Hiç misket oynamamış ki!

Başbakan inanılmaz şeyler söylüyor. Şimdiye kadar böylesini hiç görmemiştik. Öyle yapardı ama bu kadarını hiç görmemiştik. Yoksa unutuyor muyum! Ölüm üzerinden lanetli bir siyaset yapıyor. Bir çocuğun bilyeleriyle, sapanıyla uğraşıyor. Poşu da ayrı hikaye. Herhalde Berkincik sabah ekmek almaya giderken “dur anne poşumu da takayım” dedi.
Başbakan gökyüzünü karartıyor, kabirleri karartıyor, meydanları karartıyor, Türkiye’yi karartıyor, duaları karartıyor, ölümü karartıyor.
Yolun kenarına küçük bir çukur kazarsın, çömelir elindeki misketleri birbirine vurdurarak çukura atmaya çalışırsın, arkadaşların da dikkatle ve heyecanla seni izlerler. Bunu ben bile oynadım.
Ne güzeldir o misketler. Renk renk camdan yapılmış küçücük toplardır. Başbakan öyle anlatıyor ki yanında polislerin sıktığı gazlar, attığı plastik mermiler küçücük kalır. Binaları yıkmak üzere, insanları topa tutmak üzere hazırlanmış silahlar var Berkin’in elinde zannedersin.
Başbakan’ın çocukluğunda misket oynadığını zannetmiyorum. Bir röportajında okumuştum, babası çok sert bir zatmış. Ona verdiği cezaları şimdi hatırlamak ve yazmak istemiyorum. O da zaten hatırlanmak için anlatmamıştı. Çocukluğunun “mağduriyetlerini” anlatmak için söylemişti.
Yazık, keşke biraz misket oynasaydı ve mağduriyetleri çocukluğunda kalsaydı. 

***

Bu arada Türk halkının eşsiz merhameti ve sabrı, tahammülü kendini gösterdi ve iki çocuk babasıyla şehit babası birbirlerini arayıp teselli etti.  Bu öyle bir dayanışma ki Başbakan’ın kararttığı meydanları, evleri, ekranları, kabirleri, ölümleri, aydınlatacak güçte. İşte bizler de zaten buna güveniyoruz. Gezi yürüyüşlerindeki asalete, yardımseverliğe, insanlığa, zekaya, kaliteye bütün dünya hayran kaldı. Kaliteyi bilhassa vurguladım. Kaliteyi nelerin yaptığını biliriz. Okuma, yazma, üretme, iyi ahlak, nefs ile mücadele...
Benim evimde de Gezi merhametinin getirdiği 2 yavru kedi var, yaralı iken torunum onları alıp tedavi ettirmiş. Ve aynı torunum son hadiselerde bir kafede otururken, başına yediği bir kapsülle küçük bir yara almış. Etraftakiler onu hastaneye gitmek için uyarırlarken, başını çevirdiği an arkasındaki gencin gözüne de bir kapsül gelmiş. Sonrasını bilirsiniz.
Başbakan’ın büyük günahlar gibi gördüğü, Dolmabahçe’nin penceresinden seyrettiği vapurdan inen gençlerin kıyafetlerinde olduğu gibi bazı şeyler ileride affedilebilir. Ayrıca halkımız suçlarda olduğu gibi günahlarda da bireyselliği tanır. Her koyun kendi bacağından asılır der. Bunlar başkalarına zarar vermeyen günahlardır. Kul hakkının yenmediği, bütün diğer hakların da gasp edilmediği, yalan ve iftiradan uzak, bile bile hırsızlıktan tamamen uzak günahlardır. Şirke bulaşmamış, vatan hainliğine sapmamış, Allah ile kulun arasındaki işlerdir. Oysa bizim iktidar, yolsuzluk ve hırsızlıklara karşı bir milletvekilini ekranlara çıkarıp günah işleme özgürlüğü var dedirtiyor.

Yazarın Diğer Yazıları