Hukuk Türkçesi nasıl olur?

Hukuk Türkçesi nasıl olur?

Prof. Dr. Yekta Saraç, daha vakti olduğu hâlde YÖK başkanlığından neden alındığı şimdi anlaşıldı. "Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya "Laf dinlemiyor." diye alındığına göre, Yekta Saraç da öyle anlaşılıyor ki, "laf dinlemediği" için alındı.

Yekta Saraç aileden sayılır. Reis Bey''in çok hürmet ettiği merhum Emin Saraç''ın oğlu. Ona git üniversitede ders ver, demedi, yine Saray''da yanı başına getirdi; sayısız danışmanlarından biri yaptı. (Yekta Saraç''ın, hocası Prof. Dr. Kemal Yavuz''la birlikte önemli bir yayına imza attığı hatırlatmak isterim. Âşıkpaşazade''nin ünlü tarihini bilirsiniz. Atsız "Âşıkpaşaoğlu Tarihi" adıyla sadeleştirip yayınlamıştı. O eseri Kemal Yavuz ve Yekta Saraç yeniden okudular,  transkripize ettikleri gibi, Türkiye Türkçesine de aktardılar. Kitap "Osmanoğulları''nın Tarihi" adıyla basıldı. Türkiye Türkçesine aktarmasalar da olurdu! Yunus Emre''nin Türkçesi gibi. Anlardınız.)

YÖK''te, üniversiteye girişte şart koşulan baraj puanları daha önce kaldırılmak istenmiş ama laf dinletilememiş olduğu belli. Yeni YÖK başkanı, kurullarını bile toplamadan alelusul baraj puanlarını kaldırdı. Saray''ın direktifi olmadan böyle netameli bir meselede karar alması mümkün değil.

Baraj yüzünden çoklukla vakıf üniversitelerin kontenjanları dolmuyordu. Parası olan, en düşük puanı da alsa okuyacak.

Kalite mi? Dünya üniversiteleri sıralamasında Türkiye''nin yeri  mi? Hayır, hayır... Özel üniversiteler kazanmalı. Kontenjanlar boş kalmamalı, mümkün olduğu kadar çok genç üniversiteye girmeli. Bu yıl olmazsa, önümüzdeki yıl seçim var. Belki üç beşi bize oy verir! mantığı... Başka izahı yok. Siyasîlerin aldığı kararlar üniversite yönetimlerinin de işlerini zorlaştırıyor.    

Hadi, 05 puan alan üniversiteye girecek. Bari üniversitelerde kalite artırılsa...

Kalite için önce Türkçe diyeceğim... Güçlü bir dil, güçlü ilim demektir. Maalesef Türkçemiz çok zayıflatıldı.

Esi Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, bakanlıktan "affını" istemeden kısa süre önce hukuk dili üzerinde durmuştu. Haberi okuyalım:

"Bakan Gül mahkemelerde Türkçenin güzel kullanılmasının da önemine işaret ederek, ''Hukuk fakültelerinin müfredatında Hukuk Türkçesi dersinin de olmasında fayda görüyorum.'' dedi.

Anayasa''nın dilinin farklı alanlarda istismar edildiğini ve Türkiye''nin bedel ödediğini anlatan Gül, ''Toplumsal sözleşme olan Anayasa''nın, toplumun dili olan güzel, berrak Türkçe ile, Karacaoğlan''ın, Yunus Emre''nin diliyle bezenmesi gerekir. Tüm süreçlerde, hem metinlerde hem de kararlarda Türkçemizin en saf haliyle yer alması da eğitimde önemli bir başlık.'' ifadelerini kullandı."

Gazeteciler sık şikâyet edilirler. Savcılıklardan bir karar yazısı gelir, nasıl bir dil böyle dersiniz. Böyle hukuk dili olamaz.

Benim iki numaralı çocuk da akademik hayatta. Üniversitede hukuk derslerine giriyor. Bana bu yıl hukuk Türkçesi dersini de verdiğini söylemişti. Başlangıçta avukatlık da yaptığı için, eksikliklerin farkında. Avukatlar ne dilekçe yazabiliyorlar, ne savunma... Savcıların iddianameleri fecaat. Hâkimlerin karar metinlerine hiç girmeyelim.

Mahkemelerde hangi Türkçe kullanılacak? Türkçemiz, ikiye bölündü. Ziya Gökalp''ın, Ömer Seyfettin''in öncülük ettiği Türkçe mi, yoksa Nurullah Ataç''ın, Ömer Asım Aksoy''un başını çektiği Türkçe mi?

Size sonra M. Kemal Atatürk''ten iki örnek vereceğim. Bir Nutuk''tan, bir CHP''nin dördüncü kongresinde yaptığı konuşmadan. Öyle bir fark ki, anlatılamaz!

Artık Türkçeye sahip çıkamayacak, doğru Türkçeyi öğretemeyecek hâldeyiz.

Yazarın Diğer Yazıları