Hiç mi anlamadınız insan hayatının kıymetini?

Hiç mi anlamadınız insan hayatının kıymetini?

İki haftalık aranın ardından yeniden bu köşede sizlerle buluşmanın hoşnutluğuna karşın, yazıya keyif verici hususlarla dönememenin burukluğu içerisindeyim.

Yeni bir doğal afet neticesinde, bir sel felaketinde, 18 insanımızın ölümünün üzüntüsü, henüz kaybettiğimiz binlerce insanın acısının üzerine eklendi.

Ölümle burun buruna, belki de şansa yaşadığımızı en çok hissettiğimiz günlerdeyiz.

Bu da aslında yaşamanın kıymetini en iyi anladığımız günlerde olduğumuz anlamına geliyor.

Ancak yazmadığım süreçte, önceden de mevcut fakat artık daha yüksek sesle tartışılmaya başlanan bir konu, yaşamın öneminin bazı kimseler tarafından kavranmadığını da anlamamızı sağladı.

Bahsettiğim konu, kadının beden bütünlüğü ve yaşam hakkını konu alan bir kanunun kaldırılması talebinin yüksek sesle, arsızca dillendirilmesi.

Kadına şiddete karşı olmaya karşı olmak

Konuyu yalnızca kadın üzerinden görmeden, salt "şiddete" karşı olmanın haklı beklentisini taşıyan biri olarak, kadına şiddet olaylarına tepkisizliği anlayamıyorken, bir de bu şiddetle mücadele edilmesine karşı olmayı akılla izah edilebilir bulmuyorum.

Tartışmaya bahis olan 6284 Sayılı Kanun, şiddet gören ve/veya bu yüzden yaşamından endişe duyulan kadınların korunma altına alınmasını, barınma ihtiyaçlarının karşılanmasını, maddi yardım almalarını ve sosyal, hukuki, psikolojik destek görmelerini sağlayıcı ve olası suçları da önleyici hükümleler içeren, devlete bu konuda bazı yükümlülükler getirerek, kadınların ve hatta varsa çocuklarının da yaşam hakkını koruma altına alan bir kanun.

Şimdi soruyorum size, böyle bir kanuna neden karşı olunur?

Bu kanuna karşı olanlar, potansiyel bir "şiddet uygulayan" olabilir mi?

Açıkçası benim aklıma gelen yalnızca bu.

İstanbul Sözleşmesi gibi olmasın

Bu kanunun yürürlükten kaldırılması beklentisinin ardında İstanbul Sözleşmesi''nden çıkılma kararının yarattığı cesaretin olduğuna şüphe yok.

Ancak İstanbul Sözleşmesi''nden çıkmak nasıl büyük bir hata ise bu kanunu yürürlükten kaldırmak da o derece büyük hatadır ve kesinlikte bu hatadan kaçınılmalı, net ve kesin ifadelerle ve hatta yürürlükteki kanunu destekleyici yasal düzenleme ve eylemlerle bu kanunun tartışılmaya açık olmadığı mesajı net bir şekilde verilmelidir.

Ne yazık ki, İstanbul Sözleşmesi''nden bir gecede çıkma kararı alan yönetimin, söz konusu kanunun varlığına güvence oluşturduğunu söylemek güç.

Seçimleri kazanmak uğruna bu kanunun yürürlükten kaldırılması ihtimali olması bile, önümüzdeki seçimlerin önemini belirginleştiriyor. Bu seçim, büyük bir hak mücadelesi barındırıyor...

Yazarın Diğer Yazıları