Hocam, M. Orhan Okay'ın ardından...

Dün, M. Orhan Okay'ın (26 Ocak 1931-13 Ocak 2017) vefatının 40. günüydü. Bugün sizlere hocamızla ilgili bir-iki hatıra naklederek rahmetlinin hayır dua ile anılmasına vesile olmak arzusundayım.

M. Orhan Okay, Edebiyat Fakültesi'nde "Yeni Türk Edebiyatı" hocamızdı. 1978-1979 ders yılında bize "SAFAHAT"ı okutmuştu. O günleri hatırlamaya çalıştığımda hocamızın derslerde Mehmet Âkif'ten:

"Zulmü alkışlayamam, zâlimi aslâ sevemem//Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem//Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım//Boğamazsam da hiç olmazsa yanımdan kovarım//Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam//Hele hak nâmına haksızlığa aslâ tapamam" beyitlerini kısık bir ses tonuyla tekrarladığı o güleç yüzü canlanıyor hafızamda. Şimdi bakıyorum da bu mısralar "SAFAHAT"ın damıtılarak zihinlere akıtılmasından başka bir şey değilmiş...

Yıl sonuna doğru 5-6 arkadaş "lisans tezi"ni kendisinden almak istediğimizi söylemiştik. Kabul etti, ama herkes Mehmet Âkif üzerinde çalışmak istiyordu. Bizi sınava tabi tuttu. Sınavı bendeniz kazanmış ve "Mehmet Âkif'in Sosyal Fikirleri" adlı lisans tezimi hazırlamıştım. Bu tez 2011 yılında yayınladığım "İman ve İsyan Şâiri MEHMET ÂKİF" isimli eserimin çekirdeğini oluşturdu.

Hocamızın derslerde sözü bir şekilde Ahmet Midhat Efendi'ye getirdiği de dikkatimizden kaçmıyordu. Meğerse Ahmed Midhat, üstadımızın "Doçentlik" tezi imiş. Bunu fark edince öğrencilik yıllarımda "Batı Medeniyeti Karşısında Ahmed Midhat Efendi" kitabını alıp okumuştum.

Unutmadan bir hatıramı daha paylaşayım, sonra hocamızın yazı hayatına geçeceğim.

Hocamızın 1994 yılında Atatürk Üniversitesi'nden Sakarya Üniversitesi'ne geçtiği günlerdi. Bir karşılaşmamızda şunları söylemişti: "35 yıl doğuda (Erzurum) görev yaptım. Âhir ömrümüzde doğup büyüdüğümüz topraklara (İstanbul) dönelim dedik. Bir öğrencimizin yardımıyla ancak Sakarya'ya kadar gelebildik."

Prof. Dr. M. Orhan Okay, Üniversite hocalığı yanında velut bir yazardı. 1950'lerde başladığı yazı hayatı vefatına kadar sürmüştür. Yirminin üzerinde eserle taçlandırılmış bir ömür her faniye nasip olmaz.

Birbirinden güzel bu eserlerden birkaçını burada zikredelim:

1- İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti BEŞİR FUAD, İst. 1969.

2- Batı Medeniyeti Karşısında Ahmed Midhat Efendi, Ankara 1975.

3- Sanat ve Edebiyat Yazıları, İst. 1990.

4- MEHMED ÂKİF bir karakter heykelinin anatomisi, Ankara 1989.

5- Kâğıt Medeniyeti, İst. 2013.

6- Silik Fotoğraflar, İst. 2001.

Yazımı Sâdî'nin bir beyti (mealen) ile tamamlıyorum:

"Geride iyi bir ad bırakan kişi ebedî saadete erer. Çünkü hayırla anılmak insanı ölümsüzleştirir."

Gök kubbede hoş bir sada bırakarak ebedî âleme göçen aziz hocamız M. Orhan Okay'a C. Allah'tan rahmet niyaz ediyoruz. Makamı cennet olsun...

Yazarın Diğer Yazıları