Hıdırellez'de bu yıl da korona yüzünden bayram yapamadık

Her yıl baharı müjdeleyen, doğanın uyanışı, güzel dileklerin niyet edildiği Hıdırellez, Balkanlar, Orta Doğu, Orta Asya''da, Anadolu''da kısaca Türk dünyasında coşku ve heyecan ile kutlanan mevsimlik bayramdır. Bir diğer anlamıyla Hızır ve İlyas''ın buluştuğu gündür. Bugünde bütün dileklerin kabul olacağına, yapılan duaların bereketiyle geleceğine inanılır. Edirne''de birçok kez etkinliklere şahit oldum. Muhteşem atmosfer içerisinde dünyanın her bir yerinden bu anı yaşamak için gelen insanlarla Edirne dolup taşıyordu. Bu yıl durum nedir? diye Edirne Kültür A.Ş.''yi aradım.
Maalesef, pandemi sürecinde geçen yıl gibi yasaklar devam ediyor.
Sağlık için Valimiz Ekrem Canalp, Belediye Başkanımız Recep Gürkan ve Çeribaşı Fikri Ocak tarafından temsili ateş yakılıp birlik, beraberlik, sağlık, huzur, bereket dualarıyla etkinliğimiz son bulacaktır cevabını aldım.
Tabii hâl böyle olunca, Edirne Sarayiçi''nde gerçekleşen alan tam kapanma sebebiyle polis ekiplerince giriş ve çıkışlara kapatılmış oldu.
Ancak Sarayiçi''nde gerçekleşen etkinlik iptal edilince, Kakava şenliklerini Romanlar kendi aralarında yapmak için karar almışlar. Bu bizim bayramımız. Yıllardır geleneğimizdir. Akşam vaktinde evlerinin önünde ateş yakarak, güne özel kıyafetler dileyerek kutlama yapacaklarını birbirlerine söylemişler. Bizler Romanız bir yıl öncesinden bugüne hazırlık yaparız. Kutlamaz isek, eksik olur. Yılımız güzel geçmez, üzülürüz. Konuşmalarda kulağıma geldi. Romanlar kendi mahallelerinde gönüllerince eğlenmiş.
E bu durumda da yasaklara ve önlemlere uyulmadığı için inşallah sağlık sıkıntısı çıkmaz...
İşin içinde en büyük zenginliğimiz sağlık olunca akan sular duruyor. Birçok kişiden duyduğum pandemi keşke olmasaydı da bu güzelliği kaçırmasaydık. İlaç gibi terapi oluyordu diye konuşmalar da oluyor.
Gelelim korona günlerinde diğer konuşulanlara... Kiminle konuşsam Bayram sonrası, gelecek sağlık müjdesi haberini bekliyoruz diye konu açılıyor. İşsizlik, ekonomik kaygılar, gelecek kaygısı, kentsel dönüşüm, manav, market alışverişlerinde cepteki paranın yetmediği, kredi çekmek isteseler de borçlu gözüktükleri için sıkıntı çektiklerini duyuyorum.
- Böyle gitmez. Nereye kadar. Çekirdek ailemizle bile biraraya gelmekten çekinir halde yaşıyoruz. Çok sıkıldık. Bir yerden başlamak lazım. Özgürlüğe, maddi, manevi normale dönüşe hasret kaldık. Süreç herkesi çok fazla rahatsız ediyor. Gerçek mi rüya mı bir fanusun içinde dolanıp duruyoruz. Bezdirici bir yorgunluk var. Aşılarımızı vurdurduk. Ama daha milyonlarca vurulmayan kişi var. Artık tadımız tuzumuz kalmadı. Düzelecek düzelmesine de ne zaman... konuşmalar bu minvalde uzayıp gidiyor
***
Tam kapanmanın ruh
sağlığımıza etkisi
Amerika''da yaşayan City Universty Of New York''ta ders veren klinik psikolog Prof. Dr. Duysal Aşkun Çelik''e sizler adına tam kapanmanın ruh sağlığına etkisi nasıl diye sordum.
Bakın hocamız dünyayı sarsan bu salgına ilişkin ruh sağlığımızı nasıl anlatıyor:
Tam kapanmanın yaşandığı bu günler kuşkusuz bir çoğumuzun psikolojisini belirli düzeylerde etkiliyor. Öncelikle bu etkilerin türünün ve boyutunun herkes için farklı şekilde olduğunun altını çizmekle başlayalım işe...
Herhangi bir olay, ne olursa olsun, bizleri, kişiliğimize, daha önce yaşadığımız olaylara ve deneyimlere bağlı olarak farklı etkiler. Örneğin her türlü ortamda sadece 1 saat bile kapalı kalsa depresyon yaşayan insanlar olduğu gibi evinden günler ya da aylarca çıkmasa sorun yaşamayacak olan bireyler de var. Yani Covid öncesi de böyle uç tepkileri yaşayan insanlar vardı, hep olacak...
Şimdi birtakım olayları her iki uç noktada yaşayan insanlar her zaman normal dağılım adını verdiğimiz istatistik eğrinin en düşük yüzdesini oluştururlar yani toplamda %10''u bile geçmez... Geriye kalan %90 ve daha bile fazlası arada bir takım duyguları ve sıkıntıları yaşarlar. Biz onlara ortalama değerler diyoruz. Dolayısıyla şimdi çoğunluk yüzdenin bu kapatmalarla ilgili ne yaşadığı bizi fazlasıyla ilgilendiriyor. Ama onların içinde de yukarıda açıklamaya başladığım gibi kişilik, deneyim ve önceki yaşamların etkisiyle farklı tepkiler verenler var. Örneğin Covid öncesi ayda en az 2-3 kere seyahat eden insanlar kapanmaları daha sert hissederken, her gün işine gidip gelirken trafikte tam 3 saat cebelleşen insanların kapanmaya tepkisi çok daha olumlu oldu...
Gelelim günümüze...Türkiye''de şu anda Covid salgını istenen düzeyde kontrol altına alınamadı. Bu yüzden yine başa döndük gibi bir şey oldu. Bir kere bunun insanlarda yarattığı bir bıkkınlık, çaresizlik ve daha da kötüsü umutsuzluk var. Bu duygular derinleştikçe depresyonu çok daha sık görür olduk. Bunun yanında gerçekten önümüzde zor bir gerçek var o da Covid ve aşı sorunu.
Şimdi bütün bunları insan bilincinde ve düşüncelerinde kabul etse de en zoru bireyin duygularını yönetmesidir. Kapanma ve beraberinde gelen gelecek kaygısı insanlarımızı sonsuz düzeyde zora sokmakta ve depresyon, anksiyete ve kaygı şikayetleri tavan yapmaktadır. Bu noktada yapılacak şeyler yok mu? Tabii ki var ve biraz bunlardan bahsetmek istiyorum.
Şimdi, içinde bulunduğumuz durum ne kadar zor olursa olsun, yaşam bir şekilde akıp gidiyor. Bunu inkar etsek de etmesek de yaşam ilerliyor... Biz bu yaşam ilerlerken kapana kısılmış, zorlanmış, çaresiz hissedebiliyoruz. Öncelikle şunu söylemeliyim: Çok normal! İşin enteresan tarafı herkes bu sefer aynı durumda ve ortak bir derdi paylaşıyoruz toplum ve hatta toplumlar olarak.
Şimdi ipucu 1: Duygu reddedilmez kabul edilir. Normal diyerek başlayalım işe ve devam edelim.
Başta olaylara verdiğimiz tepkilerin kişilik dahil birçok faktöre bağlı olduğunu belirtmiştim. Bizi etkileyen bu faktörler neler? Hangisi olaylara daha olumsuz bakmamıza neden oluyor? Deneyimlerimiz? Önceki yaşam tarzımız? Etrafı algılayış biçimimiz?
İpucu 2: Kendimizi bu bakımdan yeterince tanıyor ve analiz edebiliyor muyuz? Bizi daha da olumsuz hissettiren, kaygımızı artıran tetikleyicileri anlayabiliyor muyuz?
Duygularımızı fark ettik, kabul ettik anladık. Bizi daha da kötü hissetmeye sevk eden faktörlerimizi anladık ve tanıdık. Şimdi bu bilgiyle nasıl bir eylem adımı atacağız? Eylem adımı en az farkındalık ve kabul kadar önemli yaşamımızı yönetmede. Ama bilinçle adım atmak var, bir de bilinçsizce tepki vermek var. Bilinç ve farkındalık ile yaptığımız her seçim, verdiğimiz her uğraş, seçtiğimiz her kelime bizi iyileştirir.
İpucu 3: Bilinci kullanarak kapalı da kalsam zorda da olsam, neyi düşünmeyi, neyi hissetmeyi ve en önemlisi nasıl davranmayı seçiyorum?
Sözlerimi burada bitirirken, uzun yıllar Nazi kampında hapsolmuş ve daha sonra varoluş akımının öncüsü olmuş Viktor Frankl''ın meşhur sözüne yer vermek istiyorum:
Kelimelerine dikkat et, onlar düşüncelerin olur,
Düşüncelerine dikkat et, onlar duyguların olur,
Duygularına dikkat et, onlar davranışların olur,
Davranışlarına dikkat et, onlar karakterin olur,
Karakterine dikkat et, karakterin kaderin olur"
Farkındalık, birlik ve sevgiyle...

Yazarın Diğer Yazıları