​​​​​​​Hırsınız, İstanbul'a zarar veriyor!..

AKP'nin siyasi iktidarını 18 yıldır sürdürebilmesinin en büyük sebeplerinden biri gündemi kendi istediği şekilde yönlendirmesi. Ne zaman aleyhine ve köşeye sıkışmasına sebep olan bir gündem oluşsa, hooop yepyeni bir tartışma başlatıp asıl meseleyi gizlemeyi başarıyor. Bizler de görünürde gündeme kapılıp asıl meseleyi hemen unutuyoruz.

Peki, neydi asıl mesele?

İşsizlik, yeni zamlar, yeni vergiler, ardı ardına gelen iflaslar, tatmin edici olmayan asgari ücret artışı, çaresizlik ve umutsuzluğun sebep olduğu intiharlar, bu intiharların arkasında yatan yoksulluk, açlık… İdlib, Libya, ABD yaptırımları, kapıya dayanan yeni sığınmacılar…

Derken, hooop Kanal İstanbul meselesi yeniden gündeme getirildi ve perde gündem belirlendi.

Hatta araya yerli otomobil de sıkıştırıldı. Üretmiyoruz diyenlere karşı argüman bulundu.

Ama bu defa perde gündemler istenen etkiyi vermedi.

Öncelikle, yerli otomobil, herkes tarafından sahiplenildi, desteklendi. Muhalefetin en önemli isimleri, yerli üretim için atılacak her adımda birlikte yürümeye varız, minvalinde sözler söyledi.

Öte yandan şu da açıkça ortada ki, Kanal İstanbul'un ilk olarak 2011 Genel seçimi öncesi duyurulması gibi, yerli otomobilin piyasaya sürümü de gelecek genel seçimlerden önce oy toplamak için kullanılacak. Ancak, iktidarın hiçbir şeyi halk için yapmadığını, her şeyi oy için yaptığını artık çok daha büyük bir kısmımız biliyoruz.

Gelelim Kanal İstanbul'a…

Her şeyi (kadın cinayetlerini, şehitleri, ABD'nin ülkemizle dalga geçen tavırlarını…) yeni gündemlerle halka unutturabilmeyi başarsalar da evindeki aşın, cebindeki paranın eksikliğini halka unutturmaya yetmedi Kanal İstanbul.

Nitekim İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da bu gereksiz dev projenin çevreye, canlılara olan sakıncalarını anlatırken, projenin ekonomiyle kesiştiği yerleri de düzenlediği basın toplantısında topluca ve detaylı olarak güzel bir şekilde açıkladı.

Toplamak, birleştirmek yerine her daim bölmeyi tercih ettiğini, İstanbul'un Avrupa yakasını ikiye bölme hevesinden de anladığımız iktidarın, toplumu yine ikiye bölme hedefi, bu defa tam olarak umduğu gibi olmadı. İstanbul'da yapılması planlanan bu projeye, Çanakkale'den Artvin'den dahi itirazlar geldi.

Halk yalnızca İstanbul'u değil, yalnızca bugünü değil; tüm Türkiye'yi ve geleceğimizi olumsuz etkileyecek bu projeyi istemiyor.

Çünkü saraylarda varlık içinde yaşayanların aksine, halkın prestije ihtiyacı yok, paraya ihtiyacı var; bunun için de iyi bir işe, özetle iyi bir ekonomiye ihtiyacı var.

Dolayısıyla, bu defa perde gündemler işe yaramayacak; Kanal İstanbul, AKP'ye seçim kazandırmaya yetmeyecek. Aksine, halk, gerçek sorunlarının göz ardı edilmesine daha çok öfkeleniyor.

Ve tüm bunlara karşı, bilimsel gerçekleri açıklayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na "bunun kararı sana düşmez" deniyor. Peki en başta İstanbulluyu etkileyecek bu proje hakkında konuşmak, kime düşüyor? Halksa söz sahibi olması gereken, referandum da talep edildi; ama ona da yanaşan yok.

İnatla ve hırsla hareket ediliyor. Oysa demokrasilerde yönetim, akıl ve sağduyuyla gerçekleştirilir. Kişisel hırslara yenik düşmek yalnızca sizi yıpratacak olsa önünüzde durmayız; ancak bu ülkeye, bu ülke halkına zarar verecekse, biz zarar göreceksek elbette ki sonuna kadar karşı çıkacağız.

 

Yazarın Diğer Yazıları