırakın başarılı olmayı, çalışmaz bile… Bu nedenle ilk elde hukuki ve demokratik altyapıyı yeniden oluşturmak ve güven ortamının yaratmak zorundayız. 

Yazarın Diğer Yazıları