Hukuk mu, etik mi?..

TBMM Başkanı Binali Yıldırım, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olunca "Meclis Başkanlığı'ndan istifa etmesi gerekir mi, gerekmez mi?" tartışması başladı. Muhalefet, anayasanın 94. maddesine göre hemen istifa etmesi gerekir derken, iktidar çevreleri istifaya gerek olmadığını söylüyor. Hukuken istifaya gerek yok lakin etik olarak Binali Yıldırım'ın Meclis Başkanlığı'ndan istifa etmesi gerekir diyenler de var tabii... Tartışmalar bu çerçevede devam ederken TBMM Başkanı Binali Yıldırım'dan ilginç bir çıkış geldi: "Hukukun olduğu yerde etik konuşulmaz."

Meclis Başkanı'nın bu sözü üzerinde pek durulmasa da bizce gelinen noktayı özetlemesi bakımından bu cümle çok önemlidir.

Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için önce "hukuk" ve "etik" kavramlarını biraz daha yakından tanıyalım.

TDK'nın "TÜRKÇE SÖZLÜK"ünde etik: "Ahlâkî, ahlâkla ilgili" şeklinde karşılanıyor. Hukuk ise: "Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü" diye tarif ediliyor ve örnek olarak da Peyami Safa'nın şu cümlesi veriliyor: "Hukuk daima âdetlerin peşinden gider, önüne geçmez."

Demek ki hukuk ahlâka tâbidir, ahlâk hukuka değil. Diğer bir ifade ile düzeni sağlayan hukuktan evvel ahlâktır. Yani hukuk, ahlâkı hâkim kılmak için vardır. Ahlâk ihlâl edilmese, herkes dürüst davransa, hakkına razı olsa zaten kanuna ihtiyaç duyulmaz. Ahlâk ve dürüstlük "amaç"tır, kanunsa "araç"... Sen kalkar da hukukun olduğu yerde ahlâk da ne oluyormuş dersen yandı gülüm keten helva...

Meclis Başkanı Binali Yıldırım'ın vukuatı bununla da sınırlı değil. Anayasanın 94. maddesine göre Meclis Başkanı'nın "Üyesi bulunduğu partinin Meclis içinde veya dışındaki siyasi faaliyetlerine katılamayacağı" şeklindeki hükmü hatırlatılınca Binali Yıldırım'ın: "Seçim bir siyasî faaliyet değildir" demesi herkesi şaşırttı. Bakanlık yapmış, Başbakanlık yapmış, TBMM Başkanlığı'na kadar yükselmiş birisinin "Seçim bir siyasî faaliyet değildir" demesi Guinness Rekorlar Kitabı'na adını yazdıracak bir cümledir bizce...

Allah kimseyi bile bile yanlışı savunmak durumuna düşürmesin. Nerede ne söyleyeceği belli olmaz. Baca eğri de olsa duman doğru çıksa da niyet halis olmayınca cümleler doğru çıkmıyor ağızdan.

Şunu da belirtelim ki Binali Yıldırım'ı kendi haline bıraksalar eminim Meclis Başkanlığı'ndan istifa etmeden belediye başkanlığına aday olmazdı. Fakat kendi iradesi ile hareket edemiyor. Nitekim 16 Nisan referandumu öncesinde de "Referandum öncesi OHAL kaldırılır diye düşünüyorum" demişti. Lakin yukarının iradesi farklı olunca ses çıkaramamış, OHAL şartlarında referanduma gitmiştik. Davul sizin sırtınızda, tokmak başkasının elinde oldu mu olmuyor işte...

Demem o ki devlet yöneticileri pragmatik (çıkarcı) düşünmemelidir. Doğru bildiği yolda tek başına yürüyebilecek idareciler ancak ülkeye huzur ve refahı getirebilirler. Rüzgâra göre yön değiştiren, ahlâkı hukuka çiğneten yöneticilerden hayır beklemek Hüma Kuşu'nun gölgesinden devlet ummaya benzer vesselam... 

***

ACZİMİN GİRYESİ:

 

 AHLÂK VE HUKUK

Ahlâk yoksa hukuk yukarıya bakar,

Karar da mazlumun aleyhine çıkar.

                                (Li-müellifihî)

 

 

Yazarın Diğer Yazıları