Hocalı katliamından alınacak dersler

Sayın okurlarım, Ruslar altı asırdan beri, Deli Petro’nun genişleme ve sıcak denizlere inme politikasını tatbik edegelmişlerdir. Bu uygulamalardan yakın komşuları ve Türk soylu insanlar çok etkilenmişlerdir. Kırım Türkleri’nin atasözü bunun belgesidir; “Ruslara komşu olanlar, baltalarını bellerinden eksik etmesinler.”
Can Azerbaycanlı kardeşlerimiz ince ruhlu, hassas ve sanatkar yapıları ile Kırımlı kardeşlerimize kulaklarını kapamışlar ve daima baltalarını bellerinden eksik ederek, şarkılarını söyleyip şiirlerini okumuşlardır. Ben, Sovyetler Birliği döneminde, 1988 yılında Türk Dünyası Araştırmaları Vakfımızın sayesinde, Bakü’ye ilk inen yüzelli Türk’ten birisi idim. Seksen yıllık yaşantımın en mutlu dokuz gününü Azerbaycan’lı kardeşlerimle geçirdim ve özelliklerini yakından tanıdım.
1990 yılında Ruslar, tankları ile Bakü’ye girdiler ve katliam yaptılar. Bundan iki yıl sonra da, 26 Şubat’ta Ermeniler, Ruslar’ın yardımı ile Hocalı’da katliam yapıp Türk kanı döktüler. Ruslar 366. motorize alaylarını harekete geçirerek ağır silah ve tanklarıyla, Azerbaycanlı gönüllülerden oluşan cepheleri yararak Ermenilere yol açtılar ve katliamlara müsaade ettiler.
Türk Milliyetçileri bu iki katliamın acısını da, yürekten duymuşlardır. Çünkü kardeşleri katliama uğrarken, Devletlerinin her türlü imkanı varken, Rus ordusu o yıllarda bir kamyon votkaya teslim olabilecek halde iken, tanklarını para karşılığında satarken ve hatta Türk Dünyası’nın kapısı açılmak üzere iken, elleri kolları bağlı olarak seyirci kalmanın acısını, yaşamışlardır. Rus tanklarının Bakü’de katliam yaptığı günlerde Türk Milliyetçisi olarak bizler, telefonlaşarak Taksim’de toplandık ve Rus Sefareti’ne kadar yürüyerek tel’inde bulunduk.
Cumhuriyetimizin başındaki Turgut Özal, “-Bunda üzülecek ne var? Onlar Şii, biz Sünniyiz” demişti. Başbakan Süleyman Demirel de “Rusların Kızıl Orduları ile, yirmiyedi bin atom başlıklı füzeleri var” diyerek, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Elçibey’in Hocalı’daki yaralıları taşımak için istediği iki helikopteri vermemiştir. Ve Cumhuriyet yöneticilerimiz, geçmiş tarihimizden dahi ders almadıklarını göstermişlerdir; Halbuki 1917 yılında Bolşevik İhtilali’nin birinci yılında Bakü’de otuz bin Türk katledilmiştir ve “Kafkasya Fevkalede Komiseri” Ermeni Şaumyan tarafından yürütülen katliamlara tahammül edemeyen Osmanlı Türk Ordusu, Nuri Paşa komutasında Bakü’ye girmiş ve canileri temizlemiştir. Türk’e düşen görevi yerine getirmiştir.
Sayın okurlarım, “İnsan Hakları İzleme Örgütü” gibi uluslararası insan hakları kuruluşlarının bildirilerine göre, 12 bin kişinin yaşadığı Yukarı Karabağ’ın Hocalı kasabası 1991 yılının Ekim ayından sonra ablukaya alındı. Altı ay süren abluka, Şubat ayı sonunda sona erdi. Ermenistan silahlı kuvvetleri, şehri kuşatıp bombaladıktan sonra köylere girerek katliamlar yaptı. 613 kişiyi katletti. 487 kişi ağır yaralı olarak kurtarıldı. 1275 kişi rehin alındı ve cesetler yakıldı.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi de, Ermenilerin Hocalı’yı harap ettiklerini ilan etti. Hadise, akıl almaz bir vahşetti. Ermenilerin işgal ettikleri Hocalı’da işkencelerin her türü uygulanıyordu. Yaşanan bu insanlık dışı mezalimin emrini veren Robert Koçaryan, 1998 yılında Devlet Başkanı olmuştur.
Hocalı katliamından kaçarak kurtulanlar, Azerbaycan’ın muhtelif şehirlerine dağıtılmışlardır. Karlı kış günlerinde evlerinden kaçanlar, on gün gece gündüz karlı-buzlu yollarda zayiat vererek hayatlarını kurtarabilmişlerdir. Hocalı’da şehit vermeyen aile yoktur.
1992 yılının güzel bir yaz ayında Azerbaycanımıza yaptığımız bir ziyarette, Hocalı katliamından kurtulan kardeşlerimizin misafir edildikleri Bakü’deki mahalleye konuk olarak gidişimizi ve kucaklaşarak Türkiye’den getirdiğimiz armağanlarımızı sunduğumuzu unutmuyorum ve sizlere;
“- Bursa’da Azerbaycan bayraklarını engelleyen zihniyetle, Bakü’de Türk Şehitliği’nden bayrakları indiren zihniyet aynıdır” diyerek, gelecek nesillerimiz eninde sonunda Türk Birliği’ni kurarak Hocalı katliamının hesabını soracaklarının müjdesini veriyorum.
Tanrı Türk’ü Korusun...

Yazarın Diğer Yazıları